Dualardaki sayıların hükmü nedir?

Tarih: 24.11.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bunlara bidat denilebilir mi?
- Tefriciye duasını 4444 defa okumak şart mıdır? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamber Efendimiz (asm)'den rivayet edilen ve belli sayılarda okunması isetenen dualar, zikirler, tesbihler vardır. Bunların, bu sayılara uygun olarak okunması sünnettir.

Maddi kilitlerin kendilerine münasip anahtarları olduğu gibi manevi kilit hükmünde bazı sırların da kendilerine münasip ölçülerde anahtarları vardır.

İşte bazı ilahi sırların açılabilmesi için belirli sayıda tesbihin veya salavatın çekilmesi uygun olur. Bu sayı kasten çekilmez ise o ilahi sırra erişilmesi mümkün olmayabilir. Fakat sehven, yani unutarak yanlış çekilmiş ise Cenab-ı Hakk'ın rahmetinden kabul etmesini bekleriz.

4444 Tefrîciyye veya 41 Yâsîn gibi belli sayılarda okunan dualar, zikirler, salavât, âyetler ve sureler hakkında ise, -namazlardan sonra 33 adet olarak söylenen tesbîh, tahmîd ve tekbîr gibi bazı rivayetler müstesna tutulursa- emreden, tavsiye eden bir nas yoktur. Müslüman istediği kadar Tefrîciyye diye anılan salavât veya Yâsîn Suresi veya dua okuyabilir. "Bunu şu kadar okumak sünnettir, farzdır, dinin emridir..." derse veya böyle inanırsa bid'at gerçekleşir. Böyle bir inanç olmaksızın, şahsî veya başkasının tecrübesine dayanarak "Bu kadar okumanın şuna faydası oluyor, oldu" der, okur ve tavsiye ederse bu bid'at olmaz ve sakıncası da bulunmaz.

Bilindiği üzere Peygamberimiz’e (sas) salatü selam getirmek, bizim ömür boyu mükellef olduğumuz hasbi görevimizdir. Bu konuda Ahzap Sûresi’ndeki ayette ve birçok hadislerde salatü selam okumamız emredilmektedir. Nitekim namazlarımızda tekrar ettiğimiz "Allahümme salli..." ve "Allhümme barik..." duaları da emredilen salavat dualarından bazılarıdır. Bizler bu gibi salavat-ı şerifeleri her fırsatta okur, Peygamberimiz (asm)’e salatü selam getirmeyi vazgeçilmez görevimiz olarak biliriz. Bunu yaparken de dünyevî bir karşılık beklemeyi aklımıza dahi getirmeyiz..

İşte hiçbir dünyevi maksat beklemeden, sadece Peygamberimiz (asm)'in şefaatine nail olma ümit ve niyetiyle okuduğumuz bu salatü selamlara bazıları bu defa , -Salat-ı Tefriciye’de olduğu gibi- peşin dünyevi bir istek de yükleyerek okumaya başlıyorlar. Böyle durumda ise soru şu oluyor:

Dünyevi bir niyetle okunan salatü selamda beklenen peşin dünyevi sonuç, kesin şekilde elde edilebilir mi? Böyle dinî bir hüküm var mıdır?

Bu soruya sıhhatli cevap verebilmek için okunan salavatların birer dua olduğunu, duanın karşılığının ise çoğunlukla ahirette verileceğini hatırlamaya ihtiyaç vardır. Şöyle ki:

Salat-ı Tefriciye gibi salatü selamlar Peygamberimiz (asm) için yaptığımız birer makbul duadırlar. Dualar ise ibadet niyetiyle okunur. İbadetlerin karşılığı da bazen dünyada verilse bile çoğunlukla da ahirete tehir edilir. Bu sebeple, bu okumalarda dünyevi sonuç hemen alınmazsa "duam kabul olmadı, redde uğradı" diye ümitsizliğe düşülmez.. Belki karşılığı ebedi hayatta verilmek üzere ahirete tehir edildi, denerek salatü selama devam edilir...

Yani hangi sıkıntıdan kurtulmak niyetiyle okunursa okunsun, okuyan karşılığını hemen peşin olarak dünyada alacak, düşündüğü sonuca da mutlaka hemen varacak, diye bir hüküm yoktur.. Kaldı ki, maruz kalınan sıkıntılar, bu gibi duaları okumanın da vakitleri olarak görülür. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri’nin bu konudaki hatırlatmaları mealen şöyledir:

"Dua bir ibadettir! Kul, kendi aczini ve fakrını dua ibadeti ile ilan eder. Zahiri maksatlar ise dua ibadetinin vakitleridir! Hakiki faideleri değil. Çünkü ibadetin faidesi, ahirete bakar! Dünyevi maksatları hasıl olmazsa, o dua kabul olmadı, denilmez, belki daha duanın vakti bitmedi denir, dua yapmaya devam edilir..." (Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektubun Birinci Zeyli)

Bu sebeple Salat-ı Tefriciyye gibi mübarek ve makbul salavat dualarını, sadece dünyevi ihtiyacımızı karşılama aracı durumuna düşürmemeli, ebedi hayatta karşılığını göreceğimiz bir şefaat vesilesi duamız olarak okumalı, peşin sonuç alınmazsa okuduğumuz salavatlar boşa gitti dememeli, karşılığı ahirette verilecektir diye devam etme şevkimizi korumalıyız...

4444 kere okunma rakamına gelince: Kolay hatırda kalması için böyle bir rakam söylenmiş olabileceği gibi, bir sır da bulunabilir bu miktar okumalarda. Nitekim tefsir sahibi Kurtubi’nin, 4444 defa okunması halinde kabul olacağı yönünde bir ümidi vardır. Ancak bu da bir ümittir. Bu miktarı bulan okumalar mutlaka kabul olur, bulmayan ise redde uğrar demek değildir. Nitekim günde 41 defa, 21 defa okunmalıdır, diyenler de olmuştur. Duadır bu.. Az okuyanın az, çok okuyanın da çok sevap alması hem makul hem de meşru bir sonuç olur. Dünyevi sonuç kesin olmasa da uhrevi sevap ihlası nispetinde kesinleşir diye düşünmek doğru olur.

Böyle düşünmenin faydası şu olur; bunca ümitle okunduğu halde dünyevi sonuç alınamazsa, "boşa okuduk" diye bir kırılmaya sebep olmaz, karşılığı ahirette ebedi şekilde verilecek diye ümit bağlantısı devam eder, kopma olmaz. Mühim olan da kopmanın olmaması, ümitsizliğe düşülmemesidir. Okuma azim ve aşkının devam etmesi, bu sevaptan mahrum kalınmamasıdır. 

İlave bilgi için tıklayınız:

Dualara va'dedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları nelerdir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 100.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun