Doğrudan doğruya Kuran’dan alıp ilhamı sözü sünneti inkar etmek mi?

Tarih: 03.11.2025 - 10:12 | Güncelleme:

Soru Detayı

“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” cümlesinin Kuran bize yeter anlamına geldiğini söyleyenler var, bunu nasıl anlamalıyız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Mehmet Akif’in bu beyti, Kuran ve Sünnetin özüne dönmeyi ve İslam’ı çağın insanına doğru ve anlaşılır bir dille anlatmayı vurgular.

Merhum Akif, bu beyitle aslında bize şunu söylüyor:

“İslam’ı asrın modalarına uydurmayın; ama asrın insanına, Kuran’ın hakikatlerini onun anlayacağı bir dille anlatın.”

Yani modernitenin şekillendirdiği zihinlere, bozulmamış İslam’ı sahih kaynaklardan anlatmak gerekir.

Bu, hem geleneğe sadakat hem de çağın diliyle irtibat kurma çağrısıdır.

Birçok insan farklı sebeplerle bir kanaat ve inanca sahip oluyor, önce (peşin) sahip oluyor, sonra bu inancı veya kanaati ispat için delil arıyor; doğru olanı inanç ve kanaate delil ile ulaşmaktır. Birinci yöntem taklitçilerin, ikincisi düşünür, araştırmacı ve müçtehitlerin yolu, yöntemidir.

Bir önemli kusur daha var:

Bir haber duyuyorlar, dedikodu pazarı sosyal medyadan dinliyor veya okuyorlar; tahkik etmeden, ilgili bilginin kaynağını, varsa onun cevabını okumadan inanç ve kanaat sahibi oluyor, onu yayıyorlar; halbuki Allah Teâlâ bir haber aldığımızda onun doğruluğunu araştırmamızı emrediyor.

Şimdi Âkif merhumun o meşhur beytine gelelim:

Onu kıskanan veya başka bağlantısı olan bazı kimseler, bu mısraı ele alıp Akif’in sünneti inkâr ettiğini, her önüne gelenin içtihat edebileceğini söylemiş olduğunu iddia ediyorlar.

Halbuki onu doğru anlamak için Safahat’ta yer alan, konuyla ilgili diğer şiirlerine bakmak gerekmez mi?

Şimdi biz o şiirlerden bazılarını aktaracağız, göreceğiz ki, Akif, yalnızca taklide karşı çıkıyor, usulü ve sünneti inkâr etmiyor, ehlinin yapacağı içtihadı savunuyor.

Onun bu beyitte dediği şey “İslam’ı asrın idrakine yani Batı modernitesine uydurmak değildir; tam aksine sahih İslam ne ise onu, bozmadan, değiştirmeden, modernite müminleri ile rüzgâra kapılmışların anlayacağı bir dilden söylemek ve anlatmaktır. Doğrudan doğruya Kuran’dan alıp” derken Sünneti ve usulü dışladığını sananlar yanılıyorlar:

Bakın ne günlere kaldık: Ya beş ya altı kopuk

Yamaklarıyla beraber ki hepsi kılkuyruk,

Utanmadan çıkıyor, içtihada kalkışıyor!

Bu hâle karşı tahammül hakikaten zor…

Kilitlidir kapı “ümmî duhât” için amma

Kıyâm-ı haşre kadar ictihad eder “ulemâ”

Düşünmüyor bu kopuklar ki: Müçtehid geçinen

Zamanın olacak muktedası irfanen.

Kitab’ı, Sünnet’i, icmâ’ı sağlam anlayacak

Hilafı yoklayacak, ihtiyacı kollayacak

Durum böyle iken, sormak gerekmez mi?

Ya içtihada nasıl kalkıyor bu sersemler?

O içtihada ki: Dünya kadar ulûm ister!...

Sabahleyin mütefelsif, ikindi üstü fakih;

Sular karardı mı pek yosma bir edib-i nezih;

Yarın müverrih, öbür gün siyasetin kurdu;

Bakarsın ertesi gün içtihada pey vurdu ...

Hülâsa, bukalemun fıtratında züppelerin

Elinde maskara olduk...Deyin de hükmü verin!

Bu beyitlerden de açıkça görüleceği üzre, Mehmet Akif, ilim ve ehliyet sahibi olmadan din hakkında ahkam kesen, her gün başka kılığa giren cahil taklitçilerin içtihada kalkışmasını eleştiriyor; gerçek ictihadın ancak Kuran, Sünnet ve ilimde derinleşmiş alimlere mahsus olduğunu vurguluyor.

Başta temas ettiğimiz ayetin mealin hatırlayalım:

"Ey iman edenler, eğer fasıkın biri size bir haber getirirse, onun içyüzünü araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz." (Hucurat, 49/6)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun