"Kur'anı Kur'an ile anlamak, açıklamak ve tefsir etmek gerekir." diyenlerin bu görüşü hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli kardeşimiz,
Kur’an’ı Kur’an ile anlama ve yorumlamanın en sağlıklı yöntem olduğu hususunda yaygın bir kabul vardır. Kur'an-ı Kerimi doğru anlamak için bir ayeti tefsir eden diğer ayetleri toplamaya çalışmalıdır. Zira ayetlerin birbirlerini açıklamaları meşhur bir keyfiyettir. Böylece müfessir, bir ayeti hatalı olarak veya eksik bir şekilde anlayıp, konuyu Kur'an'ın bütünlüğünden uzak tutmak tehlikesinden kurtulur. Çünkü Kur’an’ın bir yerinde kısa ve kapalı biçimde belirtilen bir husus, diğer bir yerinde tavzih ve tafsil edilir. [bk. İbn Teymiyye, Mukaddimetü’t-Tefsîr, (Mecmû’u Fetâvâ içinde), Riyad 1991, XIII. 363]
Kabul etmek gerekir ki “Kur’an’ı Kur’an’dan anlamak” ilk bakışta çok cazip bir yöntem önerisi gibi gözükür. Çünkü bu sayede Kur’an’ı en kestirme, en saf ve en doğru biçimde anlamanın mümkün olduğu düşünülür. Ancak bu önerinin hesabı, sanıldığı kadar kolay verilebilir değildir. Her şeyden önce Kur’an metni salt lafız-mana ekseninde yorumlandığı takdirde çok farklı anlam takdirlerine açık mahiyettedir. Çünkü Kur’an’daki ifadelerin çoğu zamirler, ism-i işaretler, ism-i mevsuller gibi müphem lafızlardan müteşekkildir. Bu durum, binlerce ibareye farklı, hatta kimi zaman birbirine aykırı mana takdirini mümkün kılmakta ve muhtelif anlamlar kümesi çok kere gramatik açıdan da temellendirilebilir nitelikte olmaktadır. Ancak bu durumda Kur’an’ın aynı konuda birbiriyle taban tabana zıt iki ayrı şey söylediği gibi bir sonuçla da karşılaşılmaktadır.
Şunu belirtelim ki salt “Kur’an’ı Kur’an ile anlamak” yerine “Kur’an’ı yaşayan Kur’an ile anlamak” daha isabetlidir. Yaşayan Kur’an’dan maksat ise Hz. Peygamber (asm)’in sireti ve sünnetidir. Ancak burada sözü edilen sünnet, metinleşmiş hadislerden hem çok daha farklı hem de çok fazla bir içermeye sahiptir. Daha açıkçası, sünnetten maksat, Hz. Peygamber (asm)’in nesilden nesile tevatüren nakledilen ve tarihsel tecrübede İslam ümmetinin “büyük geleneği”nde âdeta genetik kod haline gelen Müslümanlıktır. İşte tam bu noktada, Kur’an’ı anlamanın asıl anlamı da ortaya çıkmaktadır.
Kur'an'ı tefsirde müracaat edilmesi gereken kaynaklar şöyle sıralanabilir.
1. Önce bizzat Kur'an-ı Kerimi iyi inceleyip, bir ayeti tefsir eden diğer ayetleri toplamaya çalışmalıdır. Zira ayetlerin birbirlerini açıklamaları meşhur bir keyfiyettir. Böylece müfessir, bir ayeti hatalı olarak veya eksik bir şekilde anlayıp, konuyu Kur'an'ın bütünlüğünden uzak tutmak tehlikesinden kurtulur.
2. Ayetleri açıklayan hadislere başvurmak. Zira Kur'an'ı esas itibariyle tefsir yetkisini Allah Teala, Peygamberine vermiştir. Bu husustaki ayetlerden sadece birini zikredelim:
"Biz sana zikri indirdik. Ta ki, kendileri için indirilen Kur'an'ı insanlara açıklayasın ve ta ki onlar da fikirlerini iyice kullansınlar."(Nahl, 16/44).
3. Sahabe'nin tefsiri de öğrendiklerini bizzat Rasulullah (asm)'tan öğrenmiş olmaları ihtimali, Kur'an'ın nazil olduğu dönemde onun kelimelerinin manalarını en iyi bilme durumunda olmaları, keza vahyin indiği ortamları bizzat yaşamaları, derin kavrama güçleri ve hükümleri uygulama alanına koymadaki şevk ve başarıları gibi meziyetleri sebebiyle son derecede önemlidir. Özellikle ilk dört halife, İbn Mes'ud, İbn Abbas, Hz. Aişe, Übey İbn Ka'b, Zeyd İbn Sabit (radiyallahu teala anhüm) gibi sahabilerin tefsirlerini bilmek gereklidir.
4. Kelam'ın manasından ve Usulü'd-Din'de sabit olan esaslardan ortaya çıkan neticeye göre tefsir etmek. Hz. Peygamber (asm), İbn Abbas hakkında: "Ya Rabbi, onu dinde fakih kıl ve ona tefsiri öğret." diye dua ettiğinde, bu kabil tefsiri kasdetmiştir. Hz. Ali (r.a.) de Müslümanın çaba sarfederek ulaştığı şahsi Kur'an anlayışını onun esas mirası, başlıca sermayesi saymıştır. Sahabenin tefsirde bazen her birinin farklı farklı açıklamaları, bu kabilden sayılır.(bk. Zerkeşi, el-Burhan fi ulumi'l-Kur'an, Kahire, 1957, 2/161; Süyuti, el-İtkan, 2/178-179.)
(Kur'an'ı Kur'an ile Anlamak, Diyanet Aylık Dergi, Nisan 2010)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- "Bir kimse ilmi olmadan 'bence, bana göre' diyerek kendi aklına göre Kur'an'ı açıklarsa, İslam'ı anlatırsa, cehennemdeki yerine hazırlansın." diye bir hadis var mıdır?
- Kur’an’ı hevasına göre tefsir edenler
- Bazı insanlar sadece meal okuyarak amel etmeye çalışmaları ve mezhepleri inkar etmeleri ne kadar doğrudur?
- Kur'anı makamla okumanın bir sakıncası var mıdır?
- "Kur’an'ı okumam emredildi.” (Neml, 27/92) gibi ayetlere göre, Kur'an'ı okumak her Müslümana farz mıdır?
- Kur'anı yavaş yavaş ve düzgün bir şekilde okuma emrinin, okuduğunu anlama ile ne ilgisi olabilir?
- Kur’an ile ilgili ayette “hü” zamirinin olmayışının özel bir nedeni var mı?
- Kim Kur’an-ı Kerim'e mana çıkarmak için, anlamak için el uzatırsa, anlamaya çalışırsa kâfir olur, anlamına gelen söz hadis midir?
- Kur'an okurken çıkardığımız lafızlar mahluk mudur?
- Kur'an-ı Kerim ilk indiği günden beri mi tecvidli okunmaktadır, yoksa tecvid ilmi sonradan mı ortaya çıkmıştır?