Firavun'a yumuşak konuşun, ne demek?

Tarih: 20.10.2023 - 15:46 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hz. Musa ve Hz. Harun, Firavun'a gidip yumuşak konuşması istenmiş, bu yumuşak konuşma nasıl olmuş, ne demişler, nasıl bir ifade kullanmışlar?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetlerin mealleri şöyledir:

‘Sen ve kardeşin mucizelerimle gidin. Beni anmada ve emirlerimi tebliğde gevşek davranmayın. İkiniz de Firavun'a gidin. Çünkü o azdı. Öğüt alacağını veya korkacağını umarak ona yumuşak söz söyleyin.”(1)

Tâhâ suresinin 24 ve 43. ayetlerinde Firavun’a uyarıcı gönderilme gerekçesi olarak “onun sınırı çok aştığı” ifade edildiği hâlde 44. ayette “Yine de ona söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslupla söyleyiniz.” buyurulması, özellikle dinin tebliği görevinde başarılı olabilmek için izlenecek metodun ve kullanılacak üslubun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyması açısından oldukça dikkat çekicidir.

Hz. Musa’nın kardeşi Hz. Harun’la birlikte Firavun’a gidip ona bütün evrenin yaratıcısı olan Allah tarafından gönderilmiş elçiler olduklarını söylemeleri üzerine aralarında geçen diyalog ve Firavun’un kendini tanrı ilan ettiğine ilişkin ifadeler Kuran’ın değişik yerlerinde farklı bağlamlar içinde özetlenir.(2)

Burada Tâhâ suresinin 49-53. ayetlerinde de bu diyalogdan bir kesit verilmektedir:

Firavun’un Musa’ya alaycı bir ifadeyle “Sizin rabbiniz de kimmiş?” diye sorması üzerine, Hz. Musa onun evrendeki her şeyi özüyle ve biçimiyle var eden, sonra da her varlığa yolunu yordamını gösteren Allah olduğunu söylemiş, böylece Firavun da dâhil olmak üzere her şeyin varlığını ona borçlu olduğuna dikkat çekmişti.

Ardından Firavun gelip geçen nesillerin durumunu sorarak muhtemelen, dünyada güç sahiplerinin yaptıklarının yanına kâr kaldığına işaret etmiş ve Musa’dan buna açıklık getirmesini istemişti.

Hz. Musa onların da Rabbinin bilgisi dışında olmadığını ve her şeyin Allah katında kayıtlı bulunduğunu ifade etmiş, Allah’ın ilminin ilahi hikmet gereği yapılan bu kayıtlara bağlı olmadığını hatırlatmak üzere de onun hiçbir zaman yanılmaz ve unutmaz olduğunu sözlerine eklemişti.

Müfessir Razi’nin tercihe şayan gördüğü yoruma göre ise, Firavun’un gelip geçen nesillere dair soru sorması konuyu değiştirme ve Hz. Musa’yı hikaye türü açıklamalara çekip meşgul etme amacı taşıyordu; zira Musa bir önceki soruya güçlü ve kuşatıcı bir cevap vermişti. Musa’nın o konudaki ikna edici konuşmaya devam etmesinden ve çevresindeki insanların bundan etkilenmelerinden endişe duydu.

Hz. Musa da bunu anladığı için yeni soruya pek iltifat etmedi ve genel bir cevap vererek geçiştirmeyi yeğledi.(3)

Ayrıca, Razi Allah’ın, “Ona yumuşak söz söyleyin.” ifadesini şöyle açıklamıştır

Musa Peygamberi Firavun büyütmüştü. Bundan ötürü Allah, Musa Peygambere bu hukuku gözetmesi için, Firavun’a yumuşak konuşmasını emretmiştir ki bu, ana-baba hakkının çok büyük olduğuna dikkat çekmektedir.

Diğer taraftan, kendilerine ağır bir dil ile nasihat yapıldığında, azgınlık ve kibirlerini artırmaları, zorbaların âdetidir. Musa Peygamber ve Kardeşini, Firavun’a göndermesinin gayesi ise, ondaki zararı (tuğyanı) artırmak değil, ona faydalı olmaktır.

İşte Allah bundan ötürü, yumuşaklığı emretmiştir.(4)

Kurtubi ise, bu ayetle ilgili şunları söylemiştir;

"Yumuşak söz söyleyin" buyruğunda iyiliği emredip münkerden yani kötülükten alıkoymanın caiz oluşuna delil vardır. Ayrıca bunun, elinde güç ve kuvvet bulunduranlara karşı yumuşaklıkla yapılacağına da delil vardır.

Bununla birlikte onun bu güçlülere karşı korunacağı da teminat altına alınmıştır. Emredip alıkoyan kimse istediğini elde eder, arzusunu gerçekleştirir. Ayrıca, kâfir bir kimse ileri gelen, etkin ve Müslüman olması ümit edilen birisi ise, künyesiyle hitap etmek caizdir. Müslüman olacağı ümit edilmese dâhi bu caiz olabilir. Çünkü ümitlenmek belli ameli gerektiren hakikat değildir.

Yine denildiğine göre Musa Peygamber ona şöyle demiştir:

“Benim getirdiklerime iman eder, Âlemlerin Rabbine ibadet edersen, ölüme kadar asla yaşlanmamak üzere genç kalacaksın, yine ölünceye kadar elinden alınmayacak hükümdarlığın olacak ve dört yüz yıl yaşayacaksın, öldüğün takdirde de cennete gireceksin.”

Kurtubi’ye göre, bu ayette sözü edilen yumuşak söz budur.(5)

Firavun’un Hz. Musa'yı, gerçeği ifade etmeyen tahrik edici sözlerle itham etmesine karşın o, dengesini kaybetmeden, duygularına yenilmeden ve seviyesini düşürmeden yine doğruları ifade etmek suretiyle cevap vermiştir. Verdiği cevapların da hiçbirinin boşa gitmediği, hepsinin amacına ulaştığı ve muhatapta bir tesir meydana getirdiği görülmektedir. Bir iki ataktan sonra heyecanına yenik düşerek reaksiyoner tavırlar sergilemek, inisiyatifin karşı tarafa geçmesi demek olur ve tebliğci, davayı kaybetmiş sayılır.

Hz. Musa Firavun'a sövgü, küfür ve hakaret sözcükleriyle hitap etmemiştir. Doğrudan onun kişisel vasıflarına, ahlaki seviyesine yönelik herhangi bir suçlamada bulunmamıştır. Söylediği sözler, Firavun'un itikadi durumunu belirtmek ve âlemlerin rabbi Allah'a iman etmesi gerektiğini hatırlatmaya yöneliktir. Yani Musa Peygamber, üzüm yemeyi murat etmiş, bağcı dövmeye yeltenmemiştir.

Tebliğ yapıldığı ileri sürülen kimseleri kavim ve kabilesiyle, özel hayatıyla, oğlunun, kızının, eşinin ya da diğer yakınlarının yaşantılarıyla ilzam etmek, yolsuzluklarını yüzlerine vurmak, gizli sırlarını topluma ifşa ederek bir nevi tehdit yoluyla yaklaşmak nebevî tebliğ yöntemine uygun değildir.

Bu durumda bütün insanlar, tebliğ yapan kimsenin, kendisinin hidayetini istediğini değil, kendisiyle bir hayat-memat mücadelesine giriştiğini düşünecektir.

Hâlbuki, günah işleyen ve günahı kendisini kuşatan kimseler bile, kendilerine seviyeli bir dille hitap edildiği takdirde, tebliğe olumlu tepki verebilmektedirler. Allah bildirmedikçe peygamber de olsa bir tebliğci, kimin hidayete erip kimin ermeyeceğini bilemez. Ona düşen, uygun bir lisanla davet etmektir.

Bir insanın hidayetine vesile olmak, dünyanın en güzel nimetlerinden biridir. Bu nimeti elde etmek için, üslubumuzu terbiye etmek büyük bir görevdir.

Allah Teala, peygamberini kardeşiyle destekledikten sonra, davetçinin izlemesi gereken metot hakkında haber vermektedir.

Bu işleyiş ve tarz aslında tüm insanlara örnektir. Karşındaki ne kadar azgın da olsa ne kadar kibirli de olsa aldırış etmeden, onun kalbine giden bir yolun var olduğu açıktır.

Bir vaiz, “En faziletli cihat, zalim sultana karşı doğruyu söylemektir.” hakikatinden yola çıkarak Abbasi Halifelerinden Memun’a, sert sözlerle nasihat etmeye başlayınca, Halife şöyle der:

“Allah sana insaf versin. Allah, senden iyisini benden kötüsüne (Hz. Musa ve Hz. Harun’u, Firavuna) gönderdiği hâlde, kavl-i leyyini emretti!”

İlave bilgi için tıklayınız:

"Ona tatlı, yumuşak bir tarzda hitab edin..." (Taha, 20/44)...

Kaynaklar:

1) Tâhâ, 20/42-44.
2) Meselâ bk. Şuarâ 26/23-29; Kasas 28/38; Nâziât 79/24.
3) Mefatih, ilgili ayetlerin tefsiri.
4) Razi, a.y.
5) Kurtubi, ilgili ayetlerin tefsiri.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun