Hz. Muhammed, Müslümanlığı insanların hayatını düzene sokmak için mi kurdu?
- İddia: Hz. Muhammed (sav) Müslümanlığı, insanların hayatını düzene sokmak için kurduğu düzendir, diyor.
- Buna nasıl cevap veririm?
Değerli kardeşimiz,
Cümlenin doğrusu şudur:
Müslümanlık, Allah Teâlâ'nın, Hz. Peygamber vasıtasıyla insanların hayatını düzene sokmak için kurduğu bir düzendir. Onun programı da Kur'an’dır, Kur'an da Allah’ın kelamıdır. Cebrail vasıtasıyla Hz. Muhammed (asm)'e indirilmiştir.
Hz. Muhammed (asm), İslam dini ile ilgili neyi söylemişse, ya doğrudan vahiydir veya vahyin kontrolündedir. Kur'an ifadesiyle,
“O (Muhammed) kişisel arzularına göre konuşmamaktadır. O, konuştuğu kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir." (Necmi,53/4)
Bu ayetlerin asıl konusu, Hz. Muhammed (asm)'in vahiy almasını, yani peygamberlik sıfatını inkar edenlere; onu şair, kahin vb. sıfatlarla niteleyip Kur'an'ı kendisinin uydurduğunu söyleyenlere bir reddiyede bulunmaktır. (Taberî, XXVII, 42; Râzî, XXVIII, 281-284)
Bununla birlikte, bu ayetlerin başka delillerle birlikte değerlendirilmesi sonucunda, Resûlullah (asm)'ın tebliğ mahiyetinde olmayan söz ve davranışlarının da vahyin kontrolü altında bulunduğu ve bir konuda ictihad ettiğinde yanlış sonuca ulaşırsa ona bunun doğrusunun mutlaka bildirildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak şu bilinmeli ki, “Müslümanlık, Hz. Muhammed (asm)'in toplumun hayatını düzene sokmak için getirdiği bir düzendir.” demek, Allah’tan almış olduğu vahyi ve dolaysıyla Onun peygamberliğini inkar etmek anlamına gelmektedir. Bu iddia, birçok batılı müsteşriklerin, İslam dinini tahrif noktasında ileri sürdüğü iftiralardandır.
Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Peygamber Efendimiz (asm)'in söz, davranış ve halleri konusunda şöyle demektedir:
"Resul-i Ekrem aleyhissalatü vesselamın sünnet-i seniyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef’ali, ahvalidir.
"Bu üç kısım dahi üç kısımdır: Feraiz (Farzlar), nevafil (sünnetler), âdât-ı hasenesidir."
"Farz ve vâcib kısmında ittibaa mecburiyet var; terkinde, azap ve ikab vardır. Herkes ona ittibaa (uymaya) mükelleftir."
"Nevafil (nafile) kısmında, emr-i istihbabî ile yine ehl-i iman mükelleftir. Fakat terkinde azap ve ikab yoktur. Fiilinde ve ittibaında azîm sevaplar var ve tağyir ve tebdili bid’a ve dalalettir ve büyük hatadır."
"Âdât-ı seniyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise hikmeten, maslahaten, hayat-ı şahsiye ve neviye ve içtimaiye itibarıyla onu taklit ve ittiba etmek, gayet müstahsendir (gayet faydalıdır). Çünkü her bir hareket-i âdiyesinde, çok menfaat-i hayatiye bulunduğu gibi mutabaat etmekle o âdab ve âdetler, ibadet hükmüne geçer." (bk. Lem'alar, On Birinci Lem'a, On Birinci Nükte)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Sünnetin önemi nedir, izah eder misiniz?
- Çevremizde, az da olsa, "Görmediğime inanman" diyen kişilerle karşılaşıyoruz. Bunlara bu yanlış düşüncelerinden vazgeçirmek için neler söylemeliyiz?
- Hidayet Allah'tandır, sözü nasıl anlaşılmalıdır?
- Mekke müşriklerinin Peygamber Efendimiz (asv)'e, "Sana öğretilenlerin Yemame'li Rahman tarafından öğretildiğini duyduk. Bu sebeple biz Rahman'a asla inanmayız." dedikleri iddiasına ne dersiniz?
- İslam dinindeki yasaklar, öteki dinler için de geçerli midir? Gayrimüslimler, İslam'ın hükümlerinden mesul müdür?
- Hidayet ve dalalet sadece inanç esaslarında mı olur?
- Mekke'de doğan bir çocukla, dünyanın her hangi bir yerinde doğan İslam'dan habersiz bir çocuk, manevi mesuliyet yönünden bir tutulabilir mi?
- Dünyanın ıssız bir köşesinde yaşayan ve İslâm dininden habersiz olan bir insan, âhirette nasıl sorumlu tutulabilir?
- "Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler.? (İbrahim Sûresi, 14:3) ayetini nasıl anlamamız gerekiyor?
- Yanımızda dine yada haşa mukaddesata küfür edenler oluyor ne yapmalıyız?