Fatır Suresi, 28. ayete göre, Allah'tan hakkı ile ancak alim kimselerin korktuğu hususunu nasıl anlamalıyız?
Değerli kardeşimiz,
"İnsanlardan, (yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle çeşitli renklerde olanlar vardır. Allah'a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır." (Fatır, 35/28)
Ayette "haşyet" kökünden gelen ve "büyüklüğü karşısında heyecan duyarlar" diye çevirdiğimiz kelime burada, "büyüklük karşısında duyulan heyecan ve korku", zarar görmekten değil, hakkını verememekten kaynaklanan "endişe" mânasına gelmektedir. Muhataplarını doğadaki muhteşem görünümlerden hareketle akıllara durgunluk verecek incelikleri keşfetmeye yönlendiren Kur'an'ın, bu bağlamda bilmenin değerine vurgu yapması oldukça ilginçtir. Fakat burada kullanılan ve "bilenler" şeklinde çevrilen ulemâ kelimesinin kök anlamları arasında, bir şeyi derinlemesine tanıyıp mahiyetini idrak etme, bir konuda kesin bilgiye ulaşma, bir işin hakikatine nüfuz etme mânalarının bulunduğu göz önüne alınırsa, kendilerine gönderme yapılan ve Allah saygısı duyma hususunda ön plana çıkarılan kişilerin, meslek olarak bilimsel faaliyet icra edenler veya bir takım bilgileri öğrenip belleklerine yerleştirmiş olanlar değil, zihnî çabalarını Allah'ın evrendeki kudret delillerinden sonuçlar çıkarabilme düzeyine yükseltebilmiş kişiler olduğu anlaşılır. Zaten sahabe ve tabiîn büyüklerinden bir çoğundan yapılan rivayetlerde ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar Allah'a saygı yolunda mesafe alamamış kimselerin âlim olarak nitelenemeyecekleri belirtilmiştir.(bk. Zemahşerî, III, 274; Şevkânî, IV, 398)
Gerek insanı ve toplumları, gerekse evrendeki diğer varlıkları inceleyen değişik bilim dallarına mensup bilim adamlarından pek çoğunun -başlangıçta ateist veya Allah inancı konusunda mütereddit olsalar bile- bu araştırmalar sonucunda kâinattaki şaşmaz dengeyi, akılları zorlayan ince hesapları ve hayranlık uyandıran ahengi müşahede ederek ya doğrudan ilâhî kudret ve azamete atıf yapan veya bu güç karşısındaki aczin itirafı anlamına gelen ifadeler kullanmaları, bu âyetlerde ilime yapılan göndermenin anlaşılmasını daha bir kolaylaştırmaktadır.
Yine, sosyal çevrenin etkisiyle dine karşı kayıtsız kalmış ve metafizik konularıyla ilgilenme fırsatı bulamamış birçok insanın az önce sözü edilen araştırmaların sonuçlarını izleyince düşünce dünyalarında önemli değişikliklerin, hatta sarsılmaların meydana gelmesi, varlıklar alemindeki bu düzenin kör bir tesadüfün eseri olamayacağı üzerinde düşünmeye başlamaları, bu sayede kendilerini sorgulama ve hayatı anlamlandırma çabası içine girmeleri de, Kur'an'a gönül vermiş kişilere önemli bir görevi, yani İlim yolunda öncülük etmenin de Müslümanlığın gereklerinden olduğunu hatırlatmış olmaktadır.(bk. Diyanet Tefsiri, Kur'an Yolu, İlgili ayetin tefsiri)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- TÂHÂ SÛRESİ
- YEDULLAH
- Zelzele (deprem)
- Hristiyanlar Hz. Meryem'i ilah kabul ediyor mu?
- "İyilik ve takvada yardımlaşmak" tam anlamıyla nasıl olmalıdır?
- HAREM-İ ŞERİF
- Ceninin oluşumunda “pıhtı” ya da “kan pıhtısı” ile alakalı bir safhanın olmadığı; kemiklerin oluşması ve üstüne etler giydirilmesi tanımının yanlış olduğu iddiasına nasıl cevap verilebilir?
- Sadat-ı Kiram ne demektir?
- Kuran Allah'ın sözü olsaydı insanların sözlerine benzer miydi?
- Sünnet / nafile namazlar ve faziletleri ile ilgili hadisler nelerdir?