Mucizlerin varlığı, imtihan sırrına aykırı değil midir?
Değerli kardeşimiz,
1. İmtihan sırrı vardır. Nitekim ayeti kerimede buyuruluyor:
"Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar? Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz." (Enbiya, 21/34-35)
2. İnsanların iradesini elinden alacak şekilde gerçekleri göstermekle imtihan sırrı ortadan kalkabilir. Ancak bu dünya hayatında hiç bir insanın özgür iradesi elinden alınmamaktadır. Mucizeler de akla kapı açar ancak iradeyi elden almaz. İnanmak istemeyen bir insan mucize de olsa bir bahane bulabilir. Eğer mucizeler insanın iradesini elinden alabilecek şekilde olsaydı imtihan sırrı kalkardı.
3. İnsanlar, diğer mahluklar gibi, sabit, değişmez belli bir kabiliyet üzerine yaratılmamıştır. O, Yaratılışı itibariyle son derece terakki (yükselme) ve tedenni (düşme)ye müsaittir. Manen ilerleyerek meleklerden üstün olabileceği gibi; ruhen, ahlaken gerileyerek hayvanlardan çok daha aşağılara düşebilecektir.
Cenab-ı Hak, insanları bu mahiyette yarattıktan sonra başı boş bırakmamıştır. Peygamberlerle, yüce hedeflere terakki edip yükselmenin şartlarını öğrettiği gibi, ilerlemeye mani olacak engelleri, onu alçaltıcı, düşürücü sebepleri de göstermiş ve şöyle emretmiştir:
"İşte sana iki yol, birinde gidersen yükseliş, diğerinde gidersen alçalış var. Sakın nefsine, şeytana uyup kendini alçaltma. Aksi takdirde bundan hesap verecek, ebedi hüsrana uğrayacaksın."
İşte insanın manen ve hatta maddeten yükselmesi, bu gösterilen doğru yolu hür iradesiyle seçmesine bağlıdır. Hayat ise, böyle bir seçimin yapılması için verilen bir fırsattır, bir imtihandır.
Bu imtihanın gerçek manada imtihan olması ve insanın yaptıklarından sorumlu tutulabilmesi için, seçim işinde zora maruz kalmaması lazımdır. Her şeyi aklı ile görmeli, iradesi ile seçmelidir.
Her devirde peygamberler gelerek, bu ilahi tebliği tazelemişler, zamanla unutulan, perdelenen hakikatleri yeniden akılların anlayacağı şekilde açıklayıp gitmişlerdir. Fakat zorlamamışlardır. Hiçbir peygamber, tebligatını yaparken, insanlara zorla benimsetme cihetine gitmemiştir. Bir bakıma aklı şaşırtıcı olan mucizeler bile, tamamen susturucu, herkesi kabule zorlayıcı olmamıştır. Söz gelişi, Hz. Musa (as)'ın asası, sihirbazların göz bağlayıcı iplerini yutarak, hilelerini iptal ettiği zaman sihirbazlar:
"Harun ve Musa'nın Rabbine inandık." diye imana gelirken, Firavun: "Bu hepinize sihir öğreten büyüğünüz." (Ta-Ha, 20/71) diyebilmiş, küfrüne devam edebilmiştir. Keza, Hz. Peygamber (asm) Mekke müşriklerinin talebi üzerine, parmağıyla işaret buyurduğunda gökteki "ay" ikiye bölündüğü zaman; onlar: "Muhammed sihriyle semaya da tesir etmeye başladı." diyerek direnmeye devam edebilmişlerdir.
Demek ki, din bir imtihandır. Bu imtihanda, akla kapı açılır, fakat, irade elden alınmaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İntihar etmek kişinin kaderinde mi vardır?
- Allah'ın bizim ne yapacağımızı bilmesi ve kader konusunda bilgi verir misiniz?
- Cenab-ı Hakk'ın mekandan münezzeh olmasını nasıl anlamalıyız?
- Allah bu dünyadaki kötülüklere neden müsade ediyor?
- Ehl-i sünnet itikadını açıklar mısınız?
- Öldürülen veya intihar eden kişiler ecelleriyle mi ölmüş oluyorlar?
- Kur'an-ı Kerim'de bilimsel keşiflerden bahsediliyor mu?
- Mucizeler Ve Biz
- Bazı mucizeler, insanların gözü önünde gerçekleştiği halde, rivayet edenler neden sayılı kişilerdir?
- Bin kişiyi, bir oğlak ve az bir ekmek nasıl doyurur?