Konuşanın sözünü kesmek edepsizlik mi?
Dinimizde konuşan kişinin sözünü kesmek edepsizlik mi?
Değerli kardeşimiz,
İslam dini evrensel bir dindir; bütün zamanlara ve kitlelere hitap eder. Esas olan, sözü kesmemek ve sonuna kadar dinlemektir.
Bazen hikmet ve maslahat gereği söz kesmek gerekebilir. Böyle durumlarda üslup çok önemlidir: Tahakküm ederek söz kesmek ile kavl-i leyyin (yumuşak söz) ile söz kesmek arasında fark büyüktür.
Özellikle, dinleyenlere zarar vermeyen yanlış sözleri kesmemek daha doğrudur. Başkasının yanlış anlamasına veya zarar verecek sözlere karşı ise, damara basmadan, yumuşak bir üslupla söz kesmek uygun olur.
Peygamber Efendimiz (asm), en etkili iletişim becerilerini göstermiştir. O, iyi bir dinleyicinin mükemmel örneğiydi. İşte O’nun bazı dinleme yetenekleri:
Konuşana tamamen dönmek
Peygamber (asm) Efendimiz, kendisiyle iletişim kuran kişiye tüm vücudunu dönerek dikkatini verirdi. Hem başını hem de gövdesini konuşana çevirirdi. (bk. Tirmizi, Kıyamet, 46)
Bu jest, konuşana “Sözlerin benim için değerli” mesajını iletir. Konuşan kişi kendini önemli hisseder ve bu, iki taraf arasında bir bağ oluşturur; bu da iletişim sürecine yardımcı olur.
Göz teması kurmak
Aynı cinsiyetten biriyle konuşurken, göz teması etkili iletişim için çok önemlidir. Konuşanın kendini duyulmuş hissetmesi gerekir. Sadece konuşana dönmek yeterli değildir; eğer gözler başka bir yere bakıyorsa, bu ilgisizlik ve dikkatsizlik olarak algılanır ve iletişimi zedeler.
Pozitif beden dili kullanmak
Beden dili de etkili iletişimin önemli bir unsurudur. Göz temasıyla birlikte, yüz ifadeleri, el hareketleri ve diğer beden dili, kişinin konuşmaya dahil olduğunu gösterir. Onaylamak için başını sallamak, gülümsemek veya el hareketi yapmak, olumlu sözsüz mesajlar gönderir.
Peygamberimiz (asm) insanlık tarihinin en çok gülümseyen kişisiydi ve olağanüstü bir iletişimciydi.
Konuşmayı sabırla dinlemek, sözünü kesmemek
Konuşma sırasında sözünü kesmek, konuşanın sözlerinin değerli olmadığını hissetmesine yol açar ve onu konuşmaktan alıkoyabilir. Peygamberimiz (asm), konuşanlara sözlerini tamamlamaları için sabırla fırsat verirdi. Konuşan sözünü bitirdikten sonra, “Söylemek istediğin her şeyi söyledin mi?” diye sorar, ardından cevabını verirdi. Yanlış bilgi verilmediği sürece konuşmayı bölmezdi.
Örnek: Utbah bin Rabiah, Kureyş adına Peygamber (s.a.v) ile görüşmeye geldiğinde, Peygamber (s.a.v) sabırla onu dinledi. Utbah konuşmayı bitirdikten sonra, Peygamber (asm) “Söylemek istediklerin bu kadar mı?” diye sordu ve onay alınca, besmele çekerek Fussilet suresini ağır ağır okumaya başladı.” (İbn Hişam, Sire, 1/293-294)
Empatiyle, yargılamadan dinlemek
Peygamberimiz (asm), konuşanın söylediklerini anladığını gösteren ve onun hislerini paylaşan bir şekilde dinlerdi. Hızlıca yargılamaz veya tavsiye vermezdi.
Bu yaklaşım, konuşan kişi üzerinde terapötik bir etki yapar; kişi kendini sevgi dolu, desteklenmiş ve yargılanmamış hisseder.
Empati, karşıdakinin duygularını anlamak ve deneyimlerini tanımak demektir; anlaşmak zorunda olmak anlamına gelmez.
Tavsiye için dinlemek, cinsiyet, yaş veya inanç fark etmeksizin
Peygamberimiz (asm), önemli konularda eşlerinden ve sahabelerinden tavsiye alırdı. Rehberlik ettiği halde başkalarının aklını değerli görür ve danışırdı.
Örneğin, Hudeybiye’de eşlerinden Ümmü Seleme validemizin görüşünü almış ve uygulamış, Hz. Aişe validemize yapılan iftira olayında, Hz. Ali’yi, fikrini sormuş ve sabırla dinlemiştir, görüş sert olsa bile.
Karar vermeden önce her iki tarafı da dinlemek
Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Ey Ali, iki kişi aranızda hüküm vermeni istediğinde, ikinciyi dinlemeden ilkine hükmetme; böylece adil karar verebilirsin.” (Ebu Davud, Akdiye 6)
Bilgece dinlemek, adil sonuç için şarttır.
Sorular sormak
Konuşmacının sözlerine ilgili sorular sorarak dikkatli ve ilgili olduğunuzu gösterirdi. Bu, tamamen konuşmaya dahil olduğunuz mesajını verir.
Dinlemek, Ciddiye Almaktır
Bir kimseyi dikkatle, can kulağıyla dinlemek, onu ciddiye almak demektir. Dinlediğine değer vermek, ilgilenmek anlamına gelir.
Örnek: Bir yolun heyelan yüzünden kapalı olduğunu ciddiye almayan sürücüler zor durumda kalabilir.
Kuran’ı işitmek ve anlamak da aynı şekilde: İlahi mesajları bütün bir yürekle dinlemek ve gereğini yapmak gerekir.
“Unutma ki, yalnızca bütün kalpleriyle kulak verenler, bir çağrıya cevap verebilirler.” (Enam, 6/36)
Dinlememek, Aklı Kullanmamaktır
Hayati önemdeki uyarıları veya faydalı bilgileri dinlememek, aklı kullanmamak demektir.
İnsan, tehlikeyi sezip tedbir almalı, fırsatı görüp değerlendirmeli, görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Kuran, ilahi davete aldırış etmeyenleri sağır, dilsiz ve kör olarak tanımlar:
“Sağır, dilsiz ve kör olanlar, Allah’a dönmezler.” (Bakara, 2/18, 171)
Dinlememek, hipnoz gibi bir durum oluşturur; kişi işitir ama anlamaz, duymazmış gibi davranır.
Can Kulağıyla Dinlemek
Sözün anlamını kavramak için, sadece işitmek yeterli değildir; yürek kulağıyla, dikkatle dinlemek gerekir.
Allah teala, Nuh kavminin parmak uçlarıyla kulaklarını kapatmalarını örnek vererek, hakikate kulak vermemenin ciddiyetini vurgular.
İnsanlar Kuran’ı veya hakikati can kulağıyla dinlerse, etkilenmemeleri mümkün değildir.
Sözün Bitmesini Beklemek her zaman gerekir mi?
Muhatabın sözünü araya girmeden tamamlamasına izin vermek, dinlemenin adaplarından biridir. Söz kesilirse anlaşılmaz, iletişim bozulur.
Gerektiğinde yumuşak bir şekilde müdahale edilebilir; aşırı uzatma veya hakaret durumları ayrı değerlendirilir.
Özetle:
Dinlemek, ciddiye almaktır; aklı ve yüreği kullanmaktır.
Muhataba saygı göstermek, can kulağıyla dinlemek ve sözünü kesmemek önemlidir.
Dinleme, sadece işitmek değil, anlamak ve gereğini yapmaktır.
Doğru dinleme, iletişimi güçlendirir ve insan ilişkilerini sağlamlaştırır.
Konuşmanın zarar vereceği durumlarda nazikane ve tatlı dille kesmek de hikmetin gereğidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet