Mucizeleri (mi'rac, kamerin yarılması, parmaklardan suyun akması) inkâr etmenin hükmü nedir?

Tarih: 10.10.2006 - 14:37 | Güncelleme:

Soru Detayı
Peygamberimiz (asm)'in mucizelerini kabul etmeyen veya inkar edenin hükmü ne olur?..
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Mucizeye İnanmanın Hükmü:

Ayetle veya mütevatir hadislerle sabit olan mucizeleri inkar etmek küfürdür. Ancak haberi vahid veya zayıf rivayetlerle gelen mucizeleri inkar etmek kişiyi küfre götürmez.

Âlimler, haberleri mütavatir ve âhâd olmak üzere iki kısma ayırmışlardır.

Mütevatir haber: Yalan üzere birleşmeleri aklen mümkün olmayan bir topluluğun, kendileriyle aynı vasıf ve sayıdaki bir topluluktan rivayet ettikleri haberdir. Bu haber, ravilerin gördükleri veya işittikleri bir şey olmalı, zanna dayalı olmamalıdır. Aynı zamanda ilim ifade etmelidir. Âlimlerin çoğunluğuna göre, sözü edilen topluluğun belli bir sayısı yoktur; ayrıca Müslüman veya adil olma şartı da aranmaz. Bu hususta, usul kitaplarında ayrıntılarıyla izah edilen başka zayıf görüşler de vardır.

Haber-vahid ise, mütavatir hadisin şartlarını taşımayan haberdir. Bu noktada haberi rivayet eden kimsenin bir veya birden fazla olması arasında herhangi bir fark yoktur. Hükmü konusunda ise ihtilaf edilmiştir: Sahabe, tâbiîn ve onlardan sonraki muhaddis, fakih ve usulcülerin büyük çoğunluğu, güvenilir tek kişinin (vahid) haberinin şeriatın delillerinden bir delil olduğunu; zan ve ilim ifade ettiğini, bu sebeple onunla amel etmek gerektiğini belirtmişlerdir. Haber-i vahidle amel, aklen değil şeran sabittir.

Her Müslüman'ın, Allah Teâlâ'nın insanlara zaman zaman göndermiş olduğu peygamberlerinin davalarında sadık ve haklı olduklarını ortaya koyan ve Allah tarafından desteklendiklerini ispat eden mucizeler verdiğine inanması farzdır. Hiç bir peygamber yoktur ki, Hak Teâlâ ona bir mucize ihsan ederek onu tasdik etmiş olmasın. Bu husus, Kur'an'da adı geçen her peygamber hakkında indirilen müteaddid âyetlerle sâbit olmuş ve onlara verilen mucizeler açıklanmıştır.

O halde mucize gerçeğine iman; Kitap, Sünnet ve İcmâ-ı Ümmet ile sâbittir. Kur'an'la sâbit olan "İsrâ" ve "İnşikâk-ı Kamer" gibi hissî ve kevnî mucizeleri inkâr, küfrü gerektirir. Her peygambere mucize verildiğine dair pek çok âyetler olduğu gibi, Peygamber (asm)'in şu sahih hadisi de zikredilebilir:

"Hiç bir peygamber yoktur ki, Ona insanların imanına sebep olan mucizeler verilmiş olmasın. Bana verilen mucize ise, ancak bana vahyolunan bir vahiydir. Onun için kıyamet gününde ümmeti en fazla olan peygamber ben olacağımı ümit ediyorum." (Buharî, Fezâilûl-Kur îın, 1; Müslim, İman, 239).

Peygamberlerin mucize göstermelerinin aklen de mümkün olduğuna en açık delil; mucizeyi yaratan Hak Teâlâ'nın her şeyi yaratacak kudrette bir "Kâdir-i Mutlak" olmasıdır. Çünkü; kâinatta, yerde ve gök yüzündeki canlı cansız varlıklar âlemine dikkatle bakılarak ondaki incelik, şaşmaz düzen ve muhkem nizam incelenip düşünülünce, bütün bunların yaratıcısı olan Hak Teâlâ'nın, peygamberlerini tasdik etmek maksadıyla gerektiğinde, herbirinin elinde, ezelî ilmine ve küllî iradesine uygun olarak mucize adı verilen fevkalâde bir şey yaratmasının aklen mümkün olduğu kolayca anlaşılır.

Allah (c.c)'a, sonsuz kudret ve azametine inanan herkes; mucizeye, onun aklen mümkin ve fiilen sâbit olduğuna tereddütsüz iman eder. İnsanlık tarihi bu gerçeğin canlı örnekleriyle doludur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun