İmam Buhari, neden hüküm verirken kıyas ve akla karşıydı?

Tarih: 05.07.2014 - 05:21 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam aleminde genel olarak “ehl-i hadis” ve “ehl-i rey” olmak üzere iki ekol oluşmuştur.

Bir kısım muhaddisler (hadisçiler)'e göre nass ve haberler, bütün olaylara cevap verecek mahiyette olduğundan kıyasa lüzum yoktur. Esasen kıyas, bir nevi re'y ve ictihâd olduğu için yanılma ihtimali vardır. Halbuki nasslar, hatâdan uzak ve kesin hükümler ifade ederler. O halde kıyasa değil, haber ve sünnetlere başvurmak gerekir.

Bu maksatla hadîsciler, topladıkları hadîsleri, fıkıh kitaplarının babları gibi konulara göre tasnîf ve tertip etmişlerdir. Bu arada Buhârî, İbn-i Mâce ve Dârimî gibi bazı hadîs bilginleri, kendi hadîs koleksiyonlarında kıyas ve re'yi kınayan birer bap ayırmışlardır.

Mesela: Buhari, Sahihinde, Kitabu’l-İtisâm’ın 7. bölümünü, “Babü mâ Yüzkeru min Zemmi'r-Re'y ve Tekellüfi'l-Kıyas” (Reyin ve tekellüflü / zoraki kıyas yapmanın kötülenmesi) başlığını kullanmıştır. Bu başlık altında, -Abdullah b. Amr (b. el-As)’ın rivayeti olarak- yer verdiği hadislerden biri şöyledir:

“Muhakkak ki Allah insanlara ilim verdikten sonra, onu onlardan çekip almaz. Fakat ilim sahibi alimlerin canını alır da geriye bir cahil insanlar kalır ki, kendilerinden fetva istenir, onlar da kendi reyleriyle (kıyas yoluyla) fetva verirler. Böylece hem kendileri dalalete düşer hem de başkalarını dalalete düşürürler.” (Buhari, İtisam,7)

Burada garipsenecek bir şey de yoktur. Çünkü, her insan hayatı boyunca bağlı olduğu mesleğini sever ve en doğru olduğuna inanır. Nitekim, ehl-i rey olanlar ehl-i hadisi işin gerçeğini bilmeyen ezbercilikle suçlarken, ehl-i hadis de ehl-i reyi Kitap ve sünnetin dışına çıkarak kendi akıllarına göre işler çevirdiklerini söylemişlerdir.

- Buhârî, genel çerçeve itibariyle ehl-i hadis akîdesine bağlı olduğu ve kıyası kabul etmediği halde, naslarda sınırları çizilen bir akıl yürütmeyi caiz görür. (Buhârî, İtisâm, 12; Buhari, Halku efâli’l-ibâd, s. 154)

Nitekim aklî dengesini kaybetmiş bir sarhoşun sarfettiği sözlerin hukukî bir değer taşımadığına hükmetmesi de (Sübkî, II, 222) onun akla verdiği değeri gösteren bir delil kabul edilmelidir. Özellikle Halku efâli’l-ibâd adlı eserinde yaptığı nakillerden anlaşıldığına göre akaid konularında Abdullah b. Mübârek, Abdurrahman b. Mehdî, Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm, Fudayl b. İyâz, Süfyân b. Uyeyne ve Nuaym b. Hammâd’ın görüşlerini benimseyerek onlardan etkilenmiştir.

Buhârî’nin akaide dair görüşlerini şöylece özetlemek mümkündür:

İslâm’ın bütün hükümlerinin Müslümanların gerek dünyevî gerekse uhrevî maslahatlarını temin etmeye yönelik teşrî kılınmıştır ve Cenâb-ı Hakk’ın bütün emirlerinde bildiğimiz/bilemediğimiz sayısız hikmetler vardır. Bunları araştırıp bulmaya çalışmak, İslâm’ın daha iyi anlaşılması ve yorumlanması adına önemli bir husustur.

Ancak taabbudî alana giren hükümlerin gerekçeleri bilinemediğinden, bunların illet ve sebebini anlamaya yönelik sorular sormayı alimler hoş karşılamamıştır. Örneğin İmam Şatıbî, illet ve sebebini aklın kavrayamayacağı ibadetler alanıyla ilgili konularda “neden” ve “niçin” gibi sorular sormayı mekruh addetmiştir. Hayızlı kadının niye namazlarını kaza etmeyip de orucunu kaza ettiği hakkında soru sormayı da buna örnek vermiştir. Zîrâ bu kişi aklının yetmeyeceği bir meseleyi sormaktadır. (Şatıbi, el-Muvafakat, trc. Mehmet Erdoğan, İstanbul: İz Yayıncılık, 2003, s. 324)

Kadınların hayız zamanında yapamadığı ibadetlerin kazasıyla ilgili olarak İmam Buhârî, Ebu’z-Zinad’ın şöyle dediğini nakleder:

“Sünnetler ve hakkın çeşitli şekilleri (şer’î hükümler), çoğu kez insan aklının kavrayamayacağı şekilde gelir. Müslümanların ona uymaktan başka çaresi yoktur. Meselâ hayızlı kadın orucu kaza eder de namazı kaza etmez.” (Buhârî, Savm 41)

Hz. Âişe de hayızlı kadının orucu kaza ettiği hâlde niçin namazı kaza etmediğini soran bir kadına; “Sen Harûra (Harici) meşrepli misin? Biz orucu kaza etmekle emrolunur, namazı kaza etmekle emrolunmazdık.” diyerek cevap vermiştir. (Buhârî, Hayız 20)

Özetle: Buhari gibi İslam ümmetinin en makbul gördüğü Sahih-i Buhariyi telif ederken herhalde herkesten çok aklı kullanmıştır. Zira, sahih bir eseri ortaya koymak, özellikle “hadisin kabul şartları”nı binlerce rivayet arasında seçip almak büyük bir aklı gerektirir. Elindeki hadis malzemesini “rey” ve “kıyas”a tercih etmesini, mesleğine bağlılığının bir tezahürü olarak görmek gerekir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun