Kadınların, sıkıntıya sokacak şekilde yaratılmasının hikmeti nedir?

Tarih: 23.10.2016 - 06:37 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Allah'ın bildiğimiz bir çok yönden kadınları sıkıntıya sokacak durumlar (adet, doğum, ev hanımlığı, 'namus', örtünme, zayıflık ve güçsüzlük vs.) yaratmasının hikmetleri nelerdir?
- Bir çok yönden erkeklere göre daha zor durumda olmalarının ve birçok yönden imtihanlarının daha ağır olmasının hikmetleri nelerdir?
- “Neden hep biz” sorularına hikmetle nasıl cevap verilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konuya değişik yönlerden bakmakta fayda vardır:

a) İnsan neslinin devamını isteyen Rabbimiz, bunu eşler arasında olacak şekilde bir kanuna bağlamıştır.

Bu tenasül kanununa göre, birinin spermin sahibi, diğerinin de onun taşıyıcısı olması gerekir. Bunun içindir ki, erkeğin yapısı ile kadının yapısı farklı ve bu hususi işlerine uygun yaratılmıştır.

Eğer bu vazife taksimi tersine olsaydı, şimdiki acınma refleksimiz erkekten yana olacaktı.

b) Bu işin bir sonuca bağlanması için hikmetten örülmüş âdet ve doğum olayının olması da bir zorunluluktur.

Burada da eşlerden birinin bu görevi yapması gereklidir. Fiziksel olarak spermin taşıyıcısı kim ise bu olaylara sahne olmak da ona düşer. Madem eşlerden birinin bu göreve atanması gereklidir; elbette kadının buna aday olması zorunludur.

Şayet bu görevler erkeğe verilseydi, bu takdirde erkeğin kadının organlarını, kadının da erkeğin organlarını taşıması gerekirdi. O zaman erkek kadın, kadın ise erkek olurdu ki, şimdiki kadınlara yönelik hassasiyetimiz erkeğin tarafına kayardı...

c) “Şerr-i kalil için hayr-ı kesir terk edilmez; terk edilse şerr-i kesir olur = Az bir zarardan ötürü pek çok hayırlı işler terk edilmez; terk edilse büyük bir zarar olur.” prensibi hem akli hem hikmetli hem de kârlı bir formüldür.

Buna göre, eğer kadınlara “bir takım yan etkileri var” diye bu görev verilmeseydi, ne bir erkek ne de bir kadın var olmayacaktı. Yani, beş gramlık bir zarar yüzünden -söz gelişi- beş bin ton kâr kaybedilecekti.

d) Kadının bir namus olarak telakki edilmesi, kadının lehine olan bir realitedir. Çünkü insanlık camiasında “namus” mefhumu en zirvede bir şeref simgesidir. Kadının “namus” kabul edilmesi, erkeğin şerefli olup olmadığının bir göstergesidir.

Buna göre, kadını koruyan, himaye eden, bütün ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle onu bir göz bebeği gibi tutup hizmet eden erkek çok şerefli kabul edilirken, bu işleri yapmayan erkek ise şerefsiz damgasını yemekten kurtulamayacaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta şudur: Bu gün İslami terbiyeden yoksun olan bir dünyada, bazı şerefsiz erkeklerin kadın “namusumdur” deyip şiddet uygulamaları, cinayet işlemelerini “namus” telakki etmek büyük bir cehalettir.

e) Kadının tesettürünü de bir sıkıntı olarak gören bir zihniyetin varlığı, eminiz ki insanlık kayıtlarında bir kara leke olarak geçer.

Bu gün genel olarak erkekler kadınlardan daha fazla örtünmektedir. Bugünkü bazı kadınlar gibi örtünmeyi yarım yapsalar, aleme rezil olurlar.

Demek ki, tesettürü sıkıntı olarak lanse edenlerin asıl maksatları, örtünün kendisi değil, kadının bu zihniyetteki erkelerin kem gözlerine hitap edip etmemesidir.

Aklı başında erkeklerin kalbi, vicdanı ve duygularının şahitliğiyle, tesettür kadınlar için bir rahmettir. Tesettürsüzlüğü/örtüsüzlüğü/yarım örtüyü erkekler için kabul etmedikleri, hoş karşılamadıkları halde, kadınlar için bunu reva görenlerin bu hayalleri ya nefsin bir hilesi, ya cehaletin bir fitnesi yahut da ahmaklığın bir neticesidir.

f) Kadınların erkeklere göre daha güçsüz oldukları doğrudur.

Doğru olmayan ise, bu durumu kadınların aleyhinde olan bir olgu olarak algılamaktır. Halbuki, bir “namus-şeref” simgesi olan kadınların bu güçsüzlüğü, kendilerini fitnelerden uzak tuttuğu gibi, erkeklerin onlara karşı gereken hizmet görevlerini daha iyi yapmalarını sağlayan çok hikmetli bir güzelliktir.

g) Bütün bu gerçeklerle beraber, birçok ayet ve hadislerde erkelerin kadınlara karşı güzel davranmaları, hak-hukuklarına riayet etmeleri emredilmiştir.

Hatta bazı hadislerde kadına karşı güzelce davranmak, erkekler için bir şeref  simgesi ve güzel ahlak ölçüsü olarak değerlendirilmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir:

"Erkeğin en hayırlısı, eşine en iyi davranandır." (bk. Buhâri, Nikâh 43; Müslim, Fedâil 68)

“Sizin hayırlınız, ehline/ailesine karşı hayırlı olandır. Ehline/ailesine karşı en hayırlınız/en iyi davrananız benim.” (Tirmizi, h.no: 3895)

“En mükemmel imana sahip olanlar, en güzel ahlaka sahip olan kimselerdir. Ve sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davrananlarızdır.” (Tirmizi, h.no: 1162)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun