"İslam nedir?" diye soran birisine Peygamber Efendimiz, kelime-i şehadetten ve hacca gitmekten hiç söz etmiyor, zekat, namaz ve oruçtan söz ediyor. Bunun sebebi nedir?

Tarih: 09.11.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soruda geçen hadîs-i şerîf, hayattayken cennetle müjdelenmiş on sahâbîden (el-aşeretü’l-mübeşşere) biri olan Talha b. Übeydillah radıyallahu anh (v. 36) tarafından nakledilmiştir. O diyor ki;

Necid halkından saçları darmadağınık (fakir görünüşlü) bir kişi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin huzuruna geldi. Uzaktan sesini karmakarışık bir halde duyuyor ve fakat ne dediğini anlamıyorduk. İyice yaklaşınca anladık ki, bir Müslümanın yerine getirmesi gerekli İslâm’ın şartlarının / farzlarının neler olduğunu soruyormuş.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, onun sorusuna cevâben;

 "Bir gün bir gecede beş vakit namaz kılmaktır." buyurdu. Adam;

  "Üzerimde bu namazdan başkası var mı?" dedi.

 "Hayır, tatavvuan / nafile olmak üzere kendiliğinden kılarsan kılarsın (onun hükmü başkadır)", buyurdu. Sonra da;

 "Bir de ramazan orucunu tutmaktır." buyurdu. Adam;

 "Üzerimde bu oruçtan başkası var mı?" dedi.

"Hayır, tatavvuan / nafile olarak kendiliğinden tutarsan tutarsın." buyurdu.

Talha b. Übeydillah radıyallahu anh dedi ki; Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem zekâtı da ona söyledi. O da yine;

"Üzerimde bu zekattan başkası var mı?" diye sordu.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de yine;

"Hayır, tatavvuan/nafile olarak kendiliğinden verirsen verirsin." buyurdu.

Bunun üzerine Necidli kalkıp giderken;

"Vallahi, bunlardan ne fazla ne eksik bir şey yapmam!” dedi.

(Onun bu sözlerini duyunca ) Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Eğer doğru söylüyorsa / dediğini yaparsa, kurtuldu demektir!" buyurdu.(1)

Bir-İki Nokta

Olayda Hz. Peygamber (asm), İslâm’ın birinci şartı olan kelime-i şehâdetten söz etmemektedir. Çünkü Necidli Müslümandı ve İslâm’a göre, kelime-i şehâdet getirip Müslüman olmuş birinin görevlerini soruyordu. Bu durum Buhârî’nin iki rivayetinde “Bana, Allah’ın üzerime neyi farz kıldığını bildir!”(2) ifadesiyle açıkça ortaya konulmuştur.

Yine hadiste Hac ibâdetinden söz edilmemektedir. Muhtemelen Hac o zaman henüz farz kılınmamıştı.

Vitir namazından da bahsedilmemektedir. Bu da vitrin henüz emredilmemiş olmasından ya da Yatsı namazına dahil kabul edilmesinden kaynaklanan bir durumdur.

Olayın Anlamı

Hadisin anlaşılması bakımından en önemli ifade, Necidli’nin, “Nafile olarak hiç bir şey yapmam; Allah’ın üzerime farz kıldıklarından da hiçbir şeyi eksik bırakmam.”(3) diye de kayıtlara geçmiş olan “Vallahi bunlardan ne fazla ne eksik bir şey yaparım.” sözüdür.

Bu ifade, kimliği kesin olarak belirtilmemiş olan Necidli sahâbînin -ki Dımam b. Sa’lebe olduğu ihtimalinden söz edilmektedir- kabilesinin elçisi olup olmama durumuna göre iki ayrı anlam ifade etmektedir.

Eğer, elçilik görevi gereği bunları sormuş ve aldığı cevaplar üzerine o sözü söylemişse, “İslâm’ı kavmime tebliğ ederken, duyururken bunlara hiçbir şey ilâve de etmem, bunlardan hiçbir şeyi eksik de bırakmam, kendim de ancak bunları yaparım.” anlamında öncelikle tebliğ görevine vurgu yapan bir beyan olur. Bu takdirde Hz. Peygamber (asm)’in “Dediğini yaparsa, kurtuldu” müjdesini anlamak ve yorumlamak güçleşir.

Yok eğer, elçilik görevi olmaksızın bu soruları sormuş ve böyle bir beyanda bulunmuşsa, o zaman bu söz, Necidli’nin bütün dikkat ve hassasiyetini farzlara göstereceği, farzlarla yetineceği anlamına gelir. Nitekim rivayetlerin bazısında (4) “Nâfile olarak bir şey yapmam (lâ etetavvau şey’en)” demekte, hatta bu sözünü yeminle pekiştirmektedir. Bu duruma göre Hz. Peygamber (asm)’in takdir ifadesi, son derece dikkat çekici bir nitelik ve anlam kazanır.

Kurtuluş İçin

Öte yandan Necidli’nin bu sözü, “en az ile yetinme” beyanı olarak, belki bugün kimi Müslümanlarca sayısal açıdan azımsanabilir. Ancak farzların gereği gibi yerine getirilmesi halinde, İslâm’ın temel farzlarının, nitelik ve içerik bakımından kurtuluşa götürücü olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu, Hz. Peygamber (asm)’in, Necidli’ye yönelik takdir ve müjde ifadelerinden anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Müslümanların esasen neye özen göstermeleri gerektiği de anlaşılmış olmaktadır. Özellikle farzları sıhhatli bir şekilde yerine getirip getirmediğine dikkat etmediği halde, bütün himmet ve gayretini nâfilelerin peşinden koşmaya harcayan kimi Müslümanların kulakları çınlasın.

Farzlar düzeyinde İslâm ile yetinmeyi Müslümanların gündemine getiren Necidli olayı, kesinlikle, aslında birer nâfile olan sünnetleri ve dolayısıyla sünnet-i seniyyeyi ihmal etmeyi onaylamak ya da nâfileleri yerine getirmeye çalışanların nâfile / boşuna bir gayret içinde oldukları anlamı taşımamaktadır. Sadece, farzlarla yetinmek isteyen bir Müslümanın, -bunu başarması halinde-, İslâm’ın va’dettiği kurtuluş hedefine ulaşacağını bildirmektedir. Bu noktanın çok iyi kavranması gerekir.

Gerek bu olaydaki Necidli’nin gerekse başka bir rivayette (5) bir bedevînin “Vallahi bunlardan ne fazla ne eksik bir şey yaparım.” sözünü, “İslâm ahkamı üzerine ne bir şey ilave ederim ne de eksik bırakırım.” anlamında algılamak gerekir. Bu mâna, her türlü tartışmayı ve ihtimali ortadan kaldıracak niteliktedir. Çünkü bu haliyle bu söz, tam anlamıyla İslâm’a teslim olma beyanı demektir. Böyle olunca da, Hz. Peygamber (asm)’in, “Sözünde durursa kurtuldu.” ya da “Cennetlik birini görmekten kim mutlu olacaksa şu kişiye baksın.”(6) buyurması, “İslâm’ın yaşanması, cennete girmek için yeter.” kuralını önümüze koymuş olur.

Tebliğ ve İrşadda Öncelik

Buradan hareketle, haramlardan kaçınmayı da içeren “farzlara özen göstermek” ilkesine uyarak cennete girilebileceği müjdesini, günümüzün değerler ve davranışlar karmaşası içinde kıvranan insanlarına, dünya ve âhiretin mutluluğu açısından büyük bir imkan, iyi bir başlangıç noktası olarak telkin ve tavsiye etmek isabetli olacaktır. Böylesi bir telkin, büyük bir ihtimalle “dindarlık çağrısı”, dini yaşama teşviki olarak olumlu etkiler doğuracaktır. Zira farzları gereği gibi yerine getirmeyi başaran kişinin, nâfilelere ilgi duyup yönelmesi pek tabiîdir. O halde çağın tebliğ ve irşad hizmetleri -rahmetli Mahir İz hocamızın ısrarla üzerinde durduğu gibi- farzları önceleyen bir çizgiyi dikkate alırsa, gerçekten doğru ve güncel bir tebliğ yöntemi izlenmiş olur.

Netice

Hadîs-i şerîf, farzlara itina gösteren, onları gereği gibi yaşamaya çalışan Müslümanların küçümsenmemesini, dindarlık açısından tenkit edilmemesini ön görmektedir.

Farzlara hassasiyet gösteren Müslümanların, temel görevlerini yerine getirdikleri görmezlikten gelinmemelidir. Böylesi bir dinî yaşayışın kurtuluş için yeterli olduğu unutulmamalıdır.

“Müslüman olan kurtulmuştur.” hadisinin(7) anlam çerçevesi, amelî açıdan farzlara gösterilecek hassasiyetle başlar.

Hadîs-i şerîf, nafilelere pek rağbet etmeyen günümüz Necidlileri için de -eğer farzların üstesinden gelebilirlerse- büyük bir güvence niteliğindedir.

Dipnotlar:

1) Buhârî, İman 34, Savm 1, Şehâdât 26; Hiyel 3; Müslim, İman 8-9; Nesâî, Salât 4, Sıyâm 1, İman 23; Dârimî, Salât 208; Ebû Davud, Salât 1; Muvatta, Sefer 44; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 162.
2) bk. Buhari, Savm 1, Hiyel 3.
3) Buhârî, Savm 1, Hiyel 3.
4) Buhâri, Savm 1; Hiyel 3; Nesâî, Sıyâm 1 Dârimi, Salat 208.
5) bk. Buhârî, Zekât 1; Müslim, İman 14, 15; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 342-343; III, 472-473; V, 372.
6) Buhârî, Zekat 1; Müslim, İman 15.
7) bk. Müslim, Zekât 125; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 168, 173. Hadisin yorumu için bk. Çakan, Hadislerle Gerçekler, s. 41-45

Kaynak:

(Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Altıonluk Dergisi, 2006 - Agustos, Sayı: 246, Sayfa: 040.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun