"İslam garip geldi, garip gidecek." mealindeki hadiste Peygamberimiz (a.s.m) ne anlatmak istemiştir?

"İslam garip geldi, garip gidecek." mealindeki hadiste Peygamberimiz (a.s.m) ne anlatmak istemiştir?
Tarih: 09.05.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslamiyet, fertlerin azgınlıkta canavarları geride bıraktığı, cemiyetin bozulduğu ve dejenere olduğu bir devirde ve çevrede zuhur etmiştir.

Peygamberimizin (a.s.m.) etrafında halka olan bahtiyar cemaat, çevrelerinde yadırganmış, garip karşılanmış, adeta başka bir alemden gelmiş insanlar nazarıyla bakılmıştır. Belli sayıda olmaları, her hareketlerinin mevcut cemiyete uymaması ve hakkı kabul etmeyen kimseler arasından çekildikleri için onlara hep yabancı gözüyle bakılmıştır. Sonunda dini vecibelerini yaşamak ve üzerlerine düşen tebliğ vazifesini rahatlıkla yerine getirmek için bazı sahabiler Peygamberimizin (a.s.m.) izniyle kendi yaşadıkları beldeyi terk etmek zorunda kalmışlar, böylece gariplikleri ve gurbetleri daha da artmıştır. Sonraları, bilindiği gibi, Medine'ye hicret meydana gelmiştir.

Allah'ın emirlerine boyun eğen ve sadece Hak rızası için garipliğe ve gurbete razı olan mü'minleri Peygamberimiz (a.s.m.) şöylece müjdelemektedir:

“İslam, şüphesiz garip olarak başladı ve günün birinde garip hale dönecektir. Ne mutlu o garip mü'minlere!”

Gariplerin kim olduğunu soran Abdullah bin Mesud'a, Peygamberimiz,

“Kabilelerinden dinleri için ayrılıp uzaklaşanlardır.” buyurmuştur.(1)

Bu hadis-i şerifi izah eden alimler günümüze de ışık tutan açıklamalar yapmışlardır. Merhum Elmalılı, Neml Suresini 93. ayetini tefsirinde

“İslâm'ın istikbali gece değil, gündüzdür. Sönük değil, parlaktır. Ara sıra basan gece zulmetleri onu dinlendirip tekrar uyandırmak içindir. Bu mana çok bilinen bir hadis ile şöyle beyan buyurulmaktadır.”

dedikten sonra yukarıda geçen hadis-i şerifi zikretmekte ve şöyle demektedir:

“Birçok kimseler bu hadisi hep mü'minleri korkutmak için söylemişler, onları ümitsizliğe ve bedbinliğe sokmuşlardır. Bu hadis, ‘İslam garip olarak zuhur etti, ileride tekrar garip olarak zuhur edecek' manasındadır. Hadiste geçen 'Fetuba' (Ne mutlu) kelimesi korkutmak için değil, müjde içindir. Çünkü onlar, Sabikunlar (İslamı ilk yayan bahtiyar kimseler) gibidir.” (2)

Kıyamet alametlerinin birçoğunun zuhur ettiği zamanımızda, İslam hakikatlerini ve iman nurlarını öğrenip yayarak sahabilerin yolundan giden mü'minleri Elmalılı, Sabikun-ı Evveline (sahabilere) benzetmektedir. Çünkü aslından uzaklaştırılmaya çalışılan İslam hakikatleri ve inkara kalkışılan imani meseleler o mücahit mü'minler tarafından ihya edilmeye çalışılmaktadır. Nitekim bu hadisin Tirmizi'de geçen rivayetinin sonunda Peygamberimiz (a.s.m.),

“Ne mutlu o garip, mü'minlere ki, insanların benden sonra bozdukları sünnetimi ıslah ederler.” buyurmaktadır.(3)

Buna göre, hadiste geçen garipler Peygamberimizin (a.s.m.) sünnet-i seniyesini, onun mübarek yolunu kendisine rehber eden mü'minlerdir. Bid'at ve hurafelerin her tarafı istila ettiği bir zamanda, bir sünnetin ihyası çok büyük ecir ve sevaba kavuşmaya da vesile olmaktadır. Nitekim zamanımız mü'minlerini de içine alan bir müjdesinde Peygamberimiz (a.s.m.),

“Bid'aların ve dalaletlerin istilası zamanında Sünnet-i Seniyeye ve hakikat-ı Kur'aniyeye temessük edip (tutunup, uyup) hizmet eden, yüz şehit sevabını kazanabilir.”(4) buyurmaktadır.

İslami meselelerin garip kaldığı ve hakkıyla yaşayanların azalmaya yüz tuttuğu günümüzde, bu tatlı Peygamber (a.s.m.) müjdesine nail olmak ve manevi büyük ecirlere ermek için gayret ve hamiyete ihtiyaç vardır.

Kaynaklar:

1. Müslim, İman: 232.
2. Hak Dini Kur'an Dili, 7:3713.
3 Tirmizi; İman: 13.
4. Kadı İyaz. eş-Şifa, 1:27. 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Kategori:
Okunma sayısı : 50.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun