Kadınların aybaşı halinin anlatıldığı ayette, tövbe edenlerden söz edilmesi nasıl açıklanabilir?

Tarih: 12.06.2014 - 09:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ayette bir konuda bahsederken ayet devam etmesine rağmen başka konuya geçmesini nasıl anlamalıyız. Örnek verecek olursak (Bakara 222)

“Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.”

- Bu ayette Allah hem kadınların temizliğinden hem de ‘tövbe edenleri sevdiğini’ söylüyor Allah bu ayetinde. Burada sadece temizlenen bayanların mı tövbesinden bahsediyor Allah yoksa tövbe eden herkes için geçerli mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Kur’an, zikir, fikir ve irşat kitabı olduğundan, her münasebetle insanları değişik konular üzerinde düşünmeye sevk edecek ifadelere yer verilmiştir.

- Konular arasında bazen çok ince münasebet ipçikleri bulunabilir. İnsan aklı onları kolayca anlamazsa da Allah’ın sonsuz ilminde onların o makamda bir değeri vardır. Bu sebeple, zihinlerin, o ince münasebet ipçiklerine takılan inci gibi belagat nakışlarının yansıdığı ifadelere yoğunlaşması ve şimşek gibi çakan kalbi sünuhat ve ilhamları yakalaması için belli sözcüklerden dokunan manalar söz konusu olur.

Bu konular zahiren birbirinden uzak olmakla beraber, yalnız bir cihetten de olsa gerçekte birbirine yakındırlar. Öyle ki, realitede birbirinin zıddı olacak kadar uzak olan eşya arasında zihinde pek yakınlığı ifade eden bağları olur.

Nitekim, bu zıtlardan -örneğin- gece denildiği zaman gündüz; kış denildiği zaman yaz; hayat denildiği zaman ölüm; iman denildiği zaman küfür akla gelir.

İşte Kur’an’da birbirinden uzak görünen konuların yan yana gelmesi, zihindeki sanal arkadaşlıkları içindir. Belagat nokta-i nazarında bu gibi sanat incelikleri çok önemli ve pek değerlidir.

- Konumuzla ilgili ayette kadınların aybaşı halinin anlatıldığı yerde "tövbe eden ve temizlenenler"den söz edilmesinin inceliğini şöyle açıklamak mümkündür:

a) Daha önce aybaşı halinde olan kadınlarla ilişkilerde, bu ayetin hükmüne aykırı bir şekilde yanlış davranışlar olmuştur. Burada eski yanlışın çirkinliğine ve ayetin önerdiği yeni davranışın güzelliğine işaret edilmek üzere: “Allah konuyla ilgili eski günahlarından tövbe eden ve o günahlardan temizlenenleri sever.” mealindeki ifadeye yer verilmiştir.

b) “Temizlenenler”den maksat, cahiliye döneminde bazıları tarafından kadınların üreme yerlerinden değil de arkalarından yersiz yerlerine ilişki kuranların ondan vazgeçip bundan böyle o suçu işlemekten sakınanların durumu övülmekle işin doğrusuna teşvik yapılmıştır. (krş. Maverdi, Razî, ilgili ayetin tefsiri)

c) Yukarıda da ifade edildiği gibi, bir irşat kitabı olan Kur’an’da her fırsatta uygun bir uyarı veya müjdenin verilmesi bu üslubun bir gereğidir. İşte burada da aybaşı halindeki kadınlarla yanlış ilişkide bulunanların (aybaşı halinde veya üreme yerlerin dışında arkadan / anüsten yaklaşanların) bu durumlarının yanlış, tövbeye muhtaç olduğuna işaret edilmekle beraber, bu münasebetle genel olarak insanların  her türlü günahlardan tövbe etmeleri ve maddi-manevi kirlerden temizlenmelerinin Allah katında çok değerli bir davranış olduğuna vurgu yapılmıştır. (krş. Razi, a.g.y)

d) Bu makamda “temizlenme” kavramı, kadınların aybaşı halinin sona ermesi durumunda bile -cinsel ilişki için- onların gusül ile temizlenmelerinin gereğine de bir işaret sayılmalıdır.

- Özetle, burada insanların “aybaşı hali” ile ilgili yanlışlardan vazgeçmelerine teşvik yapılırken, -bir fırsat daha kaçırılmamış-, insanların genel olarak bütün günahlardan da tövbe edip temizlenmelerinin önemine işarete edilmiştir.

- Bediüzzaman Hazretlerinin aşağıdaki ifadeleri, konumuza ışık tutacak mahiyette olduğunu düşünüyoruz:

“Her biri birer küçük Kur'an olan ekser uzun sure ve mutavassıtlarda ve çok sahife ve makamlarda yalnız iki-üç maksad değil, belki Kur'an mahiyeti, hem bir kitab-ı zikir ve iman ve fikir, hem bir kitab-ı şeriat ve hikmet ve irşad gibi, çok kitabları ve ayrı ayrı dersleri tazammun ederek, rububiyet-i İlahiyenin herşeye ihatasını ve haşmetli tecelliyatını ifade etmek cihetiyle, kâinat kitab-ı kebirinin bir nevi kıraatı olan Kur'an, elbette her makamda, hattâ bazan bir sahifede çok maksadları takiben marifetullahtan ve tevhidin mertebelerinden ve iman hakikatlarından ders verdiği haysiyetiyle, öbür makamda, meselâ zahirce zaîf bir münasebetle, başka bir ders açar ve o zaîf münasebete çok kuvvetli münasebetler iltihak ederler. O makama gayet mutabık olur, mertebe-i belâgatı yükseklenir.” (bk. Asa-yı Musa,  s. 67)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun