Enfal Suresi, 43 ve 44. ayetlerde geçen, Bedir Harbi'nde düşman sayısının müminlerin gözlerine az gösterilmesi, meselesini açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Enfal Suresi, Ayet 43 - 44:
"Hani o vakitler Allah sana uykunda (rüyanda) onları az gösteriyordu. Eğer Allah sana onları kalabalık gösterseydi korkacaktınız ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah böyle bir şeyden sizi uzak tuttu. Çünkü O, gönüllerde yatanı da bilir."
" Ve işte onlarla karşılaştığınız vakit onları sizin gözünüze az gösteriyordu, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Çünkü Allah o mukadder olan işi yerine getirecekti. Bütün işler Allah'a döndürülür."
Ayetlerin Açıklaması:
43. Düşün ki, o vakit uykunda (veya yatağında veya gözünde) Allah onları sana sayıca az gösteriyordu. Bu işle ilgili olmak üzere evvela bir rüya gösteriyordu ki, bu rüya işin başlangıcı ile sonucu arasında bir bağlantı olduğunu ve olayın büsbütün tesadüfe bağlı bulunmadığını belgeler. Ayrıca o çokluğu, azınlık olarak gösteriyordu. Sen de bunu haber verip ashabı teşci ve teşvik ediyordun. Bu da bir aldanma ve aldatma değildi. Bir hikmeti, bir maslahatı içeriyordu.
Gerçekten de eğer sana onları (aslında oldukları gibi) çok gösterseydi, elbette yılgınlık gösterecektiniz, ve elbette o konuda münakaşa edecek, birbirinizle didişecek ve anlaşmazlığa düşecektiniz. Savaşı göze alıp almamak hususunda görüş ayrılığına düşecektiniz; kiminiz sebat, kiminiz firar taraftarı olacaktınız. Ve lâkin Allah, selamet ihsan etti. Sana onların dış görünüşüyle kalabalıklarını değil, hakikatteki zayıflıklarını, değersizliklerini gösterdi. Sizi yılgınlığa düşürmedi ve aranızda çıkacak muhtemel bir anlaşmazlığa meydan vermedi ve selamette tuttu. İşin başlangıcı ile sonunu başarılı kılıp selamete erdirdi. Muhakkak ki o, sinelerde gizli sırları da bilir. Gönüllerde ne vardır, ne olacaktır ve ne gibi sebep ve şartlarla değişik hallere uğrayacaktır hepsini tamamıyla ve hakkıyla bilir.
44. Ve yine onlarla karşı karşıya geldiğiniz sırada da onları gözünüze az gösteriyordu, gözünüzü yıldırmıyordu. Peygamber'in rüyasını, böylece görünüşte de doğruluyordu ve sizi her türlü korkudan selamette tutuyordu, size cesaret veriyor, yüreklendiriyordu. Sonra da onları gözünüzde büyütmüyordu. Hatta Abdullah b. Mesud, yanındaki arkadaşına "Nasıl onları yetmiş kişi kadar görüyor musun?" demiş, o da "yüz kişi kadar görüyorum" demişti. Sizi de onların gözünde azaltıyordu. Nitekim Ebu Cehil o sırada "Muhammed ve ashabı "bir deve yiyimi" yani bir lokmacık" demişti. Bu henüz savaş başlamadan, cüretlerini arttırmak, gurur ve saygısızlıkla gayrı muntazam bir surette kıtale çattırmak için idi ki, savaşa başladıktan sonra gözlerinde müminleri birdenbire büyütmüş, çoğaltıvermişti.
Âl-i İmrân suresi'nde de geçtiği üzere "göz görüşüyle kendilerinin iki katı kadar görüyorlardı." (Âl-i İmran, 3/13) yani üçyüz onüç kişi olan Müslümanları iki bin kişi gibi görüyorlardı, kalplerine korku giriyor, ödleri kopuyordu. Her iki tarafın kalbleri üzerinde durmadan değişip duran bu duygular, aslında normal göz yanılmalarının çok üstünde ve ötesinde bizzat Allah'ın iradesi ve hükmüyle meydana geliyordu. İşte bu durum bile Allah'ın kudretini gösteren başlı başına bir mucizeydi. Allah Teâlâ, yalnız müminleri akıbeti ve hakiki kuvveti görebilen bir gözle baktırıyordu ve işte böyle tarafları birbirinin gözünde az ve zayıf gösteriyordu ki, o fiil alanına çıkan emri kesinlikle meydana getirsin. Yani hükmettiği ve olmasına karar verdiği olayı, iki tarafı birbirine çattırmak suretiyle oluş sahasına çıkarsın, sonuçları itibariyle harika bir zafer olan harbi tam bir emr-i vaki, bir oldu bitti yapsın. Böylece yukarıda da geçtiği üzere o emri, yani İslâm'ı aziz kılan ve küffarı zelil eden furkan harikasını gerçekleştirsin.
Bu ifade ile şunu anlatmak isteriz ki, buradaki "emran kâne mef'ûlâ" dan maksat, iki ordunun karşılaşması emridir, öncekinden murad da furkandır. Buna da daha önceki âyetlerde "yevmelfurkan", "yevmel-tekalcem'ân" ile işaret edilmiştir. Demek ki, Bedir Savaşı, başlangıcı bakımından da bir ilâhî mucize eseridir, sonucu bakımından da mucizedir. Baştan sona bütün aşamaları ve cereyan şekli ile de birçok harikaları içinde barındırmaktadır. Şu halde bütünüyle bir ilâhî mucize ve beyyinedir. Bütün işler de ancak Allah'a irca olunur. Yani yalnızca bu ve bunun gibi olağanüstü olan işler ve oluşlar değil, size sıradanmış gibi görünen işler dahi Allah'a irca olunur, ona döndürülür. Her iş eninde sonunda ona dayanır. (bk. Elmalılı, İlgili Ayetin Tefsiri)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Enfal Suresi, 43- 44. ayetlerde geçen, Bedir harbinde düşman sayısının müminlerin gözlerine az gösterilmesi, meselesini açıklar mısınız?
- RESÛLULLAH'IN TEBLİĞE DEVAM ETMESİ VE TAİF'E GİTMESİ
- Allah affetmez diyeni Allah affetmez, sözü hadis mi?
- Beni İsrailden abid bir kişinin ameline güvenmesinden dolayı cehenneme gitmesi ile ilgili hadisi açıklar mısınız?
- Beni İsrail'den abid bir kişinin ameline güvenmesinden dolayı cehenneme gitmesi ile ilgili hadisi açıklar mısınız? "Beni İsrail'de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkardı diğeri de ibadette gayret gösteriyordu..."
- PEYGAMBERİMİZİN ŞAM`A İKİNCİ GİDİŞİ
- Peygamberimiz (s.a.v.)'in ticaret için çıktığı ikinci Şam yolculuğu nasıl gerçekleşmiştir? Bu yolculuk sırasında peygamberlik alametleri olan harika hadiseler nelerdir?
- Rabbimiz Kur'an'da neden "belki, veya" gibi belirsizlik belirten kelimeler kullanıyor, hikmeti nedir?
- Peygamberimiz (s.a.v.) İslâma davet için gittiği Tâif'te nasıl karşılanmıştır, dönüşünde neler olmuştur?
- Hz. Ali'nin, Hz. Ebu Bekir'e biat etmediği doğru mudur?