Kâbe'nin korunmuş (güven içinde) olduğunu belirten âyetleri nasıl anlamak gerekir?..

Tarih: 19.10.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Tarihte Kâbe mancınıklarla yıkılmış, insanlar orada katledilmiştir?..
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Şunu da hatırlayınız ki, hani biz "el-beyt, eski ev, beytullah" namiyle bilinen Kâbe'yi vaktiyle insanlara sevap mahalli ve güvenlik yurdu yapmıştık. İnsanlar onu hac ve ziyaret etsinler, sevap kazansınlar, ona sığınanlar saldırılardan emin olsunlar diye... Şimdi siz bunu hatırlayınız, ve İbrahim'in makamından bir namazgah edininiz, orada namaz kılınız, yahut orada dua ediniz!

Yani, Ey Muhammed! Bu bulunduğun, doğup büyüdüğün, peygamber olarak gönderildiğin, kudret, ululuk ve saygı hitabıyla emniyete erdiğin, emin yani güvenli vasfıyla tanınan beldeye de yemin olsun. Tefsirciler buna oy birliğiyle Mekke demişlerdir. Çünkü Beled Sûresi'nde de geçtiği üzere Mekke'nin bir ismi olduğu gibi,

"Hani biz Kâbe'yi insanlara vaktiyle bir sevap mahalli ve emin bir sığınak yapmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim'den namaz kılacak bir yer edinin."(Bakara, 2/125)

buyurulduğu üzere insanlara bir sevap yeri, bir sığınak olan Ka'be ve İbrahim'in makamı olarak ve

"Biz onları, her şeyin ürünlerinin toplanacağı emin bir Harem'de yerleştirmedik mi?"(Kasas, 28/57)

buyurulan "Emin Harem" orada olduğu için Beled-i Emîn adıyla tanınan da odur.

Kâbe için Beyt-i Atik ifadesi kullanılmıştır. Atîk, özgür ve hür olmak anlamına gelir. Hürmetli Kâbe de zalim despotların sataşmalarından kurtulduğu için ona bu isim verilmiştir. Bu mânâ bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber'den de rivayet edilmiştir. Buyurmuş ki: "Yani yüce Allah Kâbe'ye "el-Atîk" adını verdi. Çünkü onu despotların şerrinden korumuştur. Hiçbir zaman bir zorba ona galebe edemedi." (bk. Tirmizî, Tefsir, Hâcc, 3169)Tirmizî, "hasendir" demiş,

Gerçekten bir zamanlar "Tübba'" (Yemen hükümdarı) Kâbe'yi yıkmak istemiş, felç olmuş ve bu işten vazgeçmesi için yapılan tavsiyelere uyunca da iyileşmişti. Bunun üzerine Kâbe'ye olan saygısını göstermek için ona bir örtü yaptırmıştı ki, ilk Kâbe örtüsüdür. Sonraları Ebrehe de fil vakası ile perişan olmuştu. Gerçi Haccac yıktı, fakat onun maksadı Kâbe'yi yıkmak değil, İbnü Zübeyr'i çıkarmaktı, sonra tekrar yaptımıştır.(Elmalılı, Hac Suresi, 29. ayetin tefsiri)

Alûsî'nin yazdığına göre merfu bir hadiste de:

"O, âlemlere hidayet olan Kâbe'nin bulunduğu yer ve Resulullah'ın doğduğu ve peygamber gönderildiği beldedir."

diye gelmiştir. Bundan bu sûrenin Mekke'de indiği anlaşılırsa da hicretten önce mi, yoksa sonra mı indiği anlaşılmaz. Hicretten sonra inenler, Mekke'nin fethinden sonra Mekke'de inmiş bulunsalar bile Medenî sayıldığına göre hicretten evvel inmiş mânâsına Mekkî olmasını gerektirmez, Medenî de olabilir. Şu halde bu sûre Mekke'nin fethinden sonra orada inmiş ise, Katade'den rivayet edildiği üzere Medenî demek olur. Çoğunluğu,"Mekke'de inmiştir" demesi de Mekke içinde inmiş olması mânâsıyla yorumlanabilir. Bu mânâ, bu sûrenin kendinden öncekine bir netice gibi olan mânâsına da pek yakışır ise de, Mekkî olmakta meşhur olan mânâ hicretten önce olmasıdır. Şu halde Resulullah (asm)'a bu güvence daha o zaman verilmiş demektir.

EMİN, "emanet" kökünden feil kalıbında fakat fail mânâsında yani emniyette kılan, zulüm ve haksızlık yapmaktan uzak, kendisine bırakılan şeyi iyi koruyan, güvenilir demektir. Bu mânâda "amin" şeklinde ism-i fail (etken ortac)i duyulmuş değildir deniliyor. (Kasas, 28/57) âyetinde olduğu gibi "amin" kelimesinin "emn" yerinde kullanılması "zu emn" yani emniyetli meâlinde olarak nisbet mânâsında olduğu söylenmiştir. Çünkü ism-i fail (etken ortaç) olarak "amin" emniyeti olan, yani korkusu olmayan, yahut emniyet eden veya emniyet ve korkusuzluk veya emanet veren demektir.

Beldenin eminliği de, içinde bulunan kimseleri güvenilir bir adamın emaneti koruması gibi muhafaza eder, tecavüzden korur olmasıdır ki bu benzetme yoluyla verilmiş bir mânâdır veya emniyet ve korkusuzluk mânâsına gelen "emn" kökünde ism-i mef'ul (edilgen ortaç) olup me'mun, yani korkulmaz, korkutulmaz, emniyet ve sükun içinde demektir. Beldenin bu mânâca emin olması da, içindeki halkın korkusuz ve tehlikesiz olması, yani dert ve sıkıntılardan korkulmaması mânâsına "isnad-ı mecazi"dir. Şu halde emniyetli demek iki mânâyı da ifade edebilir.

Mekke-i Mükerreme'nin böyle emin bir belde oluşu ise

"Allah Ka'be'yi, o Beyt-i Haram'ı insanlar için bir düzen vesilesi kıldı."(Mâide, 5/97)

mânâsı gereğince Allah tarafından insanların durumu için Beyt-i Haram yapılmış olan Kabe-i Muazzama makamına harem olması ve ziraatsiz bir vadi olduğu halde Hz. İbrahim'in,

"Ey Rabbimiz! Ben soyumdan bazısını senin Ka'be'nin yanında ekin bitmez bir vadide yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı kılsınlar diye yaptım. Artık insanlardan bir kısmının kalplerini onlara meylettir. Onları ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler." (İbrahim, 14/37) duasına mazhar olarak,

"Biz onları herşeyin ürünlerinin toplanacağı emin bir Harem'de yerleştirmedik mi?"(Kasas, 28/57) ve

"Onlar görmediler mi ki, çevrelerindeki insanlar çarpılıyorlar iken biz Mekke'yi emin bir yer yaptık."(Ankebut, 29/67)

nimetleri kriterince, emin bir harem bulunması ve Resul-i Ekrem (asm) Hazretleri'nin doğduğu ve peygamber olarak gönderildiği yer olması,

"Oysa sen içlerinde iken Allah onlara azap edecek değildi. Mağfiret diledikleri halde Allah onlara azap edecek değildir."(Enfal, 8/33)

ilâhî vaadi gereğince halkının, hem Resulullah (asm) içlerinde bulunduğu müddetçe hem de yüce Allah'ın mağfiretini isteyerek istiğfar ettikleri sürece azap olunmayacaklarına dair garanti verilmiş bulunması nedeniyledir.

Kâbe'nin ilk yapılan mabed olmasına rağmen bu güne kadar gelmesi, Fil suresinde de buyurulduğu gibi Kâbeyi ebrehenin ordusundan kurtarılması, haram aylarda savaşın yasak olması gibi hususlarda Kâbe'nin emin bir belde olduğunun göstergesidir. Tarihte bazı olayların yaşanması onun Emin bir belde olmasını engellememiştir.

Emniyet ise hayatın en önemli şartlarından olduğu için, Mekke'ye böyle "emin belde" adıyla yemin edilmesi, bunun bu emniyet itibarıyla Tin, Zeytun ve Tur-i Sinin diye işaret edilen ve çekişme ve kavgadan uzak bulunmayan Arz-ı Mukaddes'teki yerlerden daha mukaddes ve dolayısıyla ilâhî ahit ve yeminde daha yüksek bulunduğunu anlatan ve bu şekilde bu yeminlerde maddi tattan manevi emniyet zevkine doğru yükselen bir ilerleme vardır ki, bu bize insan yaratılışı için yurt emniyetinin ömemini ve yurtların, beldelerin kıymeti, hakiki emniyeti ile uygun, bunun da din ile ilgili olduğunu anlatır. Bu nedenle "emin belde" vasfı Mekke'yi göstermekle beraber diğer beldelerin de kıymetlerinin en çok emniyet ve sükun açısından ölçülmesi gerekeceğine işaret eder ki bu işaret şu âyetlerin manasıdır:

"Allah bir beldeyi misal yaptı ki, emniyet ve sükun içinde idi. Ona rızkı her yerden bol bol geliyordu. Derken, halkı Allah'ın nimetlerine nankörlük etti. Allah da onlara, yaptıkları sebebiyle açlık ve korku elbisesini tattırdı. Andolsun onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Zulmederlerken azap kendilerini yakalayıverdi. Artık Allah'ın size verdiği rızıklardan helal ve hoş olarak yeyin de Allah'ın nimetine şükredin. Eğer gerçekten ona ibadet edecekseniz."(Nahl, 16/112-114).

Âyette Kâbe'nin, dünyanın muhtelif yerlerinden insanların bıkmadan, tekrar tekrar gelip ziyaret edecekleri, ibadet sevabı kazanacakları bir hac mahalli olarak yapıldığı, bu sebeple oranın güvenli bir yer kılındığı, başlangıçtan itibaren yüce Allah'ın muradının bu olduğu bildirilmekte, bunun Araplar için şükredilmesi ge­reken bir nimet ve bir onur vesilesi olduğuna işaret edilmektedir. Nitekim Kâbe Hz. İbrahim'den itibaren bilinen bütün tarihi boyunca bir hac ve ziyaret mahallî olarak işlev görmüş, bu durum başta Mekkeliler olmak üzere Araplar için maddî ve manevî faydalar sağlamış; bu yüzden orada bulunan insanların, hatta bütün can­lıların güvenliğine de özel bir önem verilmiş; bu iki hususa, yani Kâbe'nin hem bir hac mahalli olarak ziyaret edilmesine hem de güvenliğinin korunmasına putperest Araplarca bile önemle riayet edilmiştir. O dönemde bile Kâbeye sığınan bir asiye dokunulmamaktaydı.

Hadisi Şeifte Resûlüllah (asm) Efendimiz, Mekke'yi fethettiği gün ise şöyle buyur­muştu:

«Şüphesiz ki bu belde (Mekke), Allah onu, gökleri ve yeri yarattığı günden beri haram kılmış (hürmet edilir kılmış)tır. Bu nedenle o, Allah'ın hürmetiyle kıyamete kadar haram (muhterem)dir. Hakikat, benden önce bu beldede savaşmak hiç kimseye helâl kılınmamıştır. Evet o, kıyamete kadar Allah'ın hürmetiyle haramdır. Dikeni koparılmaz, avı ürkütülmez, yitiği alınmaz, ancak onu tanıtmak için alan müstesna... otu da koparılmaz.» (Buharî, ilim 37, hac 43; Tirmizî, hac  1, diyat: 13; İbn Mace, menasik 103; Ahmed 1/253, 259, 315; 3/199, 6/385)

Mekke-i Mükerreme'nin böyle emin bir belde oluşu özetle şu şekilde sıralanabilir:

1. Kâbe ve çevresi kurak bir vadi olmasına rağmen Hz. İbrahim (as) ve onun neslinden gelen insanlar orada güzel bir rızıkla rızıklanmaları.

2. Kâbenin çevresinde kabile savaşları çok olmasına rağmen harem bölgesinde umumiyetle savaş çıkmaması.

3. Hz. Peygamber (asm)'in doğduğu yer olması.

4. "Oysa sen içlerinde iken Allah onlara azap edecek değildi. Mağfiret diledikleri halde Allah onlara azap edecek değildir."(Enfal, 8/33) ilâhî vaadi gereğince halkının, hem Resulullah (asm) içlerinde bulunduğu müddetçe hem de yüce Allah'ın mağfiretini isteyerek istiğfar ettikleri sürece azap olunmayacaklarına dair garanti verilmiş bulunması nedeniyledir ki bu belde emin vasfını kazanmıştır.

5. Kâbe'nin Peygamberimiz (asm) tarafından kan dökülmeden fethedilmesi de bu ayeti tasdik etmektedir.

6. Kâbe'nin ilk yapılan mabed olmasına rağmen bu güne kadar gelmesi, fil süresinde de buyurulduğu gibi Kâbe'yi Ebrehe'nin ordusundan kurtarılması, haram aylarda savaşın yasak olması gibi hususlarda Kâbe'nin emin bir belde olduğunun göstergesidir. Tarihte bazı olayların yaşanması onun "Emin" bir belde olmasını engellememiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun