"Hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır kastıyla yalan söyleyen yalancı değildir.” hadisine göre, yeri geldiğinde yalan söylemek haram olur mu?

Tarih: 19.02.2013 - 06:53 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır kastıyla yalan söyleyen yalancı değildir.”

- Bu hadise göre, haram yemek şüphesiyle yalan söylemek, evde olan bir kişiyi, odayı kastederek, olmadığını söylemek haram olur mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Haram yememek için, mecbur kalırsa yalan söyleyebilir. Ancak, mümkün oldukça, söylenen söz, açıktan yalan değil, bir şeklide dolaylı bir yoldan kurtulmaya yönelik olmalıdır. Bu konu da “haramı helal kılan zaruriyat-ı diniye” derecesinde olmalıdır.

Sorulan bir kişi için belli bir odayı niyet ederek “Burada değildir.” demek de bir mazeret olmadıkça doğru bir taktik değildir. Çünkü, insanoğlu bu tür hileleri üretmede oldukça mahirdir. O zaman istediği anda bu taktiği kullanır. Halbuki, alimlerin büyük çoğunluğunun kabul ettiği görüşe göre,

“Bir şeyin yalan sayılıp sayılmaması, konuşanın niyetine göre değil, muhatabın niyetine göredir...”

Buna göre, siz bir evi işaret ederek, fakat bir odayı kast ederek “Burada yoktur.” dediğiniz zaman muhatabı aldatmış olursunuz. Zaten yalanın önemli bir özelliği, muhatabı aldatmaktır. Bu konuda kısaca bir iki noktaya işaret etmekte fayda vardır:

a. Yalan sadece karşı tarafı aldatmak değil, aynı zamanda Allah’ın ilim ve kudretine de bir iftiradır. Çünkü, söz konusu her olay Allah’ın ilim ve kudreti çerçevesinde şekillenir. Gitmediği halde “Ben Ankara'ya gittim.” diyen bununla zımnen “Allah’ın ilmi ve kudreti benim Ankara’ya gitmemi onaylıyorlar.” demek istiyor ki, onlara bir iftiradır.

b. Bizden çok daha fazla Kur’an’ı ve hadisleri bilen ve yorumlayan Bediüzzaman Hazretleri “Yalanın bazı zamanlarda yapılabileceğine dair verilen ruhsat, bu zamanda kalkmıştır.” diyor. Kendisinin ifadesi şöyledir:

“Ey bu Câmi-i Emevî'deki kardeşlerim! Ve kırk-elli sene sonra âlem-i İslâm mescid-i kebirindeki dört yüz milyon ehl-i iman olan ihvanımız! Necat yalnız sıdkla, doğrulukla olur. 'Urvet-ül vüska' sıdktır. Yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir doğruluktur. Amma maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiştir.”(Tarihçe-i Hayat, s. 96)

“Amma maslahat için kizb / yalan ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlimler 'muvakkat' fetvası vermişler. Bu zamanda o fetva verilmez. Çünkü o kadar sû'-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaatı olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez." (Hutbe-i Şamiye, s. 50).

c. Hadisteki ruhsatın yerini, gerektiğinde zaruretini, ehven-i şer denilen gerçek yüzünü göz önünde bulundurmak zorunluluğu vardır.  Bediüzzaman hazretleri bu şartlarına riayet edilmediğini, aksine suistimal edildiğini söyleyerek bu ruhsatın bu “YALANCI” zamanda kullanılmamasını kanaatindedir. Tabii ki bu husus, umumi bir fetva içindir. Yoksa, hadisteki şartların gerçekten oluştuğu hususi yerlerde, halis bir niyetle ve de ıstırabını çekerek kullanılabilir yeri olabilir.

HÜLASA: “en-Necatu Fi’s-Sıdk”/kurtuluş doğruluktadır”.

İlave bilgi için tıklayınız:

Yalan söylememek için kinayeli anlatım yapmak ciaz midir? Babam evdeyken "Baban evde mi?" diye sorana ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun