Ölülerden yardım istemenin şirk olduğu konusunda ne dersiniz?

Tarih: 11.03.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Darda kalmış kişi dua ettiği zaman onun yardımına kim yetişiyor." (Neml, 27/62)
"Kendisine cevap veremeyecek kimseleri çağırandan daha sapık kimdir?" (Ahkaf, 46/4-6)
- Bu gibi ifadeler, ölülerden yardım istemenin şirk olduğu anlamına gelmez mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Önce şunu belirtelim ki, bu ayetlerde müşriklerin durumu tasvir edilmekte, onların putlara tapmalarının, yalvarıp yakarmalarının yanlışlığı ortaya konmaktadır.

Bu sebeple ilgili ayetlerin tam meali şöyle olmalıdır:

“O (taptığınız) nesneler mi üstün, yoksa çaresiz kalıp kendisine yalvaran insanın duasını kabul edip sıkıntısını gideren ve sizi dünyada halifeler yapan Allah mı? Hiç, Allah ile beraber başka tanrı mı olur? Elbette olmaz! Ne de az düşünüyorsunuz!” (Neml, 27/62)

“Müşriklere de ki: 'Şimdi baksanıza şu sizin Allah’tan başka ilahlaştırıp yalvardığınız putlarınıza(!) söyler misiniz, onlar yerde hangi şeyi yaratmışlar, yoksa göklerde mi bir ortaklıkları var?' (Akıl yönünden bu mümkün olmayınca, nakil yönünden putlara ibadetin gerçek olduğunu gösterin.) Eğer bu iddianızda tutarlı iseniz, daha önce gelmiş bir kitap yahut hiç değilse bir bilgi kalıntısı varsa getirin görelim.”

"Kendisinin duasına, ta kıyamete kadar cevap veremeyecek olan ve esasen kendilerine yapılan dualardan habersiz o Allah’tan başka uydurulan nesnelere yalvaran kimseden daha şaşkın biri hiç olabilir mi?"

"İnsanlar diriltilip mahşere toplandıklarında bu putlar, müşriklere düşman kesilir ve onların kendilerine tapınmalarını şiddetle reddederler.” (Ahkaf, 46/4-6).

Ahkaf 4. ayette yer alan “ma ted’ûne” ifadesi “ma ta’budun = Allah’tan başka ilahlaştırıp yalvardığınız / taptığınız putlarınız…” şeklinde açıklanmıştır. (bk. Semarkandî, Âlûsî, ilgili ayetin tefsiri)

Ahkaf 5. ayette geçen “yed’û” kelimesi de “ya’budu = tapmak” olarak açıklanmıştır. (Taberî, ilgili ayetin tefsiri)

Bütün tefsirlerde putlara yapılan dua, onları ilah yerine koyarak tapmak ve yalvarmak olarak algılanmıştır. Zaten dua da bir ibadettir. Nitekim hadis-i şerifte “Dua ibadetin ta kendisidir.”(Tirmizî, Tefsir, 3, h. No: 2969) diye ifade edilmiştir.

Bu bilgiler ışığında rahatlıkla denilebilir ki; eğer kendilerine yalvardığımız, yardımlarını istediğimiz kimseleri, Allah’tan bağımsız olarak iş yapabilen bir yardım kaynağı olarak görürsek, bu açık bir küfür ve şirktir. Bunun ölü veya diri olmasında bir fark yoktur. Örneğin bir kimse, kabrinin başına gittiği bir veliye veya muayenehanesine gittiği bir doktora “Ne olur, yalvarırım, bana şifa ver.” dese açıkça şirke girmiş olur. Yok eğer yalvardığımız kimseyi bir sebep bir vesile olarak görürsek, bunda bir sakıncanın olduğunu düşünmüyoruz ve Ehl-i sünnet alimlerinin büyük çoğunluğunun görüşü de bu merkezdedir.

Aynı misali tekrar edersek; bir kimse kabrinin başına gittiği bir veliye veya muayenehanesine gittiği bir doktora “Ne olur yalvarırım bana yardımcı ol ki, Allah sizin vesilenizle bana şifa versin.” dese, yani; “Ey Allah’ın peygamberi, ey Allah’ın veli kulu! Ne olur benim için Allah’a dua et, O’na yalvar ki bana şifa versin.” veya “Ey doktor! Hastalığımı iyi teşhis et ve ona uygun bir ilaç ver (manen bu fiilî dua ile yalvar) ki Allah bana şifa versin.” dese, bunda hiçbir sakınca yoktur.

Vesilelik, haddini aşmadan, dünya hayatında diri olan kimselerden yardım istemekte bir sakınca olmadığı gibi, öbür dünya hayatında/berzah aleminde diri olan kimselerden yardım istemekte de bir sakıncanın olmaması gerekir. Şirk olgusunun sadece ölmüş olanlarla değil, hayatta olanlarla da yakın alakası vardır.

Yahudilerin -kesecekleri inek hakkında- kendileri doğrudan Allah’tan beyanını istemeyip, bir vasıta olarak Hz. Musa (as)’a, “Rabbine yalvar da onun ne olduğunu bize açıklasın.”(Bakara, 2/68-70) şeklindeki ifadelerinin bir şirk olmadığı ortadadır. Kaldı ki, Hz. Cebrail (as) Allah ile peygamberler arasında bir vasıtadır; peygamberler Allah ile diğer insanlar arasında birer vasıtadır. Demek ki her vasıta şirk değildir.

Yukarıdaki ayetlerde ifade edildiği üzere -kör, sağır, dilsiz, akılsız, cansız nesneler gibi- vesilelik makamında vasıta olma kabiliyeti olmayanlar, vesilelik makamından çıkıp yalancı birer ilah konumuna sokuluyor ve dolayısıyla açık küfür ve şirk oluyor. Ama vesilelik cihetiyle vasıta olma kabiliyeti olan kimseler, birer sebep, şefaatçi, vesile konumundadır.

İslam inancına göre, ölüp berzah alemine göçenler de diridirler, ruhları bakidir, onlar da bu vesilelik kabiliyetine sahiptir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Dua ederken vesile kılmak, evliyalardan medet istemek hakkında bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun