Kan içme hadisi ile sadece ellerinle kalma hadisi çelişki değil mi?

Tarih: 19.11.2022 - 20:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Okulda bir şahsiyet bana bir soru sormuştu kan içme hadisi ile Hz Peygamber Efendimiz (sav)’in kızına söylediği sen hesap günü sadece ellerinle kalacaksın sözünün çeliştiğini iddia ediyor, ona durumu nasıl izah ederim?
- Şahsiyet şöyle söylüyor:
“Peygamber Efendimizin kanı kanına karışan kişiye cehennem ateşi değmeyecek ise Hz. Fatıma annemiz de onun kızı olduğundan doğrudan cennete gitmesi gerekmez mi?”
- tarzında bir şeyler saçmalıyor ve bundan dolayı aklı iki arada bir derede olan insanlar da inanıyor.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Hz. Peygamber (asm) Efendimizin kızına söylediği, sen hesap günü sadece ellerinle kalacaksın” sözüne dair sorudaki bu şekliyle kaynaklarda rastlayamadık.

Bu konuda bilinen hadisin Türkçesi şöyledir:

“Ey Resulullah’ın kızı Fatıma! Sen de kendini Allah’tan satın almaya çalış; zira senin için de bir şey yapamam.” [bk. Buharî, Vesâyâ 11; Tefsir (26) 2; Müslim, İman 348-352].

Bu hadisin verdiği ders, Hz. Fatıma’nın bile babasına güvenerek Allah’a itaat etmeyi önemsemesini sağlamaya yöneliktir.

 Ayetü'l-Kürsi’de yer alan “Onun izni olmadan katında kim şefaat edebilir?” mealindeki ifadesi, bu konuda açıktır: Şefaat vardır, fakat Allah’ın izni olmadan kimse kendi başına şefaat edemez.

Nitekim İslam âlimleri bu ayetteki ifadeyi de öyle anlamışlar ve “Allah’ın izni olmadan bir yardımcı ve bir şefaatçinin olmayacağına.” işaret etmişlerdir. (bk. Razi,  İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)

Ashab-ı kiramdan Abdulah b. Zübeyir de çocuk yaşta iken Hz. Peygamber (asm)'in hacamat kanını içmiştir. Olay şöyle gelişmiştir:

Darekutni ve başka hadis kitaplarında nakledildiğine göre, Hz. Abdullah sekiz dokuz yaşlarındayken, Rasulullah (asm) kendisine hacamat ettirdiği kanını toprağa gömmesi için bir kap içinde vermiş, Abdullah ise oradan ayrıldıktan sonra tek başına kalınca, kanı gömeceği yerde içmiştir. Geri dönüp gelince Resulullah (asm): "Ne yaptın?" diye sormuş, o da kinayeli konuşarak: "Onu ortadan kaldırdım." demiştir. Hz. Peygamber (asm) durumdan şüphelenip: "Herhalde onu içtin?" deyince Abdullah: "Evet!.." demiştir.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm): "Kanı kanıma karışana ateş temas etmez." buyurmuş ve şunları da sözlerine eklemiştir:

"Veylün leke mine'n nâs ve veylün li'n-nâsi minke = Yazık insanlardan sana olacaklara, yazık senden dolayı insanlara olacaklara." (Askalânî, el-Metâlibü’l-aliye, 3821; Heysemî, Mecma’u’z-Zevâid, 14012-14013; Hâkim, Müstedrek, 3/554)

Bu hadis rivayetleri içerisinde Heysemi”nin dışında diğer rivayetlerin hiçbirinde "Kanı kanıma karışana ateş temas etmez” ifadesi yoktur.

Heysemi bu iki rivayetin ilki için “zayıf olduğuna dair âlimlerin ittifak ettiği kimse yoktur” demek suretiyle bazı âlimler tarafından zayıf görülmüş ravilerin olduğuna işaret etmiştir. İkinci rivayet için ise “Senedinde uydurma ve yalancılıkla damgalanan ravilerin olduğunu” belirtmiştir.

Yaptığımız araştırmalarda Abdullah b. Zübeyir’in olayı dışındaki rivayetlerin hepsinin ithamdan kurtulamadıklarını gördük. Dolayısıyla, böyle önemli bir konuda her tarafı zafiyet kokan rivayetlerle şüpheye düşmek -Allah korusun- şuurlu bir mümine yakışmaz ve akıllıca bir mantık muhakemesi olamaz.

Yüzlerce delili bulunan iman, Kuran ve İslam’ın hakikatlerine karşı şeytanın çok zayıf olan tuzaklarına düşmek insanlık mertliğine ve erdemliğine yakışmaz.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun