Hz. Ali’nin cinlerle ilgili hikayesi gerçek mi?

Tarih: 23.07.2024 - 13:56 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu yazmış olduğum rivayet sahih mi? Bunu benim için araştırır mısınız lütfen.  Tamamını yazamadım, tamamını yazarsanız memnun olurum.
- Selman-ı Farisi (radıyallahü anh) rivayet eder:
"Yağmurlu bir günde mescitte, Resulullah'ın huzurunda bazı Eshapla oturuyorduk. O sırada biri geldi. Bize selam verdi. Hepimiz sesi işittik. Ama selam vereni görmedik. Resulullah onun selamını alıp 'Cin taifesinden kardeşinizdir, selamını alınız' buyurdu. Hepimiz: 'Aleyküm selam' dedik. Efendimiz ona sordu: 'Sen kimsin?' O görünmez kişi: 'Yâ Resulallah! Köleniz, cin taifesinden Şemrah oğlu Arfeta'yım' diye arz etti. Resulullah: 'Merhaba yâ Arfeta! Allahü teâlâ sana rahmet eylesin. Kendi suretinle bize görün' buyurdu. O da öyle göründü. Vücudu kıllı, saçları yüzünü bürümüş, iki gözleri bir tarafa kaymış, ağzı göğsünün üzerinde ve fil dişi gibi dişleri vardı. Onu böyle gördük. Hepimiz korktuk. O acayip şahıs 'Yâ Habiballah! Kavmimi dîne davet için ben kulunuzla bir kimse gönder. Yine sağ-salim getirip teslim ederim' dedi. Efendimiz bize: 'Bu hizmete, bununla birlikte kim giderse ona cennet vacip olur' buyurdular. Korkudan cevap veremedik. Resulullah üç kere sordu. Kimse cevap veremedi...”

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sizin de ifade ettiğiniz gibi bu hikâye, içinde sahihlerin yanında uydurma bilgilerin de olduğu "Menakıb-ı Çihar Yar-i Güzin" isimli eserde geçmekte ise de -bazı Şia kaynaklarından başka- hadis, tefsir, tarih gibi bakabildiğimiz kaynaklarda bulamadık.

İlgili hikaye şöyledir:

Selman-ı Farisi (radıyallahü anh) rivayet eder:

"Yağmurlu bir günde mescitte, Resulullah'ın huzurunda bazı ashapla oturuyorduk. O sırada biri geldi. Bize selam verdi. Hepimiz sesi işittik. Ama selam vereni görmedik. Resulullah onun selamını alıp 'Cin taifesinden kardeşinizdir, selamını alınız.' buyurdu. Hepimiz: 'Aleyküm selam' dedik. Efendimiz ona sordu:

'Sen kimsin?' O görünmez kişi:

'Ya Resulallah! Köleniz, cin taifesinden Şemrah oğlu Arfeta'yım.' diye arz etti. Resulullah:

'Merhaba ya Arfeta! Allahü Teâlâ sana rahmet eylesin. Kendi suretinle bize görün.' buyurdu.

O da öyle göründü. Vücudu kıllı, saçları yüzünü bürümüş, iki gözleri bir tarafa kaymış, ağzı göğsünün üzerinde ve fil dişi gibi dişleri vardı. Onu böyle gördük. Hepimiz korktuk. O acayip şahıs,

'Yâ Habiballah! Kavmimi dine davet için ben kulunuzla bir kimse gönder. Yine sağ-salim getirip teslim ederim.' dedi. Efendimiz bize:

'Bu hizmete, bununla birlikte kim giderse ona cennet vacip olur.' buyurdular. Korkudan cevap veremedik. Resulullah üç kere sordu. Kimse cevap veremedi.

Selman-ı Farisi (radıyallahü anh) der ki:

"Hazret-i Ali kalktı ve 'Ya Resulallah! Emret, bu hizmete ben gideyim.' diye arz etti.

Efendimiz sevindi. Arfeta'ya dönüp:

'Bu gece Harre'de hazır ol. Senin yanına bir kimse vereyim ki benim hükmümle hükmeder, benim dilimle söyler, benim haberimi cin taifesine doğru iletir.' buyurdu.

Arfeta cin taifesindendi.

Derken yatsı oldu. Yatsıyı Resulullah'la kıldık. Ashab'ın hepsi dağıldı. Efendimiz bize dönüp:

'Ya Selman! Ya Ali! Benimle geliniz.' buyurdu.

Harre'ye vardık. Gördük ki koyun büyüklüğünde bir deveye Arfeta binmiş, at kadar bir deveyi de elinde tutmuş. Resulullah Hazret-i Ali'yi o deveye bindirdi. Arkasına da beni.

Gözlerimi sarığın ucuyla bağlayıp 'Ya Selman! Ali sana, gözünü aç demeyince açma. Deveden in demeyince inme. İşittiklerinden korkma.' buyurdu.

Ve Ali'ye dönüp: 'Haydi gidiniz!' buyurdu.

Biz de Arfeta'nın peşinden süratle yola koyulduk. Sabah oldu. Hazret-i Ali bana: 'Sen in!' dedi. Ben de indim. Gördüm ki otsuz, susuz, ağaçsız, taşlık bir yere gelmişiz." 

Selman-ı Farisi (radıyallahü anh) der ki: Aliyy-ül Mürteza imam oldu. Ben ve Arfeta ona uyup sabah namazını kıldık. Duamızı yaptık. Ortalık aydınlandı.

Gördük ki etrafımızı cin askerleri çevirmiş. Gözleri meşale gibi ışık saçar. Heybetle duruyorlar. Ali bin Ebi Talip bunlara hiç iltifat etmeyip o cin taifesine hitap etti. İslam'a davet etti. Bir cin itiraz edip:

'Ya Ali! Âbâ ve ecdadımızın dini batıl mı demek istersin?' dedi.

Ali bin Ebi Talip: 'Biz doğru yoldayız. Sen, Allahu Teala’nın ayetlerini tasdik etmiyor, inkâr ediyorsun.' buyurdu. Canı sıkılmıştı. Yüzünü göğe çevirdi. İsm-i azamı okudu. Ve ellerini kaldırıp:

'Ey yardım edicilerin en hayırlısı olan Allah'ım! Bunların üzerine ateş yağdır. Bunların içinden inat ve inkâr edenlerini helak et!' diye dua etti.

Hazret-i Selman der ki: "O anda bir zelzele olup gökten ateş yağmaya başladı. Cinniler bunu görünce hepsi yüzleri üzerine düştüler. Ben dahi korktum. Kendimden geçtim. Sonra ayıldım. Gördüm ki birtakım cinnileri semadan gelen ateş yakmış. Üzerlerini duman kaplamış.

Aliyy-ül Mürteza kalktı ve sağ kalanlara: 'Ey cin kavmi! Başınızı kaldırın. Muhakkak, Allahu teala zalim ve kibirli olanları helak etti' diye seslendi.

Ve ardından: 'Ey cin kavmi! Biliniz ki şimdi Muhammed Mustafa devridir. Yeryüzü baştan başa zulümle dolmuşken, iman ve adaletle dolsa gerektir.' buyurdu.

Onları İslama davet etti. Habib-i Ekrem'i methetti. Mucizelerinden bahsetti.

Cin taifesinin kurtulanları, Hazret-i Ali'nin ilim ve kemaline hayret edip Hakka boyun büktüler. Teslimiyet gösterdiler. Ve Ona dönüp: 

'Allah'a, Allah'ın Resulüne ve Resulünün elçisine inandık. Sözleri doğrudur. Seni yalanlamıyoruz.' dediler. Şehadeti söylediler. Ve imana geldiler..."

Hazret-i Selman der ki: "Bu esnada gece oldu. Yine o deveye binip ve Arfeta'yı takip edip sabah olmadan Harre denilen yere ulaşıp sabah namazını Resulullah'la kıldık. Efendimiz bizi gördü. Sevinip hamdeyledi.

Ali bin Ebi Talip'e döndü ve 'Yâ Ali! Bu Cin kavmini ne hâlde ve nasıl buldun?' diye sordu. O da cevaben:

'Yâ Resulallah! Hayır duanız bereketiyle, Elhamdülillah, Allahu teâlâya iman getirip Müslüman olmakla şereflendiler. Ama bu daveti kabul etmeyenler, Allahü teâlânın izniyle gökten inen ateşle helak oldular.' diye arz etti."

Bunun üzerine Peygamberimiz (asm) buyurdular ki, Elhamdülillah! Onlardan kıyamete kadar korku gitmez.” (bk. Cihar Yar-i Güzin, 6. Bab, Seksen Yedinci Menakıb)

Hikâyenin tamamı bu şeklide. Başta da ifade ettiğimiz gibi, bu bilginin bir aslını bulamadık.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun