"Ben yanında zikredildiğim zaman bana salât okumayan kimsenin burnu sürtülsün." hadisini açıklar mısınız; salavat getirmenin önemi nedir?
Değerli kardeşimiz,
"Ben yanında zikredildiğim zaman bana salât okumayan kimsenin de burnu sürtülsün!" (Tirmizi, Da'avat 110)
Bu hadis Peygamberimiz (asm)'e bilerek ve kasten salavat getirmeyenler için söylenmiştir.
Bilindiği üzere Efendimiz (asm) Hazretleri’nin adı anıldığında duyan her Müslüman’ın salavat getirmesi ihmal edilmez bir görevi, unutulmaz bir vefa borcudur.
O kadar ki, O’nun irşadıyla var oluş hikmetini anlayan her Müslüman’ın üzerine bu salavatın ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, tekrarlarda ise sünnet olduğu bildirilmiş, salavatın terki ise şefaatten mahrumiyete sebeptir, denmiştir.
İyilik gördüğü kimselere iyilik etme minnettarlığı duyan, hatta bir kahvenin kırk yıl hatırını sayan insanlar, ebedi hayatını kurtarmaya vesile olan Resulüllah’a da (asm) elbette minnettarlık duyacak, adını duyunca büyük bir hürmet ve sevgiyle salavat getirecek, böylece gösterdiği bu bağlılıkla da şefaatine nail olacaktır.
Nitekim Ahzab suresi ayet 56’da Rabbimiz de salavat getirmeyi emretmektedir:
"Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na tam bir teslimiyetle salat ve selam edin!.."
Bu ayetin emri gereği olarak ömürde bir defa salavat getirmek farz, sonraları her ilk duyuşta vacip, aynı yerde tekrarlanmalarda ise sünnet olduğu ifade edilmiştir. Anlaşılan odur ki, getirilen salat–ü selamdan hem Rabbimiz, hem de melekleri razı olmakta, ayrıca melekler salavat getirenlere de dua etmekteler.
Hadis kitaplarında görüyoruz ki, Efendimizin (asm) Cennet’teki makamının yükselmesine sebep olan salavatı okuyan insana melekler, “Allah da senin makamını yükseltsin!” diye dua etmekte, öteki melekler de bu duaya âmin demekteler. Salavat getiremeyene ise, “Allah da senin makamını yükseltmesin!” diye tepki göstermekte, öteki melekler de bu tepkiye amin diyerek iştirak etmekteler.
Demek ki, Efendimiz (asm)'in adını duyunca salavat getirenler meleklerin hayır duasını alır, getirmeyenler ise bedduasına maruz kalırlar. Ayrıca, Peygamberimiz (asm) de, adını duyduğu hâlde salavat getirmeyen vefasız ümmetine kırılmakta, bunu da “burnu sürtülsün!” sitemiyle dile getirmektedir.
Salavatın çeşidi sayılamayacak kadar çoktur. Bunların en meşhurları da namazlarda tahiyyattan sonra okuduğumuz, “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” ile “Sallallahü aleyhi vesellem” salavatlarıdır. Manaları şöyle özetlenebilir:
"Rabbimizin rahmeti, meleklerinin istiğfarı ve bizim de selamımız Efendimiz Hazreti Muhammed ve ailesi üzerine olsun."
Bu gibi salavatlar Efendimize has bir dua olduğundan, O’na mahsus duayı Rabbimiz reddetmez.
Bu niyetle bizler de özel dualarımıza redde uğramayan salavatla başlar, salavatla bitirirsek iki makbul dua arasına aldığımız duamızın kabul olacağını ümit ederiz. Okuma ve yazmalarda ise Efendimizin (asm) adı geçince açıkça:
“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” yahut da “Sallallahü aleyhi ve sellem” demek en güzeli olduğu gibi, yazanların salavatın baş harfleriyle (asm) yahut da (sas) şeklinde işaretlemeleri de salavatı hatırlatmak demektir.
Ancak yazıda bu gibi salavat getirme işaretleri çoğalınca okuyanlar bazen zorlanmakta ve maksadının aksine, hürmet için konan işaretler bazen hürmet zedelenmesine de sebep olmaktadır. Böyle bir hürmet eksilmesine sebep olmaktansa, işaretleri azaltıp okuyanın irfanına bırakmakta isabet olsa gerektir.
Efendimize (asm) getirilen salavat, günahının affına sebep denemez; çünkü O’nun böyle bir durumu söz konusu değildir. Makamının yükselmesine vesiledir. O yüzden Efendimizin makamını kimse tahmin ve tespit edememektedir. Çünkü her saniye, iyiliğine sebep olduğu ümmetinden nehirler gibi salavat duaları akmakta, böylece yükselmenin hiç durmayıp kıyamete kadar da devam edeceği anlaşılmaktadır.
Tarihi bir saygı örneği:
Sultan Mahmud Gaznevi, Muhammed adındaki hizmetçisine her defasında çok sevdiği bu Muhammed adıyla hitap ettiği hâlde bir defa da babasının ismiyle hitap eder. Buna üzülen hizmetçi, neden çok sevdiği güzel ismiyle değil de babasının ismiyle çağırdığını sorunca Sultan’dan şu cevabı alır:
"Ben her defa abdestli bulunuyor, o yüce ismi abdestle söylüyordum. Bu defa abdestim yok! O mübarek ismi abdestsiz ağzıma almaktan utandım!.."
Mübarek ismi duyduğu hâlde gönlü kıpırdamayan salavat tembellerine ithaf olunur.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Kadının kocasına itaati konusundaki hadiste "secde etme" "taş taşıma" gibi ifadeler niçin kullanılmıştır? "Eğer bir kimsenin bir başkasına secde etmesini emretseydim, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim ve..."
- Efendimize getirilen salavatın önemi ve "Bana salavat getirmeyenin burnu sürtülsün..." sözünü (hadisini) nasıl anlamalıyız?
- Peygamberimize (asm) salavat okumanın hükmü nedir ve şekli nasıl olmalıdır?
- Peygamber Efendimize salat ve selam göndermek ne demektir; nasıl selam verilir?
- Peygamberimize (asm) salavat okumanın hükmü nedir? Peygamberimizin ismini duyduğumuzda "asm / sav / sas" sözünü söylemek farz mıdır; salavatı sesli mi sessiz mi söylemek daha uygundur?
- Peygamberimiz, neden kendine salavat getirmemizi emretmiştir?
- Peygamberimize salavat getirmenin önemi hakkında bilgi verir misiniz?
- SALÂT, SALAVÂT
- Namazlardan sonra yapmış olduğumuz Tesbihat'ın kaynağı neye dayanmaktadır?
- 1 salavat oku 100 huriye kon, hadis mi?