Hz. Osman dönemindeki fitnelerin çıkış sebepleri nelerdir?

Tarih: 01.11.2006 - 14:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

-  Bazı âlimler, yeterli liderlik vasıflarının olmadığını söylüyorlar...
"Hilâfet müessesesinin zayıflamasına sebep olan iki şeyden biri, Hz. Osman (ra)'ın, selefleri kadar liderlik ehliyetine mâlik bulunmamasıydı." (Ebül'ulâ el Mevdûdî, İslâm'da İhyâ Hareketleri, s. 33) ve
- Seyyid Kutub "Adaletül-ictimâiyyetü fil-İslâm" kitabında buna benzer ifadeler kullanmakta. Ehl-i sünnet alimlerimize göre Hz. Osman (ra) ehil değil miydi veya böyle ifadeler hadis-i şeriflerle üstünlüğü bildirilen Zinnûreyn Hazretlerine saygısızlık olmuyor mu?
- Nasıl düşünüp inanmalıyız. Aydınlatır mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Ömer (r.a), yaralanınca, hilâfete geçecek kimsenin tayin edilmesi için altı kişiden oluşan bir şura oluşturmuştu. Bunlar Hz. Ali, Osman, Sa'd İbn Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Zubeyr İbn Avvam ve Talha İbn Ubeydullah (r.anhum) idiler. Yapılan görüşmeler neticesinde, şura üyelerinden dördü feragat edince görüşmeler Hz. Osman'la Hz. Ali üzerinde devam etti.

Şura başkanı Abdurrahman İbn Avf, geniş bir kamu oyu yoklaması yaptıktan sonra Müslümanların bu iki kişiden birisinin halife seçilmesi üzerinde mutabık olduklarını gördü. Hz. Ali (r.a)'i çağırarak ona; Allah'ın Kitabı, Resulünün Sünneti ve Ebû Bekir ve Ömer'in uygulamalarına tabi olarak hareket edip etmeyeceğini sordu. O, Allah'ın Kitabı ve Resulünün Sünnetine tam olarak uyacağı, ancak bunun dışında kendi içtihadına göre davranacağı cevabını verdi. Aynı soruyu Osman (r.a)'a yönelttiğinde o, bunu kabul etmişti. Bunun üzerine Abdurrahman İbn Avf, Osman (r.a)'ı halife atadığını ilan ederek ona bey'at etti (Suyuti, age.,171, 172; İbn Hacer, age., 463; H.İ.Hasan, age., I, 258, 261).

Hz. Osman (ra)'a ikinci olarak bey'at eden kimse Hz. Ali (r.a) olmuştur. Peşinden de bütün Müslümanlar ona bey'at ettiler (İbn Sa'd, age., III, 62). Osman (r.a)'ın hilâfete geçişi Hicri 23. senesi Zilhicce ayının sonlarında olmuştur.

Hz. Osman (r.a), devlet idaresini devraldığı zaman İslâm fetihleri hızlı bir şekilde devam ediyordu. Hz. Ömer (r.a) devrinde Suriye, Filistin, Mısır ve İran, İslâm topraklarına katılmıştı. Hz. Ömer (r.a)'ın güçlü idaresi, fethedilen bölgelerde otorite ve düzenin sağlam bir şekilde yerleşmesini sağlamıştı.

Hz. Osman'ın ilk altı yılı fetihlerle geçmiştir. Son altı yılı da bazı problemler ve karışıklıklarla geçmiştir. Bu son altı yılda fitne yavaş yavaş uyanmıştı. Resulullah'ın sırdaşı Huzeyfe bin Yeman'ın ifadesi ile Hz. Ömer'in şehid edilmesi ile fitne kapısı kırılmıştı. Hz. Ömer de fitneyi içeri salmayan kapının kırılması durumunda bir daha kapanmayacağını dile getirmişti.

Fitne ve Kargaşanın Önemli Faktörleri

1. Bu dönemde sahabe neslinin büyük bir çoğunluğunun vefat etmiş olması, yaşayanların çoğunluğunun da kendi köşelerine çekilmeleri. Onların azalması bir cihetle hayrın azalması demektir.

2. Kabiliyecilik fikrinin yaygınlaşması. Endelüs'ten Hindistan hudutlarına kadar çok geniş bir sahayı kaplayan devletin içerisinde, çeşitli din ve ırklara mensup zimmi statüsünde topluluklar vardı. Bunlar, mağlup düştükleri İslâm Devleti'ne karşı her fırsatı değerlendirerek baş kaldırıyorlardı. Yahudi unsuru ise, İslâm Ümmeti'ni parçalayıp yok etmek için İslam'ın temel prensiplerini hedef almıştı. Müslüman olduğunu iddia ederek ortaya çıkan bir takım Yahudi asıllı kimseler, zuhur eden huzursuzlukları körükleyip fitne alevini her tarafa yaymaya çalışıyorlardı.

Bunlardan birisi etkili nifak hareketlerinin ortaya çıkmasını sağlayan ve tam bir komitacı olan Abdullah İbn Sebe'dir. İbn Sebe Yemenli bir Yahudidir. O, samimi kimselerin haklı şikayetlerini kullanarak insanları Hz. Osman'a karşı kışkırtıyordu. Bir taraftan "ric'atı Muhammed" [Muhammed (asm)'in tekrar dönüşü] düşüncesini yaymaya gayret gösterirken, öte taraftan Peygamber'in peşinden hilâfet hakkının Hz. Ali (r.a)'a ait olduğunu ve bunun da Allah tarafından belirlenmiş bir gerçekten başka bir şey olmadığını yayarak, daha sonra ortaya çıkacak Şia akidesinin temellerini atıyordu. Onun yaydığı düşüncelere göre Ebû Bekir (r.a), Ömer (r.a) ve Osman (r.a), Hz. .Ali (r.a)'ın hakkını gasbetmişlerdi.

3. Fetihlerle hilafet yönetiminin sınırlarının genişlemesi.

4. Sınırların genişlemesi ile çeşitli düşüncelere, fikirlere ve inançlara sahip insanların İslam devleti içerisinde bulunmaları. Hatta Medine'de dahi birçok farklı milletlere mensup olan insanlar bulunuyordu.

5. Hz. Osman (ra)'ın cezalandırmaktan çok affı tercih eden bir halife olması.

6. Hz. Osman (ra)'ın akrabalarını büyük memuriyetlere getirmesi. Onun buna yönelmesindeki sebep, Hz. Osman, şartların hassas ve kritik olmasından dolayı kimseye itimat edemez olmuştu. Bu sebeple mühim yöneticilere kendisine bağlı olan akrabalarını getirmişti. O böyle hareket etmekle otoriteyi sağlamaya çalışıyordu. Çünkü akrabaları Hz. Osman'a çok bağlılardı ve emirlerine uyuyorlardı. Hz. Osman (ra)'ın akrabalarını memuriyete getirmesi, bazı muhaliflerin propaganda etmesine sebep olmuştu.

Hz. Peygamber (asm) öncelikle, Hz. Osman döneminde fitnelerin çıkacağnı belirtmiştir.

Ashabtan Mürre b. Kab şöyle der:

Ben Resulullah'ı, fitneleri ve onların gelmesinin yakınlığını anarken duydum. O sırada elbisesine bürünmüş bir adam geçti. Resulullah onu görünce şöyle buyurdu:

"O gün bu gördüğünüz kimse hidayet üzere olacaktır." Hemen ona doğru gittim. Bir de baktım ki, o Osman b. Affan. Yüzünü Peygamberimize (asm) çevirip "Bu mu?" dedim. "Evet!.." dedi.2

Abdullah b. Ömer'den bir başka açıklama daha vardır. İbni Ömer (ra) şöyle dedi:

"Resulullah büyük bir fitneden söz ederek şöyle buyurdu:

Ondan bu mazlum olarak katledilecek."3

Hz. Osman'a Hilâfetin Geleceği ve Bunun Kendisinden Alınmak İsteneceğinin Bildirilmesi

Hz. Osman'a, bir gün, hilâfetin kendisine geleceği ve bunun kendisinden alınmak isteneceği de haber verilmişti.

Hz. Âişe'den gelen bir rivayete göre, Peygamberimiz (asm),

"Ey Osman! Durum şu ki: (Bir gün gelecek ) Allah, sana bir gömlek giydirecek. Eğer onu çıkarmaya seni zorlarlarsa, onu onlar lehine çıkarma." buyurmuştu.”4

Allah'ın giydireceği gömlek "hilâfet" olarak yorumlanmıştır. Nitekim, isyancılar da hilâfet gömleğini ondan çıkarmak için Medine'ye gelmişlerdi; onu hilâfetten hâl' etmek istiyorlardı. Fakat o, Allah Resûlü'nün bu tavsiyesinden dolayı bâğîlerin dediklerine yanaşmadı.

Hz. Âişe'den gelen bir başka rivayet daha açıktır:

"Bir gün, Hz. Peygamber (asm), Hz. Osman'a,

'Ey Osman! Mutlaka Allah, sana bir gün bu işi tevliye edecek. Ama münafıklar, Allah’ın sana giydirdiği gömleği senden çıkarmak isteyecekler. Sen de sakın onu çıkarma.' diye üç defa söylemişti.”5

Nûman b. Beşir (r.a.), Hz. Âişe'ye konuyla ilgili olarak şöyle demişti:

"Bunu (o günlerde) halka bildirmene bir mâni mi vardı?"

Hz. Âişe kendisine, "Onu unutmuştum." diye cevap verdi.6

Hz. Osman fitnesinden sonra Resûlullah'ın sözünü hatırlamış olmalıydı.

Resûlü Ekrem'in Hz. Osman'a Gizlice Yaptığı Tavsiyeler

Ayrıca Resûli Ekrem (asm), son hastalığında Hz. Osman (ra)'a gizlice bir ahitte, vasiyette bulunmuştu. Konuya şâhid olan Hz. Âişe, Hz. Osman'la ilgili fitne konusunda bundan da söz eder:

"Resûlullah (asm) ölüm hastalığında, 'Ashabımdan bazılarının (şu an) yanımda olmasını çok isterdim.' dedi. Bizler, 'Ey Allah'ın Resulü! Sana Ebû Bekir’i çağıralım mı?' dedik. O sustu. Sonra, 'Sana Ömer'i çağıralım mı?' dedik. O yine sustu. Sonra, 'Sana Osman'ı çağıralım mı?' dedik. O, 'Evet!..' dedi. Osman geldi ve onunla yalnız başına kaldı. Nebi (asm) onunla konuşmaya başlayınca Osman'ın yüzü değişmeye başladı.”6

Ölüm hastalığında Hz. Âişe'nin odasında yatan Resûlullah (asm), kendisine en yakın sahabîlerden Hz. Ebû Bekir (ra)'i ve Hz. Ömer (ra)'i değil de Hz. Osman (ra)'ı görmeyi çok istemişti. Çünkü ona gizlice birtakım şeyler söyleyecekti. Nitekim Hz. Osman'la baş başa kaldılar. Resûl.i Ekrem, Hz. Osman'a bir şeyler konuşmaya başlayınca, onun yüzü değişmeye başladı. Bu hâli gösteriyor ki, ona haber verilen şeyler sevindirici, ferahlatıcı şeyler değildi. Allah Resulü, kendisi ve ümmetiyle ilgili olarak, ileride olacak bazı nahoş şeylerden söz ediyor olmalıydı.

Hz. Osman (ra), sonradan evi kuşatıldığında, kendisine gizlice söylenen bu söz üzerine sabırla hareket ettiğini göstermiş ve bunu bazılarına söylemiştir. Meselâ, Kays b. Hazim, aynı konuyla ilgili olarak der ki:

"Bana Osman'ın âzadlısı Ebû Sehle dedi ki:

'Mutlaka Osman b. Affan, evi muhasara edildiğinde şöyle demişti:

Mutlaka Resûlullah, bana gizlice bir ahitte (vasiyette, tavsiyede, emirde) bulundu. Ben de onun üzerineyim.”7

Ayrıca Hz. Ali (ra) de, aynı konudan söz eden hadiste, “Ben ona sabrediyorum.” şeklinde rivayette bulunmuştur.”8

Yukarıdaki ihbar-ı Nebevi ile bu hadis-i şerif birbirini tamamlamaktadır. Hz. Osman, evi muhasara edildiğinde Resûlullah (asm)'ın ahdi ve vasiyeti üzerine başına gelene sabretmiş, ona göre hareket etmiştir. Bunu bazı yakınlarına, özellikle muhasara edildiğinde açıklamıştır. Allah'ın kendisine bir gömlek giydirmesi ve bu gömleği çıkarmamak üzere ölüme gitmesi de bu ihbarı te'yid eder.

Hz. Osman (ra) zamanında olan fitnelere bir de kader ve ihbarı bi'l.gayb cihetiyle bakmak gerekir. Bu fitneyi. Allah Resûlü'nün bildirmesi onun bir mûcizesidir ve nübüvvetine delâlet eder. Çünkü mucizeler nübüvvete delil olmak için gösterilirler. Onun envayı mûcizatından biri de ihbarat-ı gaybiyedir. Allah gaybı bilmekte, olacakları olmadan önce görmektedir. Hem hikmet ve rahmetinin gereğine göre Resûlü'ne bildirmektedir. O da kendisine haber verileni haber verildiği kadarıyla ihbar etmektedir.

Resûl-i Ekrem (asm),

"Fitne uykudadır, Allah onu uyandıranlara lanet etsin!" (Suyutî, Fethu’l-Kebir, II/280)

buyurmakla, kargaşaya ve karışıklıklara sebep olmamayı tavsiye etmiştir.

Hz. Osman (ra), müezzinlere ilk olarak aylık tahsis etmiş ve Mescid-i Nebevî'de maksure yaptırmıştı. Bunu, Hz. Ömer (ra)'e yapılan suikastı nazara alarak yapmıştı.9

Emevîlerin kötü hâllerinden dolayı Hz. Osman (ra)'ın mazlum olarak şehid edilmesi herkesi çok üzmüştü. Çoğunluk, isyan ve ihtilâlin bu raddeye varacağını bilememişti.10

Ölümüyle kamuoyunda büyük değişme oldu. Fakat hükümet hâlâ isyancıların elindeydi. Hz. Osman (ra)'ın naşı üç gün sonra bir akşam vakti, içlerinde Zübeyr b. Avvam, Hasan b. Ali, Ebû Cehm b. Huzeyfe, bir görüşe göre Hz. Ali, Tâlha b. Ubeydullah ve diğer bir kısım sahabîlerin namazını kılmasıyla Bakî Kabristanı yanındaki çevriğe defnedilebildi. Namazda az bir cemaat bulundu.11

Sonuç: Hz. Osman (ra)'ın hilafetinde fitnelerin çıkması, onun şahsi uygulamalarına bağlamak doğru değildir.

(Geniş bilgi için bk. Doç. Dr. Murat Sarıcık, Dört Halife Dönemi, c. II)

Dipnotlar:

1. Tarihül Hamis, II, 266.
2. et.Tac, III, 328; Sünen.i İbn.i Mace, I, 41: no 111.
3. et.Tac, III, 329.
4. et.Tac, III, 329 (K. Fezâil); Şerhu'l.Makasıd, V, 291; el.Hulâfâu'r.Râşidûn, S. 179.
5. Fe erâdeke'l.Munâfikûn en tahle'a kamîsake el.lezî kammesakellâhu, felâ tahle'hu. Sünenü, ibn Mâce, I, 41, No: 112. 125.
6. age., I, 41.
7. age., I, 42.
8.Sünen.i İbni Mace, I, 42; et.Tac, III, 327.
9. age. I, 42.
10. Kısası Enbiya I, 489.
11. Hulafau Raşidin, s. 183.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun