Müslümanların koruması altında olan bir gayri müslimi öldürmenin cezası nedir?

Tarih: 08.11.2013 - 04:13 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İslam'da kasten Müslümanların koruması altında olan bir gayri müslimi öldürmenin cezası kısas değildir, diye okudum. Yani bir mMüslüman bir zimmiyi isterse keyfi öldürsün, kısas cezası almaz.

- Hadislerde kafire karşılık mümin öldürülmez…

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bir başkasını kasden öldüren kişi, ölenin yakınlarının kısas talebi durumunda o da öldürülür.

Hanefilere göre; hür bir Müslüman, hür bir Müslümana karşı kısas edildiği gibi, zimmiye (gayri müslim vatandaş) ve köleye karşı da kısas edilerek öldürülür. Yani bir köleyi veya zimmiyi öldüren hür bir Müslüman da öldürülür.

Buna göre, İslam diyarında bir zimmîyi haksız yere öldüren kimseye öldürmenin niteliğine göre kısas veya diğer cezalar uygulanır. Öldüren kimse Müslüman, zimmî veya müstemen (pasaportlu yabancı) olsun hüküm değişmez.

İmam Malik, Şafii, Ahmed ve Leys'in de içinde bulunduğu alimlere göre ise, hür bir Müslüman zimmîye karşı öldürülmez.

Bir zimmî başka bir zimmîyi öldürse, öldüren daha sonra İslâm'a girse bile yine kısas uygulanır. Bu konuda görüş birliği vardır.

İslam dinine göre bütün insanlar; Hz. Âdem (as) ile Hz. Havva'nın çocuklarıdırlar.

Peygamber Efendimiz (asm)'in konuyla ilgili şu açıklaması özellikle konumuz açısından çok önemlidir:

“Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Biliniz ki Arabın Arap olmayan üzerinde, Arap olmayanın da Arap üzerinde; kızıl derilinin siyah derili üzerinde, siyah derilinin de kızıl derili üzerinde, hiçbir üstünlüğü ve fazileti yoktur. (Hepiniz eşitsiniz) Üstünlük ve fazilet ancak takva sayesindedir... Tebliğ ettim mi?" (Müsned, 5/411)

"İnsan için asıl olan hürriyettir." (Merginani, el-Hidaye, Kahire; 1965, 2/173) ve "kesin nassla beyan edilmiş meşru bir sebep olmadan, insanın kanını dökmek haramdır." Dolayısıyla "can emniyeti" ve "hürriyet" ispata muhtaç değildir. Fıtri haklardandır.

Şurası muhakkaktır ki; meşrû bir sebep yokken bir insanı öldürmek, bütün insanların can emniyetini hiçe saymak demektir. Böyle bir fiilin en ağır şekilde cezalandırılması, insana değer verme açısından zaruridir. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de:

"Maktüller (öldürenler) hakkında size kısas farz kılındı.” ve

“Kısasta sizin için umumi bir hayat vardır.” (Bakara, 2/187-179)

hükmü beyan buyurulmuştur.

Kısas; yapılan bir fiilin, mislinin (aynısının) faile icra edilmesidir. Kısasta; bedel olma mahiyeti vardır. Bu sebeple, kasden adam öldürmede kısas, öldürmenin misli (aynı), ikinci öldürmedir. Yani öldürülene karşılık, öldüren öldürülür.

İslamî yönetimde; "kısas" ve "diyet" sadece Müslümanlarla ilgili bir hüküm değildir. Bir Müslüman, kasden bir gayrı müslimi (zimmiyi) öldürürse, kendisine kısas tatbik edilir. (Merginani, 4/160) Zira Peygamberimiz (asm) zimmet ehlinden bir gayri müslimi öldüren kimseye kısas cezasını tatbik etmiş ve;

"Elbette ben zimmetim altında bulunanların hakkını almaya en layığım." (Buhari, Diyet, 22) buyurmuştur.

Hz. Ali (ra):

"Zimmet ehlinin (gayri müslimlerin) cizye vermesi, malları bizim mallarımız gibi, kanları bizim kanlarımız gibi olması içindir" (Molla Hüsrev, Dürer, İst., 1307, 5/91)

diyerek, hukukî duruma dikkati çekmiştir.

Resûl-i Ekrem (asm)'in: "Kafire karşılık mümin öldürülmez." hadisi, zimmet akdi imzalamayan ve İslama karşı savaşan harbîlerle ilgilidir. Çünkü harbînin (İslam'a karşı savaşan kafirin) kanı masûm değildir. Hatta müstemen (pasaportlu yabancı) bile bir harbîyi öldürse, ona kısas cezası uygulanmaz. (bk. Merginani, 4/160)

Bu sebeble, bir İslam ülkesinde ikamet eden (gayri müslim) zimmî, darûlharpte ikamet eden müstemen Müslümandan, hukuk noktasından daha üstündür. (Molla Hüsrev, 2/ 363) Çünkü darûlharpte ikamet eden Müslümanı öldürdüğü için kısas cezası uygulanmaz. Fakat darûlislamda ikamet eden gayri müslimi (zimmîyi) öldüren kimse, kısas edilerek öldürülür!

Zimmiyi kasden öldüren Müslümanın da öldürüleceğini söyleyen alimlerin bazı gerekçeleri şöyle özetlenebilir:

a) Usuli gerekçeler:

-  Kanun koyucunun bizden öncekiler hakkında verdiği hükümlerin yürürlükten kalktığına dair bir işaret yoksa, bu hükümler sonrakiler hakkında da geçerlidir. Bu anlamda Kur'an'da; "Orada onlara cana can,.. yazdık.”  (Maide, 5/32, 45) denmektedir.

- Ehl-i  kitap ve bunların dışındakilerin diyeti Müslümanların diyetinin aynısıdır. Zira zimmet akdi ile zimmiler hukuk sahasında islami hükümleri kabul etmiş olurlar. Dolayısıyla Müslüman birisi bir zimmiyi kasden öldürse kısas gerekir. (Şeybani, Kitabu’l-hucce, Beyrut, 1983, 4//322)

b) Nakli gerekçeler:

- "Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı.” (Bakara, 2/178) ayeti kerimesinde yer alan ifade umumi olup, öldürülenlerin tamamını içine almaktadır.

- "Kafir karşılığında Müslüman öldürülmez." (İbn Mace, Diyet, 21) hadisinde geçen kafir sözcüğü, kendisiyle savaş halinde olunan kimseleri ifade etmektedir. Zira örfte, "kafir" dendiğinde özellikle "harbi kafir-savaş halinde olunan gayri müslim" anlaşılır. (Mevsıli, İhtiyar, 5/27)

- "Zimmi de zimmeti içerisinde kısas cezasına çarptırılmaz." ibaresi mümin üzerine atfedilir ki, bu durumda anlam şöyle olur: Kafiri öldüren mümin ve (harbi) kafiri öldüren zimmiye kısas uygulanmaz. (Kasani, Bedai, 7/237)

- İmam Muhammed'in rivayetine göre, Müslüman birisi zimmet ehlinden birini öldürmüştü. Konu Hz. Peygambere (asm) iletildiğinde şöyle dedi:

"Ben, onun zimmetini gözetenlerin başında gelirim.", sonra emretti ve Müslümana kısas uyguladılar. (Kitabu'l-hucce, 4/329-345)

c) Akli gerekçeler:

- Zimmiyi öldüren Müslümana kısas uygulamak, Müslümanı öldüren Müslümana kısas uygulamaktan daha haklı nedenlere dayanır. Zira insanlar arasında din farklılığı olduğunda normal kızgınlık halinde bile her zaman öldürme hadisesi olabilir. Dolayısıyla zimmiyi hasım olarak görüp, öldürme durumunda da kısas gerekli olur. Aksi halde zimminin can güvenliği tam korunmamış olur. Zimmet akdinin can, mal, din, namus ve diğer hakları korumada onları Müslümanlarla eşit hale getirdiği kabul edilmelidir.

- Zimmi ile zimmet akdi yapıldığından, tıpkı bir Müslüman gibi canı hukukun koruması altında sayılır. Ayrıca kısasın uygulanmasında din birliğinin olması da mutlak gerekli değildir. (Kasani, 7/237)

- Zimmiyi öldüren Müslümana kısas uygulanmaması, onları zimmet akdini kabul etmemeye götürür ki, böyle bir durumda İslam devleti için çok büyük zararlar söz konusu olur. (Mevsıli, 5/27)

İslam hukukçuları arasında bu yönde doğan ve gelişen uzun tartışınalar ve bilhassa Hanefilerin görüşü, Müslümanların ilk devirlerinden itibaren azınlık haklarına verdiği önemi ortaya koymaktadır. Müslüman halkın kamuoyunu meşgul ve tedirgin etse bile Hanefiler, insan haklarına saygıyı ikame ve toplum düzenini muhafaza için, bu görüşlerinde ısrar etmişlerdir. (bk. Bardakoğlu, Ali. İslam Hukukunda Metodolojik İhtilaflar ve Sonuçları, ders notları, Kayseri 1987,  s. 64)

İslam konseyinin "İslamda İnsan Hakları Beyannamesi" adıyla neşrettiği bildirinin, "Hayat hakkı ve eşitlik hakkı" maddesi Hanefi mezhebinin konuyla ilgili görüşünün günümüze aksetmesi açısından önemli olup, "Devletler Özel Hukuku" sahasında temel alınacak prensipler getirmesi bakımından da dikkate şayandır. (Bildiri için bk. Diyanet Dergisi, Sayı: 1, Ankara 1992)

Sonuç

Zimmet akdi ile Müslümanlar arasında yaşayan bir yabancıyı öldüren Müslümana verilecek ceza konusunda Müslüman hukukçular farklı kanaatlere sahip olmuşlardır.

Farklı görüş sahiplerinin bu kanaatlere ulaşmalarında yaşadıkları toplumların anlayışları, yabancı devletlerle olan ilişkileri ve konunun dini kaynağı olan naslar (Kur'an ve Hadis metinleri) ve bunların yorum farklılıkları ile belli dönem uygulamalarının algılanış ve kaynaklık anlayışları etkili olmuştur.

Müslüman hukukçular içerisinde Hanefi mezhebi hukukçularının “zimmiyi öldüren Müslümana kısas cezası öngörmeleri” görüşüyle azınlıkta kalmaları söz konusu olsa da onların bu görüşü, hem pratikle uyuşması hem de İslam dininin insan eşitliği, hakları aynı ölçüde gözetme ve Müslümanların oluşturduğu devlette yaşayan azınlıklara tanınan hak ve hürriyetler açısından dikkat çekicidir.

Devletler arası ilişkilerin çok üst boyutlara ulaştığı, bazı hukuk dallarında uluslararası hukuk kavramının yaygınlaştığı ve din, ırk, dil gibi temel farklılıklara rağmen bütün insanların temel hak ve hürriyetlere sahip olma düşüncesinin hakim olduğu günümüzde Hanefi mezhebi görüşünün, bu çeşit düşüncelere katkılarda bulunabileceği düşünülebilir. (Geniş bilgi için bk. Dr. Menderes Gürkan, Zimmiyi Öldüren Müslümana Kısas Uygulanması, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı: 8, Yıl: 1999, s. 315-324)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun