p53 Molekülünden Mesajlar

Her fen dalının, kendine has lisanıyla sürekli Yaratıcı'nın varlığına, birliğine, sonsuz ilim, kudret ve irade sahibi olduğuna işaret ettiğini ifade eden Bediüzzaman'a göre modern bilim, buluşlarıyla sürekli O'na (cc) şahitlik yapmaktadır. "Öğretmenlerimiz bize Allah'tan bahsetmiyorlar." şeklinde sitem eden liseli gençlere, "Öğretmenleri değil, onların öğretmeye çalıştığı fenleri dinleyiniz." şeklinde cevap veren Bediüzzaman, ön şart olarak, kâinata bakış açısının ve niyetin mânâ-yı ismîden, mânâ-yı harfîye dönüşmesi gerektiğini ifade eder. Mânâ-yı harfîyle varlıklara bakıldığında, fizikten kimyaya, astronomiden matematiğe kadar bütün bilim dallarının Allah'ın (cc) sanatlarından birer demeti insanlığa sunduğu fark edilir .

Moleküler biyoloji ve genetik sahasındaki araştırmacılar, hücrelerdeki hassas ölçü, denge ve nizamı ortaya çıkararak, O'nun (cc) mikro âlemdeki sanatlarını görmemize vesile oldular. Hücre içindeki her bir molekül, âdeta "gören gözler" için Â’lâ sûresinin "O (cc) ki yarattı, düzene koydu." âyetine şahitlik ediyordu. Hücre içinde vazifeli milyonlarca molekülden bir tanesi olan "p53" proteini, hücre sağlığının korunmasında üstlendiği kritik rolü, kendi diliyle anlatarak, "Öğretmenleri değil, onların anlattığı fenlerin hâl diliyle vermek istedikleri mesajları dinleyin." hakikatına da ışık tutmaya çalışacaktır:

"Benim adım p53. Bundan tam 26 yıl önce 1979 yılında Princeton Üniversitesi'nden Arnold Levine ve iki arkadaşı beni sizlere bu adla tanıttı. İlk on yıl boyunca, vazifelerim tam anlaşılamadığından, beni kanser oluşumuna sebep bir gen (onkogen) diye itham ettiniz. Halbuki o araştırmalarda çalışılan molekül ben değil, mutasyona uğramış, dolayısıyla vazifesini yerine getiremeyen bozuk bir formumdu. Aslında bizleri yaratan Yüce Kudret, insan bedeninin sağlıklı şekilde çalışabilmesine vesile olmamız için, genomun içine benim genetik bilgimi yerleştirmişti. Neyse ki 1989 yılında Ray White ve öğrencileri benim sağlam formum üzerinde araştırma yürüterek, bazı vazifelerimi keşfettiler. Bu keşfi, küçücük boyumuzla bizlere ne kadar önemli işlerde vazife verildiğini görünce siz de takdir edeceksiniz. 1993 yılında "Yılın Molekülü" olarak beni seçen araştırmacılar, bununla her ne kadar beni şereflendirdilerse de, ben bazı araştırmacılara yine de çok kırgınım. Çünkü yaptığımızı sandığınız her şeyin aslında bize Kudreti Sonsuz (cc) tarafından yaptırılmakta olduğunu ve esas vazifemizin de O'nun Muktedir ve Hakîm gibi isimlerine âyinedarlık olduğunu hâlâ anlayamayan araştırmacılar var. Ah keşke bunu onlar da anlayabilseler!

Aslında ben her bir hücrenizde bulunan binlerce proteinden sadece biriyim. Benim de mensup olduğum hücre evinin temel yapıtaşlarından biri olan proteinler, son derece koordineli bir şekilde çalıştırılarak hücre içi hâdiselerin sağlıklı şekilde gerçekleşmesi ve düzenlenmesi sağlanır. Hücredeki genetik proğramda şifreleri yazılmış hâlde bulunan proteinlerin hangilerinin sentezleneceği, nerede vazife yapacağına dâir koordinasyonu sağlamak için programlanmış sinyal moleküllerinin bilgisi de, yaratılışta DNA'ya kodlanmıştır. Hücrelerin inşasında ve mimarî yapısında kullanılan yapıtaşlarının ilmî varlıkları, DNA isimli makro moleküllerde kusursuz şekilde şifrelenmiştir. Görmenizden düşünmenize, ezber yapmanızdan nefes almanıza kadar, her hâdisenin gerçekleştirilmesinde vazife alan proteinlerin genetik bilgileri de, dev DNA zincirlerinde kodlanmıştır. DNA isimli makro moleküle, bedendeki yapıtaşlarının ilmî varlık seviyelerini kodlayan Yaratıcı, DNA molekülünde meydana gelen hasarları da tamir edecek enzim sistemlerini ve mekanizmaları sistemin içine koymuştur. Yediğiniz veya soluduğunuz, zehirli (toksik) maddelerle veya radyasyona maruz kaldığınızda, DNA'daki bu muhteşem programın kodlarına zarar verebilirsiniz. Ayrıca her hücreye kendi DNA'sında çeşitli iç ve dış sebeplerle meydana gelebilecek hataların ‘tamir edilebilir’ veya ‘tamir edilemez’ şeklinde değerlendirilmesine vesile olan ‘hasar seviyesini ölçümleme algılayıcıları’ da yerleştirilmiştir. Bendeniz hücreye yerleştirilen bu algılama sisteminin önemli ve kritik bir unsuruyum. DNA moleküllerinde bir hasar meydana geldiğinde bir parçası olduğum ‘DNA'daki hasar seviyesini ölçümleme algılayıcıları’ aktif hâle getirilir ve kompleks bir sistem kontrolü altında biz p53 proteinlerinin miktarı artırılır.

İlk vazifemiz, zarar tamir edilinceye kadar hasarlı DNA molekülünün çoğalmasını (mitoza girmesini) engellemektir. Çünkü zarara uğramış DNA'nın çoğalması, üreteceği hasarlı proteinlerden dolayı sağlığınızın bozulmasına yol açabilecektir. Embriyonel gelişme döneminde, DNA'nın üstündeki milyonlarca genden yalnızca birkaç tanesinin kodlarında bozulma meydana gelse, bu durum çeşitli hastalıklara sebep olabilir. Meselâ, parmaklarınızdaki mimarî düzen tamamen yok olabilir, parmak kemikleriniz oluşmayabilir veya normalden çok daha kısa olabilir ki, siz buna "Brachydactyly" hastalığı diyorsunuz. Genlerdeki genetik kodun yine ufak bir değişikliğe uğraması ile vücudunuzun her yerinde irili ufaklı yüzlerce şişkinlik (neurofibromatosis) meydana gelebilir, öyle ki aynaya dahi bakmaktan tiksinirsiniz. Zaten kâbusunuz olan kanser de, moleküler seviyede, hasarlı DNA'nın kontrolsüz ve düzensiz, aşırı hücre bölünmesi ile kendini gösteren çoğalmasından başka bir şey değildir. İşte hasarlı DNA'nın çoğalmasını engellemek için, ben ve algılayıcı sisteme ait moleküllerin yapısında görev verilen diğer kardeşlerim, gerekli sinyalleri, gerekli merkezlere göndermeyle vazifelendirildik. Gönderilen sinyaller, hücre çoğalmasında vazifeli bazı proteinlerin aktivitesini durdurmaya vesile olurlar. Neticede bu hatalı bilgi taşıyan hücre çoğalamaz.

Hücre çoğalması engellendikten sonra, hasarlı DNA'nın tamiri başlatılır. Bunun için ‘p53R2’ adlı protein vazifelendirilmiştir. Bu protein DNA'yı baştan sona tarayarak hatalı bölgelerin işaretlenmesi işinde çalıştırılır. Hata olmasın diye beş altı değişik metotla DNA kontrol edilir. Şayet DNA'da ortaya çıkan hasarın algıyayıcı sistem vasıtasıyla tamir edilemeyecek seviyede olduğu anlaşılırsa, DNA'nın hasarlı bölgelerinin tamirinden vazgeçilir. DNA'daki hasar seviyesini ölçümleme sensörü, ‘programlanmış hücre ölümü’nün başlatılması için gerekli sinyalleri tetikler. Aslında bu programlı ölüm sinyali, hasarlı DNA'nın çoğalmasını önlemek için hücre devletine verilmiş ikinci korunma stratejisidir. Programlanmış ölüm öncesinde, imha sonrası hücre kalıntılarının ne olacağından, komşu hücrelerin zarar görüp görmemesine ve bu konuda alınacak tedbirlere kadar her şey, en ince ayrıntısına kadar takdir edilmiştir.

Hücre imha programı, mutasyona uğramış DNA'nın küçük küçük dilimlenmesiyle başlatılır. Komşu hücrelere bu imha hâdisesini bildirmek için aradaki bütün muhabere proteinleri (gap junctions) kopartılır. Hücre zarındaki delikler kontrolsüz bir şekilde açık hâle getirilir. Neticede komşu hücreler, bu hücrenin hastalıklı olduğunu anlayarak, hücrenin yanından uzaklaşırlar. Daha sonra bu deliklerden su kaybeden hücrenin büzülmesi başlar. Artık hücre birçok fonksiyonunu kaybetmiştir; fakat hâlâ yapılacak işler vardır. Hücrenin enerji santrali olan mitokondrilerden Sitokrom C, mitokondri zarlarının parçalanmasına, dolayısıyla enerji santrallerinin imhasına sebep olur. Bütün hücre organellerinin şalterleri doğrudan kapatılmış olur ve hücre her şeyi ile ölü ve çöp yiyici makrofajlar tarafından sindirilmeye hazır hâle gelir. Hücrenin hastalıklı olduğunu, zarda meydana getirilen değişiklikler vasıtasıyla algılayan, Kuddüs isminin tecellisine mazhar makrofajlar (dev temizlik hücreleri), ölü hücreyi yutarak, ortamı temizlerler.

Bugün kanser olan herkese, şua tedavisi uygulamıyorlar. İlk önce bizlerin genetik bilgimizde bir hasar veya mutasyon olup olmadığına ve tam fonksiyonel çalışıp çalışmadığımıza bakıyorlar. Eğer biz sağlam isek, hastaya şua tedavisi uygulanıyor. Radyasyonla DNA hasarı çoğaltılan kanser hücrelerindeki, hasar ölçüm algılayıcıları, bu hücrelerin programlanmış hücre ölümüne maruz bırakılması yönünde sinyal gönderiyor. Neticede kanserli hücreler ölüyor. Radyoterapide kanserli hücrelerin öldürülmesinden daha çok, bu hücrelerin apoptosize uğramaları sağlanıyor. Eğer kanserli kişilerde bizim genetik bilgimiz hasara uğramış ise, o zaman bu bilgiden yapılan p53 proteinleri, randımanlı çalışmadığından, bu kişinin şua tedavisinden fayda görmesi çok sınırlı olmaktadır. Hasar seviyesine bağlı olarak programlanmış hücre ölümünü tetikleme hususiyetimizden dolayı bazı araştırmacılar, bizi (p53 proteini) kanser savaşçısı (cancer-fighting) veya genom gardiyanı (guardian of the genome) olarak isimlendirirler. Araştırmacılar, bize verilmiş bu özelliği kullanarak, 2004 yılı içerisinde kanser üzerinde yeni bir tedavi uygulamaya başladılar. ‘Gendicine’ adı verdikleri bu tedavi usulünde sağlam hücrelerden bizlerin genetik bilgisini alarak, gen taşıyıcısı olarak kullandıkları virüslerin içine yerleştiriyorlar. Daha sonra bu virüslerle kanserli hücreler bulaştırılıyor. Hasarlı DNA taşıyan kanserli hücrelerde, programlanmış hücre ölümü mekanizmalarını tetiklememize vesile oluyorlar. Bizlerin var oluş gâyesini Bediüzzaman, eserlerinde günümüz Türkçesiyle şöyle anlatmaktadır:
‘Her şeyin yaratılışında gâyet derecede güzel sanat bulunması, bunların nihayet derecede Hakîm bir Sâniin nakşı olduğunu gösterir... Evet, görünüyor ki,

Bir proteinin molekül yapısı

şu âlemde tasarruf eden Zât, nihayetsiz bir hikmetle iş görüyor. İnsanda bütün âzâ, kemikler ve damarlarda, hattâ bedenin hücrelerinde, her yerinde, her cüz'ünde faydalar ve hikmetlerin gözetilmesi; hattâ bazı âzâsı, bir ağacın ne kadar meyveleri varsa, o derece o uzva hikmetler ve faydalar takması gösteriyor ki, nihayetsiz bir hikmet eliyle iş görülüyor.’

Özetlersek, kendi lisanımla anlatmaya çalıştığım icraatlarımızla, sizlere verilmek istenen en
önemli mesaj, sonsuz sanat ve hikmetle iş gören Zât'ın (cc) varlığına ve isimlerinin tecellilerine âyinedarlık yaptığımızı şuurane idrak edip, hamd ve şükürle mukabelede bulunmanızdır. Mesajımızı alabilen siz insanlara en içten sevgi ve selâmlarımı yolluyorum.
Hücrelerinizde vazifeli p53 proteini.”

_____________

Dipnotlar
DNA üzerindeki milyonlarca genden yalnızca bir tanesinin kodlarında bozulma meydana gelmesi neticesinde görülebilen hastalıklar dan biri de Brachydactyly'dir1. Russell, Peter. 2002. Essential Genetics. Schweiz: Benjamin Cummings-Pearson Education
2. Howard Hughes Medical Institute. p53 "Molecule of the Year". www.hhmi.org/annual95/ b140.html. 27.04.2005
3. Apoptosis. http://users.rcn.com/jkimball.ma.ultranet/BiologyPages/A/Apoptosis.html. 28.04.2005

(Ali İhsan Koç)
 

 

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun