Cenneti cehennemi kimse gördü mü?

- Cenneti cehennemi kimse görmedi, o zaman nasıl cennet için çabalayalım ya da nasıl cehennemden korkalım?
- Bir söz duymuştum kim gördü o cenneti ona özlem duyalım ya da kim gördü cehennemi ondan korkalım?

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, din bir imtihandır. Beden gözüyle görülen bir cennete ve cehenneme herkes iman ederdi, o zaman imtihan sırrı ortadan kalkardı. Herkes gözü önündeki cehennemden korktuğu için iman etmek zorunda kalırdı, o zaman imtihanın bir anlamı kalmazdı.

Bununla beraber, “Cenneti cehennemi kimse gördü mü?” sorusuna isteyen herkes görür desek abartı olmaz.

Nasıl mı?

Öncelikle ifade edelim ki, cenneti ve cehennemi yaratan Allah, bize bunların varlığını ve özelliklerini hem ayetlerle hem de ayetlerin tefsiri ve açıklaması olan hadis-i şeriflerle bildirmiştir. Elbette yaratan bilir ve elbette bilen konuşur.

Şu hâlde, yarattığı cennet ve cehennem hakkında da asıl söz sahibi Allah’tır ve o bize bunları haber vermiştir:

“Yaratan bilmez olur mu? O lâtiftir, her şeyden haberdardır.” (Mülk, 67/14)

Demek ki, cenneti, cehennemi ve iman ettiğimiz diğer bütün hakikatleri bize haber veren Allah’ın kendisidir.

Ayrıca, bizi ve evreni yaratan Allah, evrende olan her şeyden bize bir numune ve örnek vermiş. Biz de bu numunelerle beden gözüyle görmediğimiz ama var olan âlemlerin varlığını anlamış oluruz. Bu durumda, dünya gözüyle göremesek de akıl, gönül ve kalp gözüyle görmüş oluruz.

Örneğin her insanda ebedî yaşamak, daima genç kalmak gibi dünyada tatmin etmek imkânını bulamadığımız arzular vardır. Bu arzu ve istekler, başka ve ebedi bir âlemin varlığına işaret etmektedir. Anne karnındaki bebeğin el, ayak, göz, kulak gibi uzuvları nasıl ki, anne karnındaki hayatı için değil, bu dünya hayatı için yaratılmış ve bu hayatın varlığını gösteriyorlarsa, insanların pek çok istidat ve kabiliyetleri ve bilhassa ebediyet arzusu da ebedî bir âlemin varlığını göstermektedir.

İşte bunu beden gözüyle değil ama akıl ve gönül gözüyle görelim diye, bizi ve ebedi hayatı yaratan zat, bize bir örnek ve numune vermiş. Böylece herkes kendini okuyarak ebedî âlemin varlığını anlasın diye.

Demek ki, insanda ebedi yaşamak, sonsuz var olmak gibi istek ve arzular; ona bu duyguları verenin sonsuz olduğunu gösterdiği gibi, mademki bu dünyada sonsuz kalamıyoruz öyleyse sonsuz olacağımız başka bir yerin var olduğunu da bildirir.

Aynen bunun gibi, yine her insana kendisine iyilik yapanları mükâfatlandırma, kötülük yapanları da cezalandırma duygusu verilmiştir. Şu hâlde, kendine bu kadar nimetleri veren Zat'ın iyilik edenleri mükâfatlandıracağı, kötülük edenleri de cezalandıracağı yerlerin olacağına açık bir delildir.

Bu delil her insanda vardır ve dikkat eden her insan akıl gözüyle, gönül gözüyle cennetin de cehennemin de varlığını görür.

Diğer taraftan, düşmanlarının da tasdikiyle, evrenin en akıllısı en güveniliri en dürüstü en doğrusu en ahlaklısı... olan Hz. Muhammed (asm) Efendimiz, bizzat beden gözüyle de cenneti, cehennemi görmüş ve bize haber vermiştir.

Bize Allah’ın Elçisi olan Hz. Muhammed (asm) Efendimiz, bizden biri olarak, Miraç mucizesiyle hem cenneti hem de cehennemi beden gözüyle de gördü ve gördüklerini de bize haber verdi. (bk. Buhari, Rikak, 51; Müslim, Zühd, 93)

Özetle söylemek gerekirse;

- Cennet ve cehennemi yaratan Zat, bize bunların varlığını haber verdi. Bunu kabul etmek, Allah'a inancın bir gereğidir.

- Her insan, ruhuna konular duygular diliyle ve gönül güzüyle cenneti ve cehennemi görür.

- Allah’ın Elçisi, Miraç mucizesinde beden gözüyle de cenneti ve cehennemi gördüğünü bize haber verdi. Buna da inanmak, Peygambere inanmaktan geçer.

Demek ki, Allah’a ve diğer iman esaslarına iman eden, dikkatle bakan ve kendini tanıyan ve tanımasını bilen herkes cenneti ve cehennemi görür, ama gönül ve kalp gözüyle…

Ne mutlu, beden gözüyle görmekten daha iyi gördüm gibi, diyene.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet