Cennetlik ve cehennemlikler kimlerdir?
- İnternette okuduğum bir yazıda Peygamberimiz kimlerin cennetlik, kimlerin cehennemlik olduklarını buyuruyordu.
- Bu konudaki hadisi kaynağıyla verip açıklamasını yapar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Peygamber Efendimizin (asm) cennetlik ve cehennemlikleri saydığı bir hadis-i şerif şöyledir:
Hârise İbni Vehb (ra) Resûlullah (asm)'i şöyle buyururken işittim dedi:
سمعتُ رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقولُ :
« أَلا أُخْبِرُكُمْ بِأَهْلِ الجنَّةِ ؟ كُلُّ ضَعيفٍ مُتَضَعِّفٍ لَوْ أَقْسَم عَلَى اللَّه لأبرَّه ، أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بَأَهْلِ النَّارِ؟ كُلُّ عُتُلٍّ جَوَّاظٍ مُسْتَكْبِرٍ »
“Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği ve fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah’ın gerçekleştireceği kimselerdir.
Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalpli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” [Buhârî, Eymân 9, Tefsîru sûre (68), 1, Edeb 61; Müslim, Cennet 47].
İnsanları dış görünüşleriyle ele almak, onları giyimlerine kuşamlarına göre değerlendirmek bizim en zayıf yanlarımızdan biridir. Hadis-i şerif bu tür değerlendirmelerin ne kadar yanlış ve yanıltıcı olduğuna, insanları kabuğa ve kalıba göre değil, kalp ve gönül zenginliklerine göre değerlendirmenin gereğine işaret etmektedir.
En değerli incilerin gösterişsiz istiridye kabukları içinde yattığı gibi, sade ve basit kıyafetler içinde ne cevherler yatar; ama malum alışkanlığımız sebebiyle biz onların farkında olmayız.
İbrahim Hakkı Erzurûmî Hazretlerinin dediği gibi:
Harâbât ehline hor bakma Şâkir,
Defineye mâlik vîrâneler var.
Göz ucuyla bakıp geçtiğimiz veya bakmaya değer bulmadığımız niceleri, eli öpülecek insanlardır. Onlar Allah katında öyle hatırlı kişilerdir ki, “Vallahi bu iş şöyle olacak.” diye yemin etseler, Allah Teâlâ onların yeminini yerine getirir. Kur’ân-ı Kerîm,
“Biz o ülkedeki güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler seviyesine çıkarmak ve onları ötekilerin yerine mirasçı kılmak istiyorduk.” (Kasas, 28/5),
şeklindeki ayet-i kerimelerle, Cenâb-ı Hakk’ın daima bu nevi insanların yanında olduğunu ve onları güçlü zorbalara karşı koruduğunu anlatır.
Halkımızın Veysel Karânî diye bildiği Üveysü’l-Karenî’nin, “tâbiîn neslinin en hayırlısı olduğunu” söyleyen Peygamber Efendimiz (asm), Hz. Ömer’e (ra) ve diğer sahabelere onun hakkında bir tavsiyede bulunmuş ve:
“Üveys bir şey hakkında Allah’a yemin edecek olsa, muhakkak Allah onun yeminini yerine getirir, duasını kabul eder. Duası makbul bir zat olduğu için, eğer kendinize dua ve istiğfar ettirebilirseniz ettirin.” (bk. Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 224)
buyurmuş ve görmediği Üveys’in belli başlı özelliklerini söyleyerek onu tanıtmıştı.
Peygamber Efendimiz’in (asm) vefatından sonra Üveys Medine’ye gelince, Hz. Ömer Resûlullah’ın bu kara sevdalı âşığını bulmuş, Efendimiz’in sözlerini ona nakletmiş ve kendisine dua ettirmişti. Daha sonra da kendisi hakkında Kûfe valisine bir tavsiye mektubu yazmayı teklif ettiği halde Üveys buna yanaşmamış, onu çok iyi tanıyan birinin söylediği üzere, kuru bakır tam takır evine sessiz sedasız dönüp gitmişti. Bir zaman sonra halk onun ne büyük biri olduğunu anlayınca, Üveys memleketini bırakıp meçhul bir diyarın yolunu tutmuştu.
Hadis-i şerifte “şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah’ın gerçekleştireceği” söylenen bu kimseler, Allah rızasından başka bir şey düşünmeyen, gösterişe hiç değer vermeyen kimselerdir. Dağınık hâllerine bakıp da onları küçümsemeye kalkanlar yanılır ve aldanırlar. Zira bu Allah dostları “...Takva elbisesi daha hayırlıdır...” (A`râf, 7/26), ayet-i kerimesini kendilerine düstur edinmişlerdir.
Hadis-i şerifte sözü edilen cehennemliklere gelince, onlar bu mütevazı insanların aksine, kendini beğenmiş, büyüklük taslayan kimselerdir. Yemek içmekten başka düşünceleri yoktur. Ellerine geçen malın nereden geldiğine bakmazlar. “Haram helâl ver Allah'ım / Çoluk çocuk yer Allah'ım.” zihniyetine sahip olan zalim ve katı insanlardır. Çalımlı tavırları, kurumlu yürüyüşleri ile kendilerini kabul ettirmek ve saygı toplamak isterler. Bunların Allah katında beş paralık değeri yoktur. Zira Allah Teâlâ “büyüklük taslayanları sevmez.” (Nahl, 16/23).
Peygamber Efendimiz (asm) cehennemlik olanların en önemli özelliklerini "katı kalblilik, kabalık, cimrilik ve kurularak yürümek" diye belirtmiştir. Bunlar kendilerini diğer insanlardan farklı gören, halkı aşağılayan, onlara sevgiyi, ilgiyi ve sahip oldukları maddi ve manevi şeyleri layık görmeyen kimselerdir. Büyüklük ve ayrıcalık hastalığı onları toplumdan koparmıştır.
Kibir, Allah Teâlâ’nın hiç sevmediği, hatta en fazla gazap buyurduğu manevi bir hastalıktır. Kullarını çok seven Yüce Mevlâ, kimsenin onlara sert davranmasına, onları incitmesine razı olmaz. Verdiği maldan onlara da verilmesini, gönüllere koyduğu sevginin onlara da gösterilmesini ister. Kibir sahiplerini, sadece Allah’a mahsus olan büyüklük sıfatına ortak çıkmaya kalktıkları için sevmez.
Kula yakışan tevazudur; haddini bilmektir. Kusur ve noksanlarının farkında olmak, güçsüzlüğünü anlamak, bilgisizliğini kabul etmektir. Allah’ın sonsuz kudreti karşısında bir hiç olduğunu itiraf etmektir.
Bir kulun, aczini ve yetersizliğini bilmiyormuş gibi çalım satması, küçük dağları ben yarattım dercesine kurumlu yürümesi, insanlara değer vermemesi Cenâb-ı Hakk’ın affetmeyeceği bir küstahlıktır.
“Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz.” sözü, kibir hastalığına yakalanan kimselere güzel bir öğüttür.
Özetle;
- Cennetliklerin ve cehennemliklerin ayrı ayrı özellikleri vardır.
- Allah Teâlâ sevdiği kullarının isteklerini geri çevirmez.
- Müslümanlara karşı son derece mütevazı olmak, gönüllerini hiçbir şekilde incitmemek gerekir. Genellikle bütün insanlara, özellikle de Müslümanlara alçak gönüllü davranmalıdır.
- Kibir, gurur ve kendini beğenme, cehennemliklerin özellikleridir. Allah Teâlâ bu huylara sahip olanları sevmez.
- Katı kalblilik, kabalık, cimrilik ve kibirlilik cehennemliklerin özellikleridir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 254, 615)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet