Eski Toplumlarda Modern Hayat
TİPİK Evrim felsefesine göre ilk insan; hayvan gibi cahil ve bilgisiz, hayatını hayvan avlayarak ve yabanî meyvalar toplayarak sürdüren ve umumiyetle mağaralarda yaşayan bir varlıktır. Zamanla tüylü postunu bırakarak ziraatı geliştirmiş ve hayvanları evcilleştirmiştir. Âletlerin nasıl kullanılacağını keşfedip, neticede son derece gelişmiş bir medeniyeti hasıl etmiştir.
Bu felsefe üzerine bina edilen ve kontrolü mümkün olmayan bir evrim fikriyle; kapitalizm ve askerî emperyalizm ve hatta anarşizm ortaya çıkmıştır. Bazıları da kontrol edilebilen bir Evrim fikrini müdafaa ederek, sosyalizm ve komünizmi benimsemiştir.
İnsanın geçmişi adına ileri sürülen delillerden elde ne kaldı?
SMITHSONIAN Enstitüsü'nden antropolojist Richard Pott, evrimin varlığını peşin olarak kabul ettiklerini, sonra da bunu doğrulayacak deliller aradıklarını belirterek şöyle der:
"İlk ve modern insanın ortaya çıkışı hakkındaki görüşler, bulunan fosillerin bir sonucu değildir. Biz paleoantropolojistler, önce evrimin varlığını kabul ettik, sonra da bu düşüncelerimizi destekleyecek fosiller aradık. Sadece bir fosil dişe bakarak, ilk insanın yapısı hakkında karar verdiğimiz zamanlar oldu."
Richard Pottun bu itirafları, gözardı edilecek sözler değildir. Maalesef evrimciler, evrim felsefesi adına arkada parlak bir geçmiş bırakmadı. Geriye bakıldığı zaman, evrim adına yapılmış birtakım sahtekârlık, düzenbazlık ve kelime oyunlarından başka bir şey görünmüyor. Arkada kalanlar, sadece manevî bir baskıyla evrim felsefesi aleyhinde konuşma ve yazmanın yasaklandığı dönemler ve evrim adına estirilen terördür.
Konigswald'ın bir Çin dükkânından satın aldığı üç dişle insanın atası olarak ileri sürdüğü; Hong Kong adamı; kafatası ve eğelenmiş dişleri insana, potasyumla lekelendirilmiş çene kemiği maymuna ait Piltdown Adamı; tek azı dişi ile tanımlanan Pekin Adamı; uyluk kemiği insana, kafatası ise, orangutan maymununa ait Java Adamı; domuza ait tek azı dişiyle tanımlanan Nebraska Adamı ve kertenkele fosiline baskı kalıbı ile yerleştirilen tüy izleriyle, sürüngenlerle kuşlar arsında geçiş formu olarak teşkil edilen Archeopteryx (Arkeopteriks) fosili bir yana bırakılırsa, evrim adına geride ne kalacaktır?
Görüldüğü gibi, bu sahtekârlıklar da, herhalde ilim adına iftihar edilecek hususlar değildir. Geriye kalan, çok tırnaklı atın zamanla tek tırnaklı olduğu hikâyesi... Son yapılan araştırmalarla o balon da sabun köpüğü gibi sönmüştür. Zira, tek tırnaklı atın, çok tırnaklı attan daha önce yeryüzünde göründüğü anlaşıldı. Tek tırnaklı at, günümüzden 120 milyon yıl önce, çok tırnaklı at ise 40 milyon yıl önce ortaya çıkmış, belli bir devirde yaşayıp ortadan kalkmıştır.
Afrika'da uzun yıllar araştırma yapan Wolf Schneider de; maymunların beyin yapılarının milyonlarca yıldır hiç değişmediğini, konuşma dillerinin de bulunmadığına dikkati çekerek, bu yönleriyle insandan kesinlikle ayrıldıklarına işaret eder.
İnsanın Dünyaya Gelişi
YARADILIŞA İNANAN bilim adamları, insanın insan olarak ve yüksek bir zekâ, geniş kaabiliyet ve kapasiteyle yaratıldığını kabul eder. Şüphesiz ki insan, kurulmuş şehirler ve her yönüyle gelişmiş bir teknolojiye sahip olan bir.dünyaya gelmemiştir. Fakat Cenab-ı Hak tarafından ona, yeryüzünün kaynaklarını kullanıp geliştirebilecek bir kaabiliyet verilmiş, dünyaya gönderiliş gayesine uygun cihazlarla donatılmıştır. İnsanın sahip olduğu teknolojinin zaman içinde gelişme gösterdiği açıktır. Fakat bu gelişme, tesadüfe dayanan bir evrim sonucu olmamıştır. Bir neslin sahip olduğu bilgi ve malûmat, gelecek nesillere yazıyla, şekille veya bizzat göstererek aktarılmıştır. Böyle bir gelişme, insanın kapasitesiyle yakından alâkalıdır.
Sağ Eli Kullanma
INDIANA Üniversitesinden Nicholas Toth, ilk insanlarda günümüz insanınkine benzer tarzda, beynin sağ ve sol yarım küre olarak mevcut olduğunu ve her birisinin farklı görevleri ifa ettiğini belirtir. Taştan yapılmış âletlerin büyük bir kısmının, şimdi olduğu gibi, sol elle tutulup sağ eli kullanarak ve taşın saat yönünde çevrilerek yapıldığına işaret eder.
Konuşma Kaabilîyeti
SON YAPILAN çalışmalar, ilk insanların boyun şeklinin, bunların konuşma kaabiliyetine sahip olduklarının en önemli delili olarak gösterilmiştir. Zira boğaz kısımlarında, laıynx (Larinks) yer alır. Bu yapı, canlılar içinde sadece insanda mevcuttur ve konuşmayı sağlar.
İnsanla hayvanların arasındaki en bariz fark, şüphesiz insanın düşünce ve duygularını, mantıklı bir şekilde konuşarak başkasına aktarmasıdır. Hayvanların davranışları ile insanın zekâsı, insanın mantıklı sözüyle hayvanların hırıltı ve havlaması arasında elbette çok büyük fark vardır. Evrimciler, şüphesiz ki bunun farkındadır. Nitekim önde gelen evrimcilerden Simpson, bu hususta şöyle der:
"İnsanın lisanı, hayvanlardaki haberleşme sistemlerinden kesinlikle farklıdır. Bu durum, insanınkine benzer ses çıkaran hayvanlarla mukayese edildiği zaman açık olarak görülecektir. Hayvanların bu sesleri, gerçek bir lisan değildir." 1
Evrim felsefesi, lisanın kökenini ve insanın bu kaabiliyeti nasıl kazandığını izah edememektedir. Evrim felsefesi, önceleri ilk insanlarda ve dolayısıyla iptidaî kabilelerde basit yapıda ve mahdut sayıdaki kelimelerden ibaret bir lisanın varlığını tahmin ediyordu. Fakat yapılan araştırmalar, durumun böyle olmadığını gösterdi. Şimdi Evrimciler de bunu itiraf ediyorlar. Bunlardan Ralph, şöyle der:
"Lisanı kullanma, insanın sahip bulunduğu yüksek düşünme kaabiliyetiyle çok yakından alâkalıdır. İnsanın konuşması, öğrenmesi ve düşünmesi, hayvanlardan çok farklıdır. Bu yönden insanlar tamamen ayrı varlık... En eski kabileler tezi, dilin kökenini açıklamakta işe yaramamaktadır. Çünkü bunların konuştuğu dil, gramer bakımından medeni toplumların konuştuğu dilden çok daha karışıktır.2
Simpson da aynı kanaati belirtir ve şöyle der:
"Güvenilir şekilde yeniden gözden geçirilebilen en eski lisan, Evrim noktasından oldukça kompleks, karışık ve moderndir." 3
İnsanın aşağı yapılı hayvandan Evrimleştiği iddiasında bulunanlar, insandaki konuşma kaabiliyetinin nasıl Evrimleştiğini de izah etme mecburiyetindedirler. Halbuki bütün Evrimciler, bu hususta acz içindedirler. Farklı dillerin ortaya çıkışını izah, ancak insanın belli bir gaye için ve bir Yaratıcı tarafından vücuda getirildiğini kabulle mümkündür.
Dinî inanç
İNSANI hayvandan evrimleştirirken, onun hayvanlardan farklı olarak; ahlâk, estetik, idealizm ve dinî mefhumlara da sahip olduğu göz ardı edilmemelidir. Evrim, insanın yaratılışından gelen ahlâkî değerleri nasıl izah edecektir? İnsanda inanma duygusu nasıl gelişmiştir? Bir evrimci olan Dewey bunu şöyle izaha çalışır:
"Hayvanlardaki şuursuzluk, deneme ve yanılma yoluyla yerini, insandaki şuurlu düşünceye bırakmış olmalıdır. Aslında hayvandaki bu şuursuz davranışların, insandaki şuura dönüştüğü hususunu izah etmek oldukça zordur. Fakat en azından bütün ahlâki değerlerdeki farklılığın, ahlâki olmayan değerlerden kaynaklandığı rahatlıkla söylenebilir." 4
Rahatlıkla söylenemeyecek bir şey varsa; o da, hayvandaki şuursuz davranışların şuurlu düşünceye nasıl dönüştüğüdür.
Psikososyal evrim sahasının Dewey'den sonra gelen ikinci ismi Hoagland'dır. Onun da bu konudaki görüşleri, mantık sınırlarını zorlamaktadır. O şöyle der:
"İnsanın şahsiyeti ve davranışları, tamamen tesadüfi mutasyonlar ve evrimin zaruri bir ürünü olup, tabii seleksiyonun kontrolü altındadır. Gayesiz tabi seleksiyon, gayeli insan davranışlarını hasıl etmiştir. Bu davranışları elde eden insan da, gayeli kompütür davranışlarını ortaya koymuştur." 5
Gerek Dewey ve gerekse Hoagland, sıradan kimseler değildir. Morris bunlarla ilgili olarak şöyle der:
"Psikososyal sahadaki literatür, bunlardan daha üstününü göstermiyor. Ama yukarıdaki görüşlerinin bilimsel olduğu söylenebilir mi? Bu, sebep-sonuç bağlantısı kurulmuş bir bilim mi, yoksa sihirbazlık inancı mıdır?" 6
Afrika'da yapılan son çalışmalar, günümüzden yüz bin yıl önce yaşamış olanların bile bir inanca sahip olduklarını göstermiştir. Schiller bu konuda şöyle der:
"Afrika'nın Natal bölgesinde yüzbin yıl önce yaşamış olanlar, bazı dini değerlere sahiptiler ve öldükten sonra dirilmeye inanıyorlardı." 7
Sosyal ve kültürel değerler bakımından ve inanış yönünden insan, diğer varlıklardan tamamen farklıdır. Bu farklılık, onun tamamen kendine has özellikleriyle ve bir gaye için mükemmel şekilde yaratıldığını gösterir.
Prof. Dr. Adem Tatlı
Dipnotlar:
1- Simpson, G.G. The Biological Nature of Man. Science, Vol. 152, April 22, p. 476, 1966.
2- Ralph, L. The Tree of Culture, New York, Alfred A. Knopf, p. 23, 1955.
3- Simpson, G.G. adı geçen eser, s. 477.
4- Dewey, J. Evolution and Ethics. The Monist. Vol. VIII, 1897-1901, as resprinted in the Scientific Montly, Vol. 78, February, p. 66, 1954.
5- Hoagland, H. Science and the New Humanism. Science, Vol. 143, January 10, p. 111-113, 1964.
6- Morris, H. Yaratılış Modeli, Tere. . Tatlı ve ark., Mili Eğitim Basımevi, 1985.
7- Schiller, R. New on the Origin of Man. Reader's Digest, August, pp.3. 86-87
BENZER SORULAR
- Evrim ve İdeoloji
- Evrim Teorisi niçin ısrarla müdafaa edilmektedir?
- EVRİMİN DELİLİ OLARAK İLERİYE SÜRÜLEN ARA (GEÇİŞ) FORMLAR
- “Evrim teorisi ispatlandı.” şeklinde yapılan açıklamaların doğruluk payı var mıdır?
- Evrimcilerin geçişi sağlayan formlar ile alakalı bazı saplantılarını açıklar mısınız?
- Evrim Teorisi Hakkında Dünyaca Ünlü İlim Otoritelerinin Bazı Değerlendirmeleri
- Geçiş (Ara) Formları
- İlk insan topraktan mı yaratılmış, maymundan mı gelmiştir?
- İlk insan topraktan mı yaratılmış, maymundan mı gelmiştir?
- EVRİM TEORİSİ’NİN ÇIKMAZLARI