CANLILARDA RENK TEŞEKKÜLÜ VE MUTASYONLARIN ETKİLERİ

Prof. Dr. Orhan ERDOĞAN
Atatürk Üniv., Fen Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Erzurum.
[email protected]

       Renkler hemen hemen hayatımızın her alanında yer almaktadır. Fıtri olabileceği gibi sentetik olarak da bulunabilmektedir. Tüm renkler güneşin yedi renginin nüfuz ettiği cisim veya canlıdan yansıma sonucu ortaya çıkmaktadır. Işık olmadan renklerin ortaya çıkması imkânsızdır. Renklerle dünyayı renkli olarak görebildiğimiz gibi, canlılardaki renklerin de kendine has hikmetleri vardır. Meselâ canlıların birbirlerini tanımaları, saklanma (kamuflaj), üreme, beslenme şekli, tehlike durumu,  aile ve sürü teşkili vb. gibi birçok yönden hikmetli yaratılmışlardır. Gözümüzle görmekte aciz kaldığımız bakteriden virüse kadar bütün canlılarda renkler meydana gelmektedir. Hatta canlıların iç organları dahi renklidir. Renklerin teşekkülüne sebep olan genler üzerinde tabii veya deneyle meydana getirilen mutasyonlar gen kodlarını bozduğu için rengin teşekkülünü engelleyerek alpinizme (pigment yokluğu) sebep olurlar[1].    

        Nöral Krest Hücrelerinde Göç ve Dönüşüm

     Embriyonun gelişimi sırasında, nöral tüp teşekkül ettikten sonra, tüpün çatısında yani üst, dorsal kısmında bir grup hücre göçebe hale gelir ve tüpten kopar (Şekil 1). Daha sonra vücudun her yerine dağıtılır[2].

     Gidecekleri yere vardıklarında farklı hücre türlerine dönüştürülürler. Bu hücrelerin ne zaman yola çıkacaklarını, nereye gideceklerini, gittikleri yerde hangi dokuları yapacaklarını nasıl bildikleri yoğun bir araştırma konusu olmuştur.

  

Şekil 1. İnsan embriyosu ve nöralkrest hücrelerinin göçü[3].

     Bu kadar mükemmel bir mekanizma ile hareket eden ve farklılaşan bu hücreler Yüce Yaratıcı’nın emri doğrultusunda bir kısım sebeplerle hareket etmekte ve farklılaşmaktadırlar. Akılsız, şuursuz, kör ve sağır olan bu hücreler kendi iradeleri ile değil, Yaratıcı’ya mutlak itaatle hareket ettikleri açıktır. Sebepler burada yalnızca perdedirler.

     Bütün bunlar gösteriyor ki, canlılardaki bütün renkler bilinerek, belirli bir plan ve ölçü içerisinde birden çok maksat ve gaye için yaratılmıştır.

     Melanositler (Pigment Hücreleri)

     Melanosit hücreleri epidermis tabakasında yer alan ve melanin üretiminde görevli hücrelerdir. Bu hücrelerin üretmiş oldukları melaninkeratinosit (deri yüzey hücreleri) hücrelerine taşınması sonucu deri rengi esmer bir renk almaktadır. Melanosit hücrelerinde melaninin teşekkülü başta tirozinaz enzimi olmak üzere birçok enzimin bir seri reaksiyonu katalizlemesi sonucu meydana gelmektedir (Şekil 2a)[4].

     Bu reaksiyonlar sonucu siyahtan kahverengiye ve sarıdan kırmızıya kadar değişen bir renk sıkalası hâsıl olur. Bu durum bir şeyden çok şey yaratan Yaratıcı’nın sebepler dairesindeki eserinin canlılardaki tecellisidir.

     a

  

                   b

   

Şekil 2.a) Melanin biyosentezi,                                     b) Melanin taşınması[5].

     Melanosit hücrelerinde melanin üretiminde şüphesiz ki bilimsel bir mekanizma işlemektedir. Canlılarda renk teşekkülü ve çeşitliliği oldukça farklı ve karmaşık biyokimyevî mekanizmalar tarafından kontrol edilmektedir. Meselâ, Şekil 3, incelendiğinde bir melanosit hücresinin yüzeyinde bazı proteinlerin (reseptör protein) yer aldığı görülmektedir. Bu yüzey proteinleri, çeşitli hormon ve sinyal üretiminden sorumlu diğer bazı proteinler tarafından uyarılması sonucu çok çeşitli renkler meydana gelmektedir. Meselâ,   EDN3 proteini yüzeydeki EDNRB reseptörüne bağlanması sonucu siyah renk oluşurken, ASIP proteininin MC1R reseptörüne bağlanması sonucu ise kahverengi renk ortaya çıkmaktadır. MC1R reseptörünün çalışmaması sonucu açık kahvenin başka bir tonu, Oca2’nin çalışmaması durumunda ise albinizim dediğimiz (pigment yokluğu) ortaya çıkmaktadır.

     KITLG hücrelerin özellikle de melanosit hücrelerinin gelişim, taşınma ve farklılaşmasında görev alan bir proteindir. Ayrıca, melanozomların taşınmasında da vazife alır.

Şekil 3. Hücre reseptörleri ve renk teşekkülü[6].

     Bazı Avrupa ülkelerindeki insanlarda KITLG proteinini kodlayan genin üst bölgesindeki DNA dizisinin yalnızca birinde tek bir nükleotid değişimi yani “G” olması durumunda sarı saç renginin teşekkülüne sebep olmaktadır (“A” olursa siyah saç rengi oluşmaktadır) (Şekil 10)[7]

     Bütün bu mekanizmalar çeşit çeşit renklerin teşekkülüne sadece birkaç örnektir. Bunun gibi yüzlerce mekanizma vardır. Ayrıca hücre çekirdeği içerisinde MITF adı verilen bir protein ise birçok fonksiyonunun yanında melanin üretiminde fonksiyon gösteren enzimlerin teşekkülünü sağlayan bir protein olup (Transkripsiyon faktörü) genlerin açılması ve hücre farklılaşmasından sorumludur.

     Şimdi şu soruyu sormak lazım ki, bir ampulü yakıp söndüren bir anahtar gibi hareket eden bu molekülleri kim yönlendirmektedir ve birbirlerini nasıl tanımaktadırlar? İşte bütün bu mekanizmalar yüce Yaratıcı’nın âlim isminin eseridir.

     Melanin teşekkülü canlılarda deri, pul, kürk, tüy ve göz rengi gibi yapıların gerçekleşmesine de imkân sağlamaktadır. Bu renklerin ortaya çıkması başta genlerin ekspresyonlarının (açılması ve proteinleri kodlaması) yanı sıra ısı, ışık, beslenme ve çeşitli hormonların etkisi ile de hâsıl olmaktadır.

     Pigment teşekkülüne sebep olan bu hücreler memeliler ve kuşlarda melanosit hücreleri olarak isimlendirilirken, kurbağalar, balıklar, sürüngenler, kabuklu ve kafadan bacaklı canlılarda ise kromatoforlar olarak adlandırımaktadır.

   

Şekil 4. Balık ve örümcekte renk çeşitliliği[8].

      Deri Kanseri

     Melanin üretimi canlılarda yalnızca renk teşekkülüne sebep olmaz. Aynı zamanda da cildimizin güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmasına da yardımcı olur. Uzun süreli güneşe maruz kalınması durumunda güneşten gelen ultraviyole A ışınları epidermisin üst katmanlarında yer alan keratinosit hücrelerinde DNA kırıklarına yol açmaktadır. Eğer tedbir alınmaz ise hücrelerde bu DNA kırıkları hücreyi melanoma dediğimiz deri kanserine sebep olabilir.

     Şekil 5’te görülebileceği gibi güneşin zararlı etkilerinden korunmak için hücrelerde p53 adı verilen bir protein aracılığı ile bir gen ekspresyonu başlar ve üretilen hormon MC1R reseptörüne bağlanarak melanin sentezini tetikler. Ardından melanin, melanozomlara bitişik keratinositlere aktarılır. Böylece yüzeye taşınan melanozomlar güneşin zararlı etkisinin önüne geçmek için adeta bir kalkan gibi hücreyi ultraviyole ışınlarından korur.

   

                     Şekil 5. UV etkisi ve melanozom transferi[9].

     Yukarıda izah edilen bu mekanizmanın kendi başına veya tesadüfen olması mümkün müdür? Şuursuz molekülleri gidecekleri yere kim göndermektedir? Bu moleküller gidecekleri yönü ve bölgeyi nereden bilmektedirler?

     Güneşi ve özelliğini bilen Allah (C.C) bu mekanizmanın teşekkül şeklini ve tedbirini de bilerek yaratmıştır. Bütün bu moleküller sebepler dairesinde mutlak itaatle görevlerini yerine getirmektedirler.

     Şekil 6’da görülebileceği gibi, melanosit hücrelerinin gen yapılarında meydana gelen DNA hasarları (mutasyonlar) melanoma dediğimiz deri kanserine (Şekil 6.a) ve gözde melanoma (Şekil 6.b)’ya da sebep olabilir. Canlıların mutasyon ve tabiî seleksiyon sonucu geliştiği ve birbirlerinden türediği iddia edilmektedir. Bu görüşün bilimsel bir temelinin olmadığı gayet açıktır.  Demek ki genetik yapısındaki mutasyonlar ve hasarlar canlıları ileriye doğru geliştirmezken, tam aksine canlının ölümüne sebep olmaktadır.

          

                       a                                                                         b

Şekil 6. Melanositlerde mutasyon birikimi ve hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması melonoma denen kansere sebep olur. a) Deri melonoma kanseri, b) Gözde melonoma kanseri[10].

    Renklerin Teşekkülünde Genlerin Fonksiyonu Nedir?

     Gen dediğimiz kavram kromozomların belirli bir bölgesine yerleşmiş, herhangi bir karakteri kodlayabilen temel kalıtım birimidir. Canlılarda renk teşekkülü çoğunlukla genler tarafından kodlanmasına rağmen, bu genlerden bir kısmı tek başına çalışırken bir kısmı ise kombinasyonlu olarak çalışmaktadır. Mallarino ve ark., 2016, çizgili sincapta vücut şeritlerinin teşekkülü ile ilgili olarak yapmış oldukları bir çalışmada, sincapta vücut şeridinin başta Mitf adlı bir protein olmak üzere birçok proteinin kombinasyonlu olarak çalışması sonucu meydana geldiğini tespit etmişlerdir (Şekil 7).

    Mitf, melanosit hücrelerinin teşekkülünden sorumlu bir proteindir. Bu proteinin Alx3 adlı başka bir protein tarafından baskılanması sonucu açık renk meydana gelmektedir. Edn3 proteinin artması sonucunda ise siyah renk hâsıl olmaktadır. Asip, proteinin artması sonucunda ise sarı renk teşekkül etmektedir. Burada bir kısım proteinlerin zahiri olarak çalışması ile hâsıl olan bu şerit renginin mühendisliğini elbetteki bu şuursuz, ilmi, kudreti, iradesi ve iktidarı olmayan protein moleküllerine vermek büyük bir yanlışlıktır. Burada Yüce Yaratıcı’nın bu molekülleri kendi ilim, irade ve kudretine bir perde yaptığı açıkça görülmektedir.

 Şekil 7. Sincapta şeritlerin teşekkülü. a) Orantılı şerit teşekkülü. b) Gen ekspresyon seviyeleri. c) Sincapta renk teşekkül mekanizması[11].

     Yukarıda sözü edilen şerit yapısının yanında bir de Şekil 8’de farklı şekillerde desenlere sahip şerit formları da görülmektedir. Proteinlerin kombinasyonlu çalışması sonucu canlı vücudu adeta bir halı gibi dokunmuştur. 

      

   Şekil 8. Sincapta farklı şerit şekilleri[12].

     İnsanlarda MITF aldı protein geninde meydana gelen bir mutasyon sonucu ise Waardenburg sendromu tip2 dediğimiz genetik hastalık durumu ortaya çıkmaktadır (Şekil 9). Demek ki mutasyonla DNA bazlarının, yani DNA şifrelerinin değişimi canlıların hastalığına  sebep olabilmektedir. Bu da gösteriyor ki canlılar bütün özellikleri ile birlikte yaratılmışlardır. Mutasyonlar canlıları daha mükemmel bir duruma getiremez.

     Canlılardaki bütün bu desen yapısı, çeşitliliği, şekil ve yapı tarzı Yaratıcı’nın sonsuz hikmetinin, iradesinin tecellisini göstermekte ve hiçbir şeyde tesadüfün olmadığını ortaya koymaktadır.

   

Şekil 9. Canlılarda renk teşekkülünü kontrol eden MITF transkripsiyon faktörü insanda mutasyona uğradığında Waardenburg sendromu tip2 durumu ortaya çıkmaktadır[13].

     İnsanda Göz ve Ten Renginin Teşekkülü

     İnsanlar arasındaki göz rengi çeşitliliği melanin pigmentinin miktarına, türüne, melanozom sayısına ve bu melanozomların dağılımındaki farklılıklara bağlıdır. Göz rengi teşekkülünden 16 farklı gen sorumludur. Fakat son zamanlarda yapılan çalışmalara göre göz renginin meydana gelmesinden 15. kromozomda yer alan 2 önemli genin sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Bunlar HERC2 ve OCA2 genleridir[14].

     Şekil 10’de görülebileceği gibi OCA2 genini üst DNA dizisinde kahverengi göz renginin dizide özel bir bölgede tek bir DNA şifresinin “T”  olması durumunda meydana geldiği görülmektedir. “T” yerine “C” nin olması durumunda ise mavi göz rengi oluşmaktadır.

 

 

Siyah saç rengi

 

 

Sarı saç rengi

 

Şekil 10. Lokus kontrol bölgesi tek nükleotid değişimi[15].

   Diğer göz renkleri ise meydana getirilen melaninin tipi, üretilen diğer melaninlerin kombinasyonu ve yoğunluğu ile ilgilidir. Aynı şekilde, Şekil 10’da görüleceği gibi, Avrupa ülkelerinde yaşayan insanlarda görülen siyah ve sarı saç rengi ise KITLG adlı bir proteini kodlayan genin üst bölgesinde bulunan dizide tek bir nükleotidin “A” nın “G” ye değişimi sonucu meydana gelmektedir[16].

     Bütün bu durumlar bir polimorfizimdir ve kontrollü olarak ortaya çıkmaktadır. İnsanlardaki dış görüntü farklılıklarını hâsıl eden SNP (tek nükleotid polimorfizmi gibi). Bu kadar küçük değişiklikler ile kontrollü olarak farklı görüntüler sergilerken, “mikro evrim ve tesadüfî değişimler canlıları kemâle erdirmiştir”denilmesi bilime terstir.  Kontrolsüz küçük bir değişim canlılarda ciddi sağlık problemleri hâsıl ettiği bilimsel olarak ortaya konmuştur. Demek ki, canlılardaki bu küçük değişikliklerin alternatif kodları zaten DNA’da bulunmaktadır. Canlıların birbiri ile çiftleşmesi sonucu değişik kombinasyonlarda ortaya çıkabilmektedir. İnsanlarda OCA2 geni, iris, cilt ve saç renginde de rol oynar. Bu gen normal pigmentasyonda rol oynamasına rağmen gende meydana gelen bir mutasyon Oculocutaneous albinizim’e sebep olur (pigment yokluğu)[17]. Melanin üretiminin bütünüyle durması halinde, bütün vücutta albinizm pigment yokluğu) görülür.

        Kuşlarda Tüy Renginin Teşekkülü

     Memelilerde olduğu gibi kuşlarda da renkler melenosit hücrelerinden üretilen melaninin yanı sıra ayrıca karotenoid ve birtakım diğer kimyasal moleküller vb. birçok pigment maddelerinden de sağlanmaktadır. Kuşlardaki renk çeşitliliği, çoğunlukla genler tarafından kodlanmakla birlikte, besin, sıcaklık, üreme sezonu, hormonlar vb. sebeplerden dolayı da ortaya çıkmaktadır. Şekil 11’de görülebileceği gibi, tüylerde bir ressamın bile çizmekte zorlandığı bu muntazam renk ve şekil çeşitliliği ve düzeni, genlerin kombinasyonlu olarak açılıp kapanmaları ile ilgilidir.

      

     Şekil 11. Kuş tüyünde renklerin sebep olduğu çeşitlilik[18].

     Bu renk çeşitliliğinin Yüce Yaratıcı’nın eseri olduğu ve bir program dahilinde gerçekleştiği gayet açıktır. Materyalist felsefe bu renk çeşitliliğinin kendi kendine ve çevrenin etkisi ile ortaya çıktığını iddia etmektedir. Bu durum, mühendisi ve mimarı olmadan bir binanın kendi kendine, çevrenin ve tabiatın tesiri ile ya da taşların kendiliğinden değişerek muhteşem bir sarayı yapmalarına benzemektedir. Bu görüş bilme ve akla terstir.    

     Canlılarda Genetik Varyasyon ve Çevrenin Etkisi

     Canlılardaki genetik varyasyon oldukça çeşitlidir. Genetik varyasyon canlının bulunduğu çevreyle yakından ilişkilidir. Genetik çeşitliliğe bağlı fenotip (dış görüntü) canlının bir ortamda kalmasına veya göç etmesine de sebep olabilir. Bu da bazı genlerin uygun bir ortamında allel (genin alternatif formu) sıklığının artmasına ve bir yöne doğru kaymasına sebep olabilir. Böylece farklı çevrelerde farklı fenotipik gruplar teşekkül edebilir. Bu durum canlının genetik yapısının çeşitliliğinden kaynaklanmaktadır (Şekil 12). Canlıyı başka bir canlıya çevirmez.

                     

     Şekil 12. Kırmızı ve siyah renk, sarı renk üzerine dominanttır. Gouldian Finch (ispinoz) kuşlarda renk poliformizmi[19].

     Şekil 13’te görülebileceği gibi canlılar yaşadığı ortama uygun olarak da yaratılmışlardır.

     Şekil 13. Farklı çevrelerde yaşayan farelerde kürk rengi varyasyonu[20].

     Manceau ve ark., 2010 yılında farelerde kürk renginin çevre ile olan etkisini araştırmışlardır. Yaptıkları genetik inceleme neticesinde bu farelerin genetik özellikleri birbirlerine çok benzeseler de, gene de bir farklılığın mevcut olduğunu görmüşlerdir. Şekilden de görülebileceği gibi bu farelerin bulundukları çevre ile olan ilişkilerinin genetik yapıları ile yakından ilgili olduğu açıktır. Farelerin bu fenotipik varyasyonunun genetik bir varyasyondan kaynaklandığı ve her canlının kendi bölgesi sınırları içerisinde yaşadığı görülmektedir. Bu durum Yüce Yaratıcının bu canlılara vermiş olduğu genetik ve hayat alanı çeşitliliğinin bir arada bulundurulmasının bir eseridir. Yani bu çeşitlilik zaten genlerinde mevcut olup, alternatif şekillerde ortaya çıkıp canlının uyum gösterdiği bölgede baskın hale gelebileceği gibi, canlının renk özelliğinden dolayı kendisini daha rahat hissettiği ve kamufle olduğu çevreye göç ile de ilgilidir. Bu durum kesinlikle o canlının başka bir canlıya dönüşmesine yol açmaz. Sadece renginin, bulunduğu ortama uyumluluğundan dolayı belli bir bölgede meydana getirdiği popülasyonda o genin popülasyon içi çiftleşmeden dolayı baskın hale gelmesinden kaynaklanmaktadır.

     Renkleri Nasıl Görürüz?

     Şüphesiz ki canlılarda renk teşekkülü birtakım pigment maddelerinin çeşitli besinlerle alınması ile de ilgilidir. Canlılarda renkler, alınan ışığın belirli dalga boyunda yansıtılması ile görünür duruma gelmektedir. Canlılarda renk teşekkülü, yukarıda anlatıldığı gibi belli bir düzen çerçevesinde ve birbiri ile ilişkili çok kompleks mekanizmalar tarafından kontrollü olarak meydana gelmektedir. Rengin teşekkülü ışığın etkisi ve gözdeki alıcılar ile anlam kazanmaktadır.

     Renk teşekkülü ile ilgili genlerdeki mutasyonlar, meydana gelecek renkleri ciddi bir şekilde etkilemektedir. Mutasyonlar canlıda renk ve desen kayıpları yanında hastalıklara da sebep olmaktadırlar[21]. Bütün bu renk çeşitliliği orijinal olarak yaratılmış ve kontrollü bir şekilde çeşitlendirilmektedir.

     Demek ki, renk dediğimiz kavram; pigmetler, ışık ve canlıdan yansıyan bu ışığın alınması ve algılanması ile anlam kazanmaktadır. Hangi renk meydana gelirse gelsin onun değeri o rengi görüleceği gözle ile yakından ilgilidir. Göz yoksa rengin de bir önemi yoktur.

     Rengi bilen ve yaratan, rengin ışığın etkisi ile olacağını da bilendir. Dolayısıyla ışığı yaratan rengi de yaratandır. Rengi yaratan gözü ve gözün gördüğünü de yaratandır. Bu da gösteriyor ki, canlılardaki renk çeşitliliği Allah (C.C)’ın, Mülevven (canlıları renk renk yaratan), Cemil (zatı ve eserleri güzel olan Allah (C.C.) Müzeyyin (yarattığını süsleyen) ve Hakîm (hikmetle iş yapan) isimlerinin gereği olarak ortaya çıkmaktadır.

     Canlılarda Kamuflaj ve Tabiî Seleksiyon

     Biyoloji kitaplarında sıkça yer alan Kettlewell’in güvelerle (Biston betularia) yapmış olduğu tabiî seleksiyon çalışması birçok bilimsel yayın ve makalelerle eleştirilmiş ve güvenilmez olarak ortaya konmuştur[22].

     Kettlewell güveler ile yapmış olduğu çalışmasında İngiltere’de sanayi devrimi zamanlarında endüstriyel kirlilikten dolayı ağaçların siyah bir renge büründüğünü ve siyah ve beyaz renkli olan güvelerden (Biston betularia) siyah olanlarının ağaç gövdelerinde kamufle olarak kuşlardan daha iyi korunduğunu ve hayatta kaldığını ileri sürmüştür. Beyaz renkli olan güvelerin ise siyah ağaçlarda daha belirgin olmalarından dolayı kuşlar tarafından fark edilip avlandıklarını iddia etmişti. Fakat daha sonraları yapılan başka çalışmalar ile Kettlewell’in hem deneyi ve hem de elde ettiği sonuçlarının kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Kettlewell deneyinde aşağıdaki hataları yapmıştır;

  1. Deneyde kullandığı varyeteler yabanıl ve laboratuvarda yetiştirdiği güvelerdir. Bunları karıştırmıştır.
  2. Güveler gece hareket ettikleri halde deneye gündüz başlamıştır.
  3. Ormana bıraktığı güvelerin miktarı fazla olmasına rağmen, yakaladığı örnek sayısı deneyi doğrulamak için oldukça azdır.
  4. Güvelerin ağaç kovuklarına yerleşme eğilimlerinin düşük olduğu tespit edilmiştir. 40 yıllık yoğun araştırmalardan sonra böyle pozisyonda ancak iki güve bulunmuştur. Kettlewell’in öldürdüğü güveleri ağaç gövdelerine yapıştırdığı ve sonra fotoğrafladığı anlaşılmıştır. Aslında, güveler dalların altında dinlendiğinden, ağaç gövdelerinde gerçek bir güve fotoğrafı elde etmek mümkün olmadığı görülmüştür.

      Sonuç

      Canlılarda renk teşekkülüne birçok gen sebep olmaktadır. Genlere kodlanan bu bilgilerle beraber, canlı yaşı, ışık, sıcaklık, beslenme, hormon salgılanması gibi birçok faktör de renkler üzerinde etkilidir 

     Renkler canlı türüne bağlı olarak, melenosit ve kromotofor hücrelerinde yapılmaktadır. Melanosit hücreleri nöralkrest hücrelerinden köken alıp memeliler ve kuşlarda renk teşekkülüne sebep olurlar. Kromatoforlar ise kurbağalar, balıklar, sürüngenler, kabuklu ve kafadan bacaklı canlılarda bulunur. Bunlar pigment ihtiva eden ve ışık yansıtan hücrelerdir. Soğukkanlı hayvanlarda deri ve göz renginin teşekkülüne büyük oranda büyük oranda bunlar serbep olurlar ve embriyonik gelişim sırasında nöralkrest hücrelerinden üretilirler.

     Olgun kromatoforlar, beyaz ışık altında renk meydana getirme özelliğine göre sınıflandırılırlar. Bunlardan ksantoforlar sarı, eritroforlar kırmızı, iridoforlar gümüşi, lökoforlar beyaz, melanoforlar siyah/kahverengi ve siyanoforlar mavi rengin teşekkülüne sebep olurlar. Kromatoforlar bazı bakteri türlerinde de renk teşekkülüne sebep olmaktadırlar.

     Canlılardaki renk çeşitliliği Allah (C.C)’ın Hakîm, Mülevven, Cemil ve Müzeyyin isimleri ile ehemmiyetli bir şekilde kontrol altındadır. Rengin teşekkülü ışığın etkisi ve gözdeki alıcılar ile anlam kazanmaktadır. Rengi bilen ve yaratan, rengin ışığın etkisi ile olacağını da bilendir. Işığın şiddetini bilen gözün hassasiyetini de bilendir. Dolayısıyla rengi yaratan ışığı da yaratandır. Rengi yaratan gözü ve gözdeki alıcıları da yaratandır.  Bölgeye bağlı olarak, genlerdeki mutasyonlar renk ve alıcı olan gözü ciddi bir şekilde etkilemektedir.

     Mutasyonlar canlıda renk ve desen kayıpları yanında hastalıklara da sebep olmaktadırlar. Bu da gösteriyor ki bütün bu renk çeşitliliği orijinal olarak yaratılmış ve kontrollü bir şekilde çeşitlendirilmektedir.

     Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki, bütün bu canlıların ilk ataları Allah (C.C) tarafından yoktan yaratılmıştır. Bir türün alt türleri çaprazlandıkları zaman melezler teşekkül etmekte ve değişik renk kombinasyonları ortaya çıkabilmektedir. Bir türün, başka türler ile çiftleşmesi sonucu ise doğan yavrular soylarını devam ettirememektedirler veya bir iki nesil sonra soyları devam etmemektedir.

     Renklerdeki varyasyonlar Yaratıcı’nın genlere koyduğu alternatif şifrelerin kombinasyonlu olarak ortaya çıkmasının bir sonucudur. Canlılarda renk çeşitliliği bulunduğu ve bulunabileceği çevreye göre genlerine kombinasyonlu olarak Allah (C.C) tarafından konulmuştur. O fenotipik görüntü canlının kamufle olduğu ve kendisini daha rahat hissettiği başka bir hayat ortamına göçü ile baskın duruma gelmektedir. Saç ve göz rengindeki çeşitlilik ve varyasyonun tek nükleotid değişiminin (SNP) bilene kadar muntazam mekanizmalar ile kontrol edildiği açıkça görülmektedir. Bu durum genlerde bulunan alternatif yapıların bir sonucudur.

     Mikro evrim yolu ile türleşme konusu ise yukarıda anlattığımız sebeplerden dolayı tam bir safsatadır. Canlıların zaman içerisinde tesadüfî mikro değişim sonucu başka bir türe dönüşemeyeceği açıkça görülmektedir. Çünkü tesadüfî değişimler canlıların hasta olmasına ve ölerek popülâsyondan ayıklanmasına veya soyunu devam ettirememesine sebep olmaktadır. Zaman içerisinde bir türden başka bir türün tesadüfen, mutasyonlar sonucu ve çevrenin etkisi veya tabiî seleksiyonlar gibi mekanizmalarla ortaya çıkabilmesi bilimsel yöntemler ve matematik ihtimal hesapları dâhilinde mümkün değildir.


[1] Bennett, D. C., and Lamoreux, M.L., The Color Loci of Mice – A Genetic Century, Pigment Cell Res. 2003, 16: 333–344.
[2] Mayor, R., Eric,T., The role of the non-canonical Wnt–planar cell polarity pathway in neural crest migration. Biochemical Journal. 2013,10, 457 (1) 19-26.
[3] Anonim 1, 2017. https://embryology.med.unsw.edu.au/embryology/index.php/Neural_Crest_ Development
[4] Sturm, R. A. ve Larsson, M., Genetics of human iris colour and patterns. Pigment Cell Melanoma Res. 2009, 22; 544–562.
[5] Grønskov, K., Ek, J and Brondum-Nielsen, K., Oculocutaneous albinism, Orphanet. Journal of Rare Diseases, 2007, 2:43.
[6] Strain,G.M., The genetics of deafness in domestic animals. Frontiers in Veterinary Science. 2015, 2, 29. ; Bellono, N.W, Escobar, I.E., ve Oancea,E., A melanosomal two-pore sodium channel regulates pigmentation. Scientific Reports. 2016, 6:26570, DOI: 10.1038/srep26570 makalelerinden uyarlanmıştır.
[7] Hoekstra, H.E, The secret of a natural blondnature. Nature genetic 2014, 46, 7.
[8] Anonim 2, 2017. https://i.ytimg.com/vi/d_yYC5r8xMI/maxresdefault.jpg
[9] Anonim 4, 2017. https://biology.stackexchange.com/questions/35713/what-is-happening-when -we-get-a-tan/35716
[10] Anonim 5, 2017. http://www.wikizero.net/index.php?q= aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWE ub3JnL3dpa2kvTWVsYW5vbWE
Anonim 6. http://www.natural-health-news.com/eye-melanoma-eye-tumor/
[11] Mallarino, R., Henegar, C., Mirasierra, M., Manceau,M., Schradin, C., Vallejo, M., Beronja, S., Barsh, G.S., & Hoekstra, H.,E., Developmental mechanisms of stripe patterns in rodents. 2016. Nature.539, 24 November, 518-523.
[12] Anonim 7, 2017, http://www.wikizero.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWE ub3JnL3dpa2kvRmlsZTpUaGlydGVlbi1saW5lZF9ncm91bmRfc3F1aXJyZWwuanBn
Anonim 8, 2017. https://www.flickr.com/photos/neoporcupine/2095389732
[13] Gaikwad, R.P., Mukherjee,S., Saha, A.,  Naphade, P., Waardenburg syndrome type 2. Indian Journal of Paediatric Dermatology. 2015, Vol 16, Issue 3.
[14] Sturm, R. A. ve Larsson, M., Genetics of human iris colour and patterns. Pigment Cell Melanoma Res. 2009, 22; 544–562.
[15] Visser, M, Kayser,M., Grosveld, F., and Palstra, R.J., Genetic variation in regulatory DNA elements: the case of OCA2 transcriptional regulation. Pigment Cell Melanoma Res. 2014, 27; 169–177.
[16] Hoekstra, 2014, a.g.e.
[17] Donnelly, M.P., Paschou, P., Grigorenko, E., Gurwitz, D., Barta, C., Lu, R.B., Zhukova, O.V., Kim, J.J., Siniscalco, M., New, M., Li, H., Kajuna, S.L.B., Manolopoulos, V.G., Speed,W.C., Pakstis,A.J., Kidd, J.R., Kidd, K.K., A global view of the OCA2-HERC2 region and Pigmentation. 2011, Hum Genet, 131:683–696, doi 10.1007/s00439-011-1110-x
[18] Lin, S. J., Foley, J., Jiang, T.X.,  Yeh, C.Y.,  Wu, P., Foley,A., Yen, C.M, Huang,Y.C., Cheng, H.C., Chen, F.C, Reeder, B., Jee, S.H., Widelitz, R.B., Chuong C.M., Topology of Feather Melanocyte Progenitor Niche Allows Complex Pigment Patterns to Emerge. Science. 2013, 340, 1442.
[19] Pryke, S.R ve  Griffith, S.C. Red dominates black: agonistic signalling among head morphs in the colour polymorphic Gouldian finch. Proc. 2006, R. Soc. B 273, 949–957.
[20] Manceau, M., Domingues, V.S., Linnen,C.R., Rosenblum, E.B., Hoekstra, H.E., Convergence in pigmentation at multiple levels: mutations, genes and function. Marie. Philos Trans R Soc Lond B Biol Sci., 2010, 365(1552): 2439–2450.
[21] Donnelly ve ark. a. g. e.
[22] Coyne, J.A., , Evolution under pressure (Not black and White. Melanism: Evolution in Action by Michael E. N. Majerus). 2002, Nature, 396.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun