Muallakat-ı seba şairlerinden hangileri, nasıl ve ne şekilde Müslüman olmuştur?

Tarih: 22.01.2014 - 10:03 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Muallakat-ı seba ne demektir?
- Bunları yazan şairler hangileridir? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Muallakat nedir?

Muallakat, Kur’an henüz nazil olmadan, Cahiliye devrinde meşhur Arap şairlerinin en beğenilmiş şiirlerinden, Kâbe’nin duvarına altınla yazıp astıkları yedi veya on meşhur kasideye verilen addır. (bk Lisânü’l-Arab, "alk" md)

Rivayete göre muallakât, Câhiliye devri Arap yarımadasının çeşitli yörelerinde kurulan Ukâz gibi panayırlarda düzenlenen şiir yarışmalarında, eleştiri süzgecinden geçerek seçilmiş keten bezinden yapılmış tomarlara altın suyu ile yazılıp Kâbe'nin duvarına asılmıştır.

- Muallakat şairleri kimlerdir?

Muallakâtın adlandırılması ve Kâbe duvarına asılması konusunda olduğu gibi, hangi şairlerin şiirlerinin bu derlemeye dahil edildiği konusunda da farklı görüşler ortaya çıkmıştır.

İbn Abdürabbih Muallakât şairleri olarak şu isimleri sayar:

İmruülkays b. Hucr, Tarafe b. Abd, Haris b. Hillize, Amr b. Külsûm, Züheyr b. Ebû Sülmâ, Antere ve Lebîd b. Rebîa.

Ma'mer b. Müsennâ, Antere ve Hâris'in yerine Nâbiga ez-Zübyânî ile Meymûn b. Kays el-A'şâ'yı koyar.

Ebû Zeyd el-Kureşî, İbn Abdürabbih'in listesinden Haris b. Hillize'yi çıkarıp Nâbiga ve A'şâ'yı ilâve etmek suretiyle şairlerin sayısını sekize yükseltir. (Cemhere, s. 123 vd) İbn Kuteybe bu şairlere Abîd b. Ebras'ı da ekler.

Muallaka şairlerinin sayısını Nehhâs dokuza, Hatîb et-Tebrîzî ve Ahmed Emîn eş-Şinkitî ona çıkarır. İbn Haldun bu şairlere Alkame b. Abede'yi ekler. (Mukaddime. III, 253)

Ebû Bekir İbnü'l-Enbârî ile Hüseyin b. Ahmed ez-Zevzenî, şerhlerinde İbn Abdürabbih'in verdiği listeye bağlı kalmışlardır.

Muallakât şairlerinin en eskisi, milâdî VI. yüzyılın ilk yansında yaşadığı kabul edilen İmruülkays b. Hucr'dur.

Diğerleri bu asrın ikinci yarısında hayat sürmüştür. Bunlardan sadece Lebîd b. Rebîa müslürnan olmuş ve İslâm devrinde de uzun müddet yaşamıştır. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Muallakat)

Şarilerin Kur'an Karşısında Tavırları

Şair ve şiir, Cahiliye Dönemi Arapları için her şeydi. Çünkü şiir, atalarının cemiyet hayatını, adet ve inançlarını aksettiren tek güvenilir ayna idi.

Cemiyette şairler, büyük değer sahibi idiler ve büyük hürmet görürlerdi. Öyle ki, kabilelerinden güçlü bir kahraman yerine, bir şairin çıkmasını her zaman tercih ederlerdi. Zira, yegane gayeleri olan şöhreti, en güzel şekilde yayabilecek olan ancak şairdi. Yılandan korkar gibi, şairlerin hicivlerinden çekinir ve korkarlardı.

Şairler, onlar tarafından birer kahraman kabul ediliyordu. Öyle ki, bir şairin, bir tek sözü üzerine kabileler birbirleriyle kıyasıya çarpışıyorlardı. Yine bir şairin bir tek sözü ile de yıllardan beri birbirleriyle kanlı bıçaklı olanlar bir anda barışabiliyorlardı.

Arapların bu mümtaz özellikleri sebebiyledir ki, Kur'ân-ı Azimüşşan, edebiyat, belegat ve fesahatın zirvesinde nazil oluyordu. Bu fesahat ve belâgatı, i'caz (mucizeliği) ve îcazıyla (vecizliği) Arap edip, şair ve hatiplerini muarazaya davet ediyor ve onlara meydan okuyordu. Fakat onlar, çok geçmeden bu eşsiz kelama benzer getirmenin mümkün olmadığını anladılar ve susmak mecburiyetinde kaldılar.

Kur'ân'ın üslubu öylesine veciz, öylesine tatlı, öylesine fesih ve beliğ idi ki, bu işi iyi bilen Araplar, hayretlerini gizleyemiyorlardı.

Nitekim bir gün bedevi Arap ediplerinden biri,

"Artık emrolunduğun şeyi açıkla ve müşriklerden de yüz çevir." (Hicr, 15/94)

âyetini duyunca, kendisinden geçercesine secdeye kapanmıştı.

Hadise, müşrikleri çıldırtacak nitelikteydi. Nefret saçan bakışlarla adamın üzerine vardılar ve öfkeyle bağırdılar:

"Sen de mi Müslüman oldun?"
"Hayır!.." diye cevap verdi, bedevi edip.
"Ben sadece bu ayetin belâgatına secde ettim." (bk. Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, 1/78; Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 350; Elmalılı Hamdi Yazır, ilgili ayetin tefsiri)

Muallaka şairlerinden biri olan İmruülkays’ın kız kardeşi,

"Ve denildi ki: 'Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.' Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve 'Zâlimler gürûhu Allah'ın rahmetinden uzak olsun.' denildi." (Hûd, 11/44)

âyetini işitince, doğruca Kâbe'ye vardı ve "Artık kimsenin söyleyecek bir şeyi kalmadı. Bu belâgat karşısında kardeşimin şiiri de duramaz" diyerek kardeşinin en üstte asılı bulunan kasidesini duvardan indirdi.

En meşhur kasidenin kaldırıldığı görülünce, diğer Muallakat da birer birer indirildi. (bk. Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, 1/79; Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 416)

Lebid b. Rebia

Hz. Peygamber’in (asm) kalplerini İslâm’a ısındırmak amacıyla zekât verdiği kimseler (müellefe-i kulûb) arasında bulunan Lebîd, kuvvetli görüşe göre 9 (631) yılında müslüman olmuştur. Daha sonra gittiği Kûfe şehrini kuranlar arasında yer aldı ve oğullarıyla birlikte buraya yerleşti. Uzun bir ömür sürdüğü rivayet edilen Lebîd 40 veya 41 (660 veya 661) yılında Kûfe’de vefat etti ve Benî Ca‘fer b. Kilâb sahrasına defnedildi.

İmam Şâfiî’nin “büyük bir şair”, Zürrumme ile Nâbiga ez-Zübyânî’nin “Araplar’ın veya kabilesi Hevâzin’in en büyük şairi” diye nitelediği Lebîd, kendisini İmruülkays b. Hucr ve Tarafe b. Abd’den sonra üçüncü şair olarak görür. Cumahî onu üçüncü tabaka Câhiliye şairlerinden saymaktadır.

İbn Sa‘d, İbn Kuteybe ve İbn Hallikân gibi eski müellifler Lebîd’in müslüman olduktan sonra şiir söylemediğini kaydetmişlerse de Brockelmann, Ömer Ferruh ve diğer bazı çağdaş araştırmacılar, şiirlerindeki İslâmî motiflere dayanarak onun müslüman olduktan sonra da az miktarda şiir söylediğini ileri sürerler.

Hz. Peygamber, Lebîd’in, “İyi biliniz ki Allah’tan başka her şey bâtıldır, her nimet de şüphesiz zevâle mahkûmdur.” beytini takdir ederek, “Hiçbir şairin ağzından bundan daha doğru bir söz çıkmadı.” demiştir. (bk. İbn Esîr, Üsdü'l-ğabe, 4/514)

Muallaka şairleri arasında yegâne müslüman şair olan Lebîd’in belli bir olay veya sebebe bağlı olarak değil kendi duygularını dile getirmek için nazmettiği muallakası, Theodor Nöldeke’ye göre bedevî şairlerin şiirleri arasında en güzel olanlarındandır. (bk. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, 7/430-431; TDV İslam Ansiklopedisi, Lebid b. Rebia md.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun