John Wheeler'ın Participatory Universe teorisinin bir geçerliliği var mı?

Tarih: 12.01.2023 - 20:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- John Wheeler'ın şu teorisi kafamı çok karıştırdı, John Wheeler'ın Participatory Universe teorisinin bir geçerliliği var mıdır?
- Bu teori gecikmiş seçim-kuantum silgisi adlı bir deneye dayanıyor, evreni ve gerçekliği biz gözlemciler oluşturmuştur diyor. Gerçekliğin biz onu ölçene kadar olmadığını iddia ediyor. Hocam bunun bilim camiasında bir karşılığı var mıdır?
- John Wheeler'ın gecikmiş seçim ve Sculley'in gecikmiş seçim-kuantum silgisi deneyleri bir geçmişimizin olmadığını mı gösterir? Her ikisinin de bu yönde deneyleri olmuş.
- Fizikçilerin olduğu bir yabancı siteye bunu sordum çoğu bunun bu teoriyi kanıtlamadığını ve bu alemdeki zamanla kuantum alemindeki zamanın bir olmayacağını söylediler. Ama az da olsa aralarından bu teoriye katılanlar da oldu.
- Bu konu gerçekten kafamı çok kurcaladı ve zaman, gerçeklik algılarıma zarar verdi. Bir mümin olarak çok dardayım. Allah rızası için en kısa sürede bana bunları açıklar mısınız? Lütfen.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

John Archilald Wheeler’in hayatı ve düşünceleri hakkında internette aşağıdaki bilgiler var.

John Wheeler'ın Katılımcı Evreni

Wheeler, eski öğrencilerinden Richard Feynman, onun hakkında şöyle der:

"Bazı insanlar Wheeler'ın sonraki yıllarında delirdiğini düşünüyor, ama o her zaman deli olmuştur!"

Wheeler kendini aptal durumuna düşürmeye, herhangi bir yere gitmeye, herhangi biriyle konuşmaya ve onu "işlerin nasıl bir araya getirildiğini" anlamaya yaklaştıracak herhangi bir soru sormaya istekliydi.

Wheeler hayatını; kâinatın varlığını açıklama bakımından üç bölüme ayırdı.

İlk bölüm “Her şeyin parçacıklardan meydana geldiği” görüşünün hâkim olduğu devre.

İkinci bölüm “Her şeyin alanlardan meydana geldiği” görüşünün hâkim olduğu devre.

Üçüncü bölüm "Her şeyin bilgiden meydana geldiği” görüşünün hâkim olduğu devre.

HER ŞEY PARÇACIKTIR

John Archilald Wheeler, 9 Temmuz 1911'de Jacksonville, Florida'da kütüphaneci bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 16 yaşında Johns Hopkins Üniversitesi'nde burs kazandı. Beş yıl sonra fizik alanında doktora derecesiyle mezun oldu. Bir yıl sonra Janette Hegner ile nişanlandı. 72 yıl evli kaldılar.

1933'te Kopenhag'a gitmek ve Neils Bohr'la çalışmak isteği için şöyle yazmıştı:

"Neils Bohr ile çalışmak istiyorum, çünkü o yaşayan herhangi bir insandan daha ileriyi görüyor."

Bohr ve Wheeler, nükleer fisyonu kuantum fiziği açısından açıklayan ilk makalelerini 1930'ların sonlarında yayınladılar.

Protonları ve nötronları içeren atom çekirdeğinin, başka bir parçalanan çekirdekten yayılan bir nötron onunla çarpıştığında titreşmeye ve fıstık şekline girmeye başlayan bir sıvı damlası gibi olduğunu savundular.

HER ŞEY ALANLAR

Wheeler, genel görelilik üzerine en etkili ders kitabını Charles W. Misner ve Kip Thorne ile birlikte yazdı. Buna Yerçekimi deniyordu. Teorinin matematiksel uzantıları üzerinde çalışırken Wheeler, uzay-zamanda "solucan delikleri" adını verdiği tasarıma dayalı "tünelleri" tanımladı. Solucan delikleri, hatta kara delikler olasılığını düşünen ilk bilim adamı o değildi, ama bu fikri ortaya koydu.

Albert Einstein'ın karadeliklerin varlığını tahmin ettiği Genel Görelilik teorisinin 1916'da yayınlanmasından sonra, 1967'de John Wheeler karadeliklere isim verdi.

HER ŞEY BİLGİDİR

Hayatının son on yıllarında Wheeler'ın en çok ilgisini çeken soru şuydu:

"Yaşam ve zihin, evrenin yapısıyla ilgisiz mi, yoksa evrenin merkezinde mi?"

Kuantum teorisine göre, gözlem yapılmadan önce, süperpozisyon (veya Wheeler'ın deyimiyle 'dumanlı ejderha') adı verilen birkaç durumda atom altı bir parçacık bulunur. Parçacık gözlemlendikten sonra, anında tek bir konuma çöker.

YAŞAM İÇİN 'İNCE AYARLANMIŞ' BİR EVREN

Wheeler'ın Princeton'daki meslektaşı Robert Dicke, evrenimizin varlığını şu şekilde açıklamıştır:

Etrafta bir gözlemci istiyorsanız ve yaşam istiyorsanız, ağır elementlere ihtiyacınız var. Hidrojenden ağır elementler yapmak için termonükleer yanmaya ihtiyacınız var. Termonükleer yanmaya sahip olmak için, birkaç milyar yıllık bir yıldızda pişirme süresine ihtiyacınız var. Genel göreliliğe göre evrenin kendi zaman boyutunda birkaç milyar yıl uzaması için uzay boyutlarında birkaç yıl olması gerekir. Peki, evren neden bu kadar büyük?

Stephen Hawking ayrıca şunları kaydetti: "Şu anda bildiğimiz şekliyle bilim yasaları, yaşamın gelişimini mümkün kılmak için çok ince bir şekilde ayarlanmış gibi görünüyor." 

Stanford Üniversitesi'nden fizikçi Andrei Linde şunları ekliyor: "Evren ve gözlemci bir çift olarak var olur. Bilinci göz ardı eden tutarlı bir evren teorisi hayal edemiyorum.” [Referans: "Biyomerkezcilik: Yaşam ve Bilinç Evreni Anlamanın Anahtarlarıdır"]

Her zaman iyimser olan Wheeler, bir gün evrenin kökeni hakkında net bir anlayışa sahip olacağımıza inanıyordu. "Bunun yapılabileceğine dair bir inanç duygusu" vardı. "İnanç", diye yazdı, "bir numaralı unsurdur.

Wheeler, 13 Nisan 2008'de 96 yaşında zatürreden öldü. Hayatı boyunca maddenin kökeni, bilginin doğası ve evren hakkındaki felsefi sorulara cevaplar aradı.

John Wheeler'ın ile ilgili özet bilgi bu şekildedir.

Sorunuza gelince:

John Archilald Wheeler, batılı bir bilim adamıdır. Pek çok bilim adamının kâinatın varlığı hakkında fikir yürüttüğü gibi o da kâinatın ilk başlangıcı hakkında düşüncelerini ileriye sürmüştür.

Dikkat ederseniz Batı bilim insanlarının ortak görüşü, kâinatın mükemmel bir yapıda olduğu, bunun kendiliğinden veya tesadüf ya da yavaş yavaş ortaya çıkamayacağı yönündedir. Özellikle hayatın varlığının, sonsuz ilim ve kudret sahibi birisinin eseri olabileceği hususunda hemfikirler.

Batılı bilim adamlarının kâinatın geçmişi ya da ilk ortaya çıkışı hakkındaki görüşlerinin hakikati yansıtması mümkün değildir. Onların en büyük eksikliği, Allah’ı tanıyamamalarıdır. Sonsuz ilim, irade ve kudret sahibi, ezeli ve ebedi bir yaratıcıyı kabul etmeden kâinatın yaratılış sırrını anlamak mümkün değildir.

Onların Hıristiyan olanlarının ilah anlayışında üçlü ilah kabulü vardır. Hz. Allah, Hz. Meryem ve Hz. İsa kâinatı idare etmektedir. Böyle bir ilah anlayışı onları tatmin etmediği için kâinatı tesadüf ve tabiatla açıklamaya çalışmaktadırlar.

Bir eser varsa mutlaka bir ustası olmalıdır. Siz odanızın içindeki eşyaları ustasız kabul ederek tesadüf ve tabiatın eseri olarak izah edebilir misiniz?

Batılı bilim insanlarının sıkıntısı budur. Allah’ı devreden çıkararak kâinatın varlığını açıklamak mümkün olmadığı için birtakım matematik hesapları ve felsefi düşüncelerle kafaları karışıktır. Tabii bununla insanların kafasını karıştırıyorlar.

Hâlbuki Allah bize kendisini Kuran’da mutlak kudret ve ilim sahibi olarak tanıtıyor. Bütün sıfatlarının sonsuz olduğunu bildiriyor. Allah’ın kâinattaki tasarrufu, yani kâinatı idaresi ve her şeyi yaratması emirledir. Nasıl ki bir kumandan “Yürü” emriyle bir askeri yürüttüğü gibi, aynı emirle bir orduyu da yürütür.

Allah’ın yaratmasında ve idaresinde az-çok, büyük-küçük diye bir şey söz konusu değildir. Bütün kâinat Allah’ın yanında bir atom kadardır. Bir atomu yaratmak ne ise bütün kâinatı yaratmak aynıdır.

Mesela, Allah bir oksijen atomunu yaratmayı murat ettiği zaman “Ol!..” der, derhal bir oksijen atomu varlık alemine çıkar. Cennet ve cehennemi yaratmayı murat ettiği zaman yine “Ol!..” der, cennet ve cehennem yaratılır. Ahirette bütün insanların diriltilmesi de sadece bir “Ol!..” emriyledir.

Dolayısıyla bir Müslümanın kâinatın yaratılışı hakkında bir endişesi yoktur. Bu yaratılış safhaları nasıl olmuştur. Bunu açıklamak bilimin görevidir. Allah her şeyi en mükemmel tarzda yaratmıştır.

İşte Allah’ı devreden çıkararak kâinatın ve onun içinde bulunan canlıların nasıl yaratıldığını açıklamak imkânsızdır. Yani gözlüğün ustası olacak gözün ustası olmayacak. Senin elbisenin ustası olacak ama beden elbisesi ustasız tesadüfen meydana gelecek. Bunu akıl kabul eder mi?

Onun için batı felsefecilerinin çoğu bunun içinden çıkamadığından hayatının sonuna doğru ya aklını kaybetmiş veya intihar etmiştir.

Batılı bilim insanlarının en büyük noksanlığı, İslâmiyet’in ilah anlayışını bilmemeleridir. Bunu onlara anlatmak görevi bize düşüyor. Yoksa ilah anlayışı konusunda onların arkalarına düşer, Allah’ı devreden çıkarırsak her an kafamızı bir duvara vururuz. Bu da hayatı insana zehir eder. Kısa sürede insanı akıl hastası haline getirebilir.

Bizim için kâinatın ve insanın nasıl yaratıldığından çok niçin yaratıldığı önemlidir:

İnsan niçin yaratılmıştır?
- Buraya onu kim göndermiştir?
- Niçin göndermiştir?
- Buradan nereye gidecektir?
- Ahirette insana neler sorulacaktır?

İşte Kuran ve Peygamberimiz (asm) bütün bu sorulara cevap vermek üzere gelmiştir. Wheler’in felsefesini bilsen ne olacak bilmesen ne olacak. Onun felsefesi kendini tatmin etmediği gibi diğer insanları da tatmin etmemiştir. Allah ahirette Wheler felsefesini sormayacak; orada nelerin sorulacağını Peygamberimiz (asm) en ince ayrıntılarına kadar anlatmış.

Allah bizleri rızası dairesinde istihdam etsin. Peygamberimizin (asm) hayatı gibi bir hayat yaşamayı nasip etsin. Ahirette de ona (asm) komşu eylesin. Dünyaya gelip Allah’ı ve peygamberi tanıyamadan ahirete eli boş gidenlerden eylemesin, âmin.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun