Cinsel objeler şeklinde bitkilerin yaratılma hikmeti nedir?

Tarih: 21.03.2020 - 10:59 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kadın şeklinde meyve veren vakvak ağacı gerçek midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsanlar ağaçları tanıyabilmek için onlara bütün dünyada ortak bilim dili olarak kabul edilen Latince isim verirler.

Mesela, gülün Latince ismi ROSA’dır. Siz “Gül” deseniz, Türkçe konuşanlardan başkası bu ismin hangi bitkiye ait olduğunu bilmez. Ama Rosa dediğiniz zaman, bütün dünya bu ismin gül çiçeğine ait olduğunu bilir.

Latince isim verilirken de o bitkiyi diğerlerinden ayıran bir özelliği varsa, o isim olarak verilir.

Mesela, o bitkinin nane kokusu varsa, nanenin Latince karşılığı Mentha’dır. Dolayısıyla nane bütün dünyada Mentha olarak bilinir.

Bunun gibi şekli ve yapısı gibi özellikleri de yine isim olarak verilir. Bazı bitkilerin şekilleri ve meyveleri kelebeğe benzeyebilir. Arıya benzeyebilir ve bunun gibi. Şeklin illa ifade edilen isme yüzde yüz benzemesi de şart değildir. İlk görünüşte neyi andırıyorsa o isim verilebilir.

Şimdi bu kısa izahtan sonra, “Kadın şeklinde meyve veren vakvak ağacı gerçek midir?” sorusuna bakalım.

Uzakdoğu’da böyle bir ağaçtan bahsediliyor. Fakat internette abartılarak çizilmiş resimler ağaca monte edilmiş. Ağaç hakkında bir takım efsaneler ağaca meyve şeklinde minyatür olarak resmedilmiş. Yoksa gerçek meyve, ilgili videoda veya resimlerde verildiği gibi değil.

Bazı bitkilerin insana veya insanın bazı organlarına benzemesinin hikmeti soruluyor. Genelde o tip benzemeler sadece genel hatları itibariyledir. İnsanlar o bitkileri kolay tanıyabilmek ve hatırlayabilmek için mübalağalı bir benzetme ile isim vermektedirler. Üzerinde durmaya değmez.

Yaratılış hikmeti ise, her varlığın bir değil birden fazla yaratılış gayesi ve hikmeti vardır. Bizim ilmimiz her şeyi anlamaya yeterli değil ki, her birisinin yaratılış hikmetini ve gayesini, bilelim. Birileri merak edip araştırırsa belki bazı ipuçları bulabilir.

Varlıklar içerisinde en güzel şekilde yaratılmış olan insandır. Biz kendi bedenimize bakıp Allah’ın bizi ne kadar çok sevdiğini anlayıp ve her an bizim hayatımızın devamı için bütün ihtiyaçlarımızı karşıladığını düşünüp O’na karşı kulluk görevimizi yapmakla teşekkür vazifemizi ifade etmeye gayret etmeliyiz.

Her bir azamızın vücudumuzun her yerinde olma ihtimali varken, Allah her birisini en iyi yerde ve şekilde yaratmıştır. Gözümün iki tane olması, sonsuz ihtimalde bir ihtimaldir. Sağ gözümüz vücudumuzun her yerinde olabilirdi. Sol gözümüz de öyle. Gözlerimizin şekli de birbirinden farklı olabilirdi. Birisi inek gözü gibi, diğeri de sinek gözü gibi olabilirdi.

Kulağımızın birisi ensemizde, birisi burnumuzun üstünde olamaz mıydı? Kulağın birisi fare kulağı gibi, diğeri de keçi kulağı gibi olmasına mani neydi?

Gözlerimiz önde ağzımız arkada olamaz mıydı?

İşte biz bunları düşünüp, her organımızı yerli yerinde ve en güzel şekilde yarattığı için O’na ibadetle teşekkürümüzü yapmalıyız.

Bitti mi? 

Hayır, bitmedi.

Her saniye her bir hücremizde üç bin değişik hadise yaratılıyor. Vücudumuzda ortalama 70 trilyon hücre var. Bir saniyede Allah’ın bizim vücudumuzda meydana getirdiği değişiklik: 70 trilyon x 3 bin = 21x1016  kadar.

Bu hadiselerden bir tanesi noksan olsa hayatımız devam etmeyecek.

İşte biz bunları düşünüp Allah’a karşı her an teşekkürümüzü ziyadeleştirmemiz lazım. Bu şekilde düşünmeye tefekkür deniyor ve Allah böyle bir saat tefekkürü bir sene nafile ibadet sevabından daha üstün tutuyor.

Biz bunu yapmalıyız.

Yoksa ağacın meyvesinin veya şeklinin kadına veya erkeğe benzemiş olmasıyla meşguliyeti biz şeytana bırakalım.

Şayet alemimizde Allah yoksa, peygamber yoksa, abdest, namaz, niyaz yoksa, biz tam şeytanın istediği tipte birisiyiz demektir.

Böyle birisi olmaktan Allah’a sığınmak lazım.

İnsanın dünya hayatı çok kısa. Hayatımız âdeta pamuk ipliğine bağlı. Hiç kimsenin bir saniye sonraki hayatına garantisi yok.

Halbuki ahiret hayatı sonsuz. O sonsuz hayat burada, gayet kısa olan bu dünya hayatıyla kazanılacaktır.

Mesela dense ki, bir haftalık ömrünüz kaldı. Her halde böyle lüzumsuz şeylerle vakit harcamayı bir tarafa bırakır hemen ibadetlerimize başlardık.

Halbuki bir hafta çok uzun bir süredir. Zira bir dakika sonrasına garanti verilemeyen bir hayat serüvenindeyiz.

O bakımdan bizim hem kendimizden hem de her kardeşimizden beklediğimiz, lüzumsuz işleri bir an önce bir tarafa bırakıp dünyaya geliş gayelerimizi öğrenerek ve ona göre bir hayat tarzı yaşamaktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun