İSLAM'DA BİRLİK

Aziz ve Muhterem Müslümanlar!

Hutbemiz İslâm'da birlik hakkındadır.

Müslümanları birbirine bağlayan manevî bağlar pek çoktur. Başta îmandan doğan İslâm kardeşliği bağı gelir. Dinimiz buna çok ehemmiyet vermiştir.

Uhuvvet dairesinde, muhabbet hisleriyle birlikte yaşamak insanı arşın gölgesine ulaştıran büyük bir ibadettir.

Dinimiz birlik ve beraberlik dinidir. Allah'ımız bir, Peygamberimiz bir, Kitabımız bir, kıblemiz birdir.

Dinimiz İslâm, Kitabımız Kur'ân-ı Azîmüşşan, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), kıblemiz Kâbe-i Şerif, itikatta mezhebimiz tarîk-i müstakim olan Ehl-i sünnet velcemaattir.

Kâinatı ve küreleri, yıldızları ve galaksileri birbirine bağlayan bu kuvvetli rabıtalarla bizler birbirimize bağlıyız. Bizleri birleştiren, kopmaz bağlarla sıkı sıkı bağlayan îman ve islâm kardeşliğidir. Hem dünya, hem âhiretimizin kurtulması için kal'a-i metin olan uhuvvet-i İslâmiyeye girmeli, esmâ-i İlahiyeye sımsıkı sarılmalıyız.

Cenab-ı Hak bütün insanları bir baba ve anadan yaratmıştır. İnsanlar Hz. Âdem'in evlatlarıdır. İlk babamız bir peygamberdir. Yaratılış itibariyle her insan aynı hususiyetlere sahiptir. Bir kavim bir kavme, bir aşiret diğer bir aşirete karşı üstünlük iddiasında bulunamaz.

Bütün insanların sahibi, maliki Allah'tır. Hepsi O'nun eserleri, O'nun kullarıdır. İnsanlar arasında farklılık ancak ilim ve marifet, îman ve îtikat, fazilet ve takva, ahlâk ve terbiye gibi ulvî meziyetler itibariyledir.

Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz ümmetim tefrikaya karşı uyanık tutarak "Men ferraka feleyse minnâ!" buyurmuştur. Yâni: "Müslüman millet ve kavimleri, fert ve cemaatleri birbirinden ayırıp bölmeye çalışan bizden değildir!"

Aziz, Sıddık, Sarsılmaz Kardeşlerim!

Her zaman olduğu gibi bugün de vatan ve milletimiz için en büyük tehlike tefrikadır. Müslüman bir milleti hiçbir şey korkutamaz, yıldıramaz, ezemez. Ancak tefrika öldürür.

Onun için Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'de, "Va'tasımû bihablillâhi cemîan velâ teferrekû!" (Hepiniz toptan Allah'ın ipine yapışınız! Tefrikaya düşmeyiniz! Bölünüp parçalanmayınız!) buyuruyor.

Demek en büyük düşmanımız tefrikadır, bölücülüktür.

Evet, "Bizim en büyük düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittihad silahıyla cihad edeceğiz."

Dinimize ve vatanımıza tecavüz vaziyetini almış yüzlerce düşmanımıza karşı en kuvvetli silahımız, en metin kalemiz, İslâm kerdişliğidir. İslâm'ın bu kalesini sarsmak için çalışan, dinimizin reddettiği ırkçılığı yaymak suretiyle kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen içimizdeki münafıklara karşı uyanık olmalıyız.

Kâinatın Efendisi (sav)'ni dinleyelim:

"Ümmetimin helak olması üç şeyden olacaktır. Bunlardan biri de ırkçılıktır."

"Her kim kâfir olan ecdâdından 9 tanesinin adlarını sayarak ululuk ve asalet taslamak suretiyle 'Ben falan oğlu falanım!' diyerek onlara mensup olduğunu söylerse, cehennemde onların onuncusudur."

"Kavmiyet dâvâsına çağıran bizden değildir. Kavmiyet uğruna savaşan da bizden değildir. Yine kavmiyet dâvası üzerine ölen de bizden değildir."

"Kim kavmiyetçilik dâvası güderse, namaz kılsa da oruç tutsa da cehennemde iki dizi üstüne çökecektir."

"Ameli kendisini gerileteni, nesebi ilerletemez!"

"Ey nâs! Rabbiniz birdir! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız! Âdem ise topraktandır. Allah indinde en şerefli olanınız, takvaca en ileri olanınızdır. Arap'ın Arap olmayan üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Siyahın beyaz üzerine bir üstünlüğü yoktur. Beyazın da siyah üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takva iledir."

"Kendi ameli kendini cehenneme götüren kimseyi, ırkı ve nesebi cennete götüremez!"

Asr-ı Saadet'e Bakıyoruz:

Muâz bin Cebel (ra), ırkçılık yapan birisinin yakasından tutup Fahr-i Âlem Efendimiz (sav)'in huzuruna getirdi.

"Yâ Resûlallah! Bu adam Araplık, Acemlik diye aramıza ırkçılık fikrini sokuyor; fitne çıkarıyor. Ne buyurursunuz?" diye sordu.

Resûl-i Ekrem (sav), "De'hu ilennâr!" buyurdular. (Bırak onu, cehenneme kadar yolu var!)

Hakikaten o ırkçı adam bir mürted olup İslâm dinini terketti.

Hz. Selmân-ı Farisî (ra)'ye "Babanızı, dedenizi sayar mısınız?" dediler.

O da şu manâlı cevabı verdi: "Ben İslâm oğlu Selman'ım!"

Mü'min Kardeşlerim!

Dinimiz ırkçılığı reddetmiştir; büyük günah ve içtimaî tehlike saymıştır.

Bizler elhamdülillah Müslümanız! Milliyetimiz İslâm'dır! Milliyetimiz bir vücuttur, ruhu İslâmiyet, aklı Kur'ândır.

Bu mevzuda İslâm büyüklerinin görüşleriyle hutbemizi bağlayalım:

Hanefî mezhebinde İslâm birliğini bozan kavmiyetçi insanın tövbe etmeden ölünce cenaze namazı kılınmaz.

İmâm-ı Şafiî (ra)'ye göre sözü ve fiiliyle kavmiyetçiliği esas alan kimsenin mahkemede şahitliği kabul edilmez.

Şâh-ı Nakşîbend'e sormuşlar:

"Nesebinizin silsilesi nereye varıyor?"

Cevap vermiş:

"Nesebinin silsilesiyle kimse bir yere varamaz!"

İslâm şâiri Akif'in şu mısralarına bakınız:

"Müslümanlıkta anâsır mı olurmuş, ne gezer?
Fikr-i kavmiyyeti tel'în ediyor Peygamber!"

"En büyük düşmanıdır ruh-u Nebî, tefrikanın;
Adı batsın onu İslâm'a sokan kaltabanın!"

"Girmeden tefrika bir millete düşman giremez!
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!"

Hem âyet-i kerime, hem de hadîs-i şerifler kat'î bir surette menfî milliyetçiliği kabul etmiyorlar.

Çünkü müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti ona ihtiyaç bırakmıyor.

İslâmiyet sayesinde bir Müslüman bugün yeryüzünde 2 milyara yakın kardeşe sahiptir.

"Ey ehl-i îman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız! İhtilâfınızdan istifade eden zâlimlere karşı, 'İnne-melmü'minûne ihvetün!' kal'a-i kudsiyesi içine giriniz. Tahassun ediniz! Maddî ve manevî hayatinizi ve hukukunuzu ancak bu suretle muhafaza ve müdafaa edebilirsiniz! İç ve dıştaki bölücü düşmanlara karşı uyanık olunuz! Hayat ancak ve ancak İslâm kardeşliği dairesinde birlik ve beraberlikle mümkündür!"

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun