"Daru'l-harb olan yerdeki Müslüman olmayanların malları ve kadınları Müslümana helaldir." sözü doğru mudur?
Değerli kardeşimiz,
Müslümanlarla savaşan kâfirlerin -savaş esnasında- elde edilen malları ganimet olarak taksim edilir. Esir alınan kadınları da cariye olur. Bu işler rast gele değil, belli bir taksimata tabi tutularak yapılır.
Savaş hali dışında hiçbir kâfir kadınla cariye muamelesini görmek caiz değildir. Bu sebeple “yabancı kadınlar senin cariyendir” diyen bir İslam âliminin olduğunu düşünemiyoruz.
Bir de şunu unutmamak gerekir ki; her gayrimüslim ülke “daru’l-harb” değildir. Her yabancı da harbî değildir. Daru’l-Harb daha çok Müslümanlarla savaş halinde olan ülke demektir. Barış anlaşmasını imzalamış yabancı ülkelerin hiç birisine savaş muamelesi görülmez. “Müslümanlar anlaşmalarına bağlıdır” prensibi İslam hukukunda çok önemli bir yer tutmaktadır.
Kanaatimizce bu konuda şöyle bir yanlış anlaşılma olmuş olabilir; zina eden kimsenin had (recim veya kırpaç) cezasına çarpılmasının bazı şartları vardır. Bunlardan biri de Malikî Mezhebi'nin alimlerinden İbnu’l-Macişun’a göre, kadının harbîye olmamasıdır. (V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 6/38). Bu görüş, alimlerin cumhuruna muhalif olmakla beraber, söz konusu kadınlarla ilişkide bulunmanın zina olmadığı anlamına gelmez. Belki burada “cariye edinme hakkından doğan bir şüphe” söz konusu olduğu için, formel hukuk açısından had cezası tatbik edilmez, fakat dinî hükümler bakımından yine de zina suçundan doğan günahı hak etmiş olur.
Yine Malikîlerden Eşheb’e göre ganimet malından olan bir kadınla zina etmek de haddi gerektirmez. Diğer mezhep alimleri de bu görüştedir. Çünkü ganimet taksim olmadan bir şey almanın caiz olup olmadığı hususunda ihtilaf vardır. Had cezaları ise şüpheli yerlerde tatbik edilmez.(a.g.y).
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet