Hz. Peygambere isnad edilen mucize rivayetleri çoğunlukla haberi vahid midir?

Tarih: 26.06.2015 - 02:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Genel anlamda konuşacak olursa Hz. Peygambere isnad edilen mucize rivayetleri çoğunlukla mütevatir midir, haberi vahid midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Haber-i vahid, mütevatir seviyesine çıkmayan haber demektir.

Mütevatir hadis, özetle şöyle tarif edilir: “Aklın yalan üzere birleşmelerini mümkün görmediği raviler topluluğunun, kendileri gibi bir topluluktan işiterek veya görerek alıp naklettiği haber veya hadislerdir.”

Mütevatir hadis başlıca iki kısma ayrılır:

1. Lafzî mütevatir/sarih tevatür: “Yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun, bir hadis-i şerifin kelime ve cümlelerini olduğu gibi koruyarak naklettikleri mütevatir haber veya hadis”e denilir.

Peygamberimiz (asm)'in bir parmak işaretiyle Ay’ı ikiye ayırmasını, Mi’raca çıkmasını ve parmaklarından su fışkırmasını anlatan hadisler lafzî mütevatir olarak kabul edilmiştir. Böyle hadislerin sayısı azdır.

2. Mânevî tevatür: Yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun bir hadis-i şerifi mânâ yönünden nakletmeleridir. Meselâ, Peygamber Efendimiz (asm)'in dua ederken ellerini kaldırması, ayrı kişiler tarafından kendi ifade tarzlarına göre farklı farklı anlatılmış, ama hepsi de Peygamber Efendimiz (asm)'in dua ederken ellerini kaldırdığı konusunda birleşmişlerdir.

Ayrıca, sukuti/sessiz kalarak onaylama anlamında bir tevatür de söz konusudur. Olaya şahitlik edenlerin bir kısmının rivayetini, diğerlerinin susmak ve itiraz etmeden dinlemek suretiyle teyit etmelerine ve onaylamalarına deniyor.

Mesela, Peygamber Efendimiz (asm)'in bir mucizesine yüz kişi şahit oldu. Bu şahit olanlardan iki veya üç sahabi bu mucizeyi şahit olmayanlara nakledip rivayet ediyor. Olaya şahit olan diğer sahabiler ise, bu nakledilişe itiraz etmeyip sükut ediyor. Bu sükut o mucizeyi aktaranları manen onaylamak ve desteklemek demektir. Çünkü, eğer bu mucizeyi aktaranlar gerçeğe aykırı bir şey ilave etseler veya olmayan bir şey aktarsalardı, diğerleri sessiz kalmayıp itiraz edeceklerdi.

Demek ki, içinde bulundukları bir olayın aktarılmasına sessiz kalmaları, bir onay ve tasdik olduğuna göre, o mucize bir kaş kişinin rivayeti değil, o olaya şahit olup anlatanlara itiraz etmeyenler kadar rivayet edilmiş demektir.

Peygamberimiz (asm)'in mucizelerinden bir çoğu lafzi mütevatir olmasa da ya manevi ya da sükuti mütevatirdir.

Maturidiye mektebinin mühim bir temsilcisi olan Nureddin es-Sabunî, Peygamberimiz (asm)'in mucizelerinin gerçekleştiği konusunda şöyle der: Mucizelerin çoğu ahâd yolla sabit olmuştur. Fakat bunların hepsi müşterek bir manada ittifak ederler ki, o da Allah Resulü aleyhissalatü vesselamın elinde tabiat kanunlarını bozan mucizelerin gerçekleşmiş olmasıdır. İşte bu anlamda mucize mütevatir hükmünü alır ve kesin bilgi ifade eder. (Sabunî, el-Bidaye fî Usuliddin, s. 52)

Eş’arî kelâm âlimi Sa’duddin Taftazanî de Allah Resulü aleyhissalatü vesselam ait mucizelerin yekûnunun ifade etiği mananın tevatür derecesine ulaştığını belirtir. (Taftazanî, Şerhu’l-Akaid, s.167)

İlm-i hadîsteki kudretiyle bilinen Tecrid-i Sarih mütercimlerinden Babanzade Ahmed Naim Efendi’nin bu çerçevedeki açıklamaları da dikkat çekicidir. O şöyle der:

“Sünnet’te lâfzî mütevatir pek azdır. Tevatür-i mânevî ile sabit olmuş sünnetler ise pek çoktur. Meselâ namazların günde beş vakit kılınması ve rekâtların adedi ve sair hususlar gibi Sünnet ile sabit dinî ahkâm böyledir… Âhâd haberlerin sika ravileriyle bugün malumumuz olan mucizât-ı seniyye de mânâ cihetiyle mütevatir kabilindendir.” (Ahmed Naîm, Tecrid-i Sarih Tercemesi, I, 105)

Hz. Peygamber aleyhissalatü vesselam nübüvvet iddiasında bulunmuş ve buna delil olarak Kur'an-ı Kerim'i ve bine yakın mucizesini göstermiştir diyen Bediüzzaman, Mucizelerin 'heyet-i mecmuasıyla' varlığının kesin olduğunu; Kur'an'ın çok yerlerinde en inatçı kâfirlerden naklettiği sihir isnatlarının, onların bile mucizelerin vücud ve vukularını inkâr edemediklerini; yalnız kendilerini aldatmak veya kendilerine tâbi olanları kandırmak için sihir dediklerini gösterdiğini belirtmektedir. (bk. Mektûbat, s. 83)

Bediüzzaman'a göre mucizelerin bir çoğu "ahad" olup "mütevatir" değilse de bu tek tek haberlerin bütünü ve çok nevileri "manevi mütevatir"dir. Yani, lafız ve ibareleri mütevâtir değilse de manaları çok insanlar tarafından nakledilmiştir. (bk. İşârâtü'l-İ'câz, s. 173)

Diğer taraftan, Peygamber Efendimiz (asm)'in mucizelerini ferdi ve nevi olmak üzere iki sınıfa ayırabiliriz.

Mesela ağaçlarla ilgili mucizelere nevi, bir ağaçla ilgili mucizeye ise ferdi mucize denir. Ağaç türü üzerinde olmuş onlarca mucize haberi bu mucize türünü kuvvetli ve sağlam bir tevatür derecesine çıkarır. Fakat bu onlarca ağaç mucizesinden birisinin senedi zayıf olabilir ya da tevatür derecesinde olmayabilir. Bu tür içinden bir ferdin zayıf olması, türün sağlamlığına zarar vermez.

Mucizeler tür olarak mütevatir iken, aynı türün cüzleri ve parçaları mütevatir olmayabilir. Parçaların senedine bakıp türü zayıf göstermek doğru değildir. Nasıl zayıf ipler bir araya geldiği zaman kuvvetli ve kopmaz bir halat haline geliyorsa, ağaçlar üstünde gösterilen zayıf senetli mucizeler de bir araya geldiği zaman mütevatir bir tür mucizesine dönüşebilir ve dönüşmüştür.

Mucizeler hakkında detaylı ve bunların hangi açıdan mütevatir olduğu konusunda bilgi için tıklayınız:

Peygamberimizin mucizeleri, kaynakları ve mütevatir olup olmadıkları... 
Peygamberimiz'in Kuran-ı Kerimde Bahsedilen Mucizeleri.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun