Benden daha iyi şiir bileniniz yoktur, sözü kime ait?

Tarih: 05.04.2020 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- ​Buradaki beyanlar Velid b. Muğire’ye mi ait?
- Yoksa bu beyanlar Hz. Muhammed’e mi ait?
“Vallahi sizden hiçbiri benim kadar şiirlerden anlamaz."
“Benden daha iyi şiirleri, şiir çeşitlerini bileniniz yoktur.”
 “Hiçbiriniz benim gibi cinlerin şiirlerini de bilemez.”

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Burada geçen ifadeler, şiir konusunda uzman olan Velid b. Muğire’ye aittir. "Kur'an’a şiir diyelim", teklifini yapanlara karşı, hayır buna kimse inanmaz, çünkü ben şiirin her türlüsünü bilirim, Hz. Muhammed’in okudukları asla şiir olamaz, ona şiir diyerek hiç kimseyi kandıramazsınız, demek istemiştir.

Vahyin indiği ilk dönemde Hz. Peygamber Efendimizin (asm) yaptığı faaliyetlerin başında, her vesileyle, açıktan cehri olarak Kur’an okumak geliyordu. Kur’an’ın eşsiz yeni üslubu insanlar üzerinde derin etki bırakıyordu. Hatta müşriklerin ileri gelenlerinden bazıları Hz. Peygamber (asm) gece evinde Kur’an okurken Kur’an dinlemek için gizlice giderler sabah olunca ayrılırlardı.(1)

Mekke müşrikleri insanların Kur’an’ın eşsiz yeni üslubundan etkilendiğini bildiklerinden, bir yandan İslam inancına muhalefet ederlerken, diğer taraftan da Kur’an’ın dinlenmesine karşı çıkıyorlardı.

Bu konuda Velid b. Muğire ile ilgili iki rivayet şöyledir:

1) Velîd b. Muğîre bir gün Hz. Peygamberden Kur'an dinledi. Kur'an ona son derece tesir edip yumuşattı. Bunun üzerine Kureyş, vallahi Velid saparsa bütün Kureyş sapar dediler ve durumu Ebu Cehil İbn Hişam’a intikal ettirdiler.

Ebu Cehil "ben ona yeterim" deyip üzgün üzgün (üzgün bir kişi rolü oynayarak) Velîd’in yanına geldi ve ona şöyle dedi: “Amca! Kavmim senin için mal toplamayı arzu ediyor.” Velid, niçin deyince Ebu Cehil, “Sana vermek için dedi. Zira sen Muhammed’den bir şeyler elde etmek için onun yanına gitmişsin.” Velîd, “Sen ne söylüyorsun Kureyş bilir ki, ben onların en zenginiyim.” dedi.

Bu söz üzerine Ebu Cehil, “O halde onun hakkında öyle bir söz söyle ki, senin onu inkar ettiğini ve ondan hoşlanmadığına inansınlar.”

Velîd, “Onun hakkında ne söyleyeyim? Allah’a yemin ederim ki, içinizde şiirin recezini, sanatını, cin şiirlerini de benden daha iyi bileniniz yoktur. Vallahi onun söyledikleri bunların hiçbirine benzememektedir. Onun söylediklerinde başka bir letafet vardır, söyledikleri, diğerlerini hep çiğner geçer, o çok yücedir onun üstüne çıkılmaz.”

Ebu Cehil, “Vallahi kavmin onun aleyhinde bir şeyler konuşmadıkça senden hoşnut olmazlar.” deyince Velîd, öyleyse beni bırak da düşüneyim dedi.

Bir müddet düşündükten sonra, “Bu sadece başkalarının öğrettiği, başkalarından naklettiği bir sihirdir.” dedi.(2)

2) Hz. Peygamber (asm) kendisine art arda inen Kur’an ayetlerini insanlara okumaya ve anlatmaya başlayınca, Mekkeliler öyle bir paniğe kapıldılar ki, bu panikle şiddetli bir şekilde muhalefete geçtiler. Birkaç ay böyle geçti ve hac mevsimi geldi. Bu sefer, hac için bütün Arabistan’dan gelen kafilelerle Muhammed diyaloğa geçer, hacılara Kur’an okur, anlatır ve bu etkili kelamı duyan hacılar tarafından Arabistan’ın her tarafına İslam yayılır diye telaşa düştüler.

Bunun üzerine Kureyş’in ileri gelenleri bir toplantı yaparak gelen hacılara Hz. Muhammed’e (asm) karşı propaganda yapılması kararı aldılar.

Bu bağlamda Velîd b. Muğîre şöyle dedi: “Muhammed hakkında bir fikir etrafında toplanalım, ihtilafa düşmeyelim. Yoksa birbirimizi yalancı çıkarmış oluruz.”

Bunun üzerine orada bulunanlardan bazıları; onun bir kahin olduğunu söyleyelim dediler.

Velîd, hayır, “O bir kâhin değildir. Kâhinleri tecrübe ettik. Muhammed’in okuduğu şeyler öyle kahin mırıldanışı ve tekerlemeleri türünden şeyler değildir.”

Bazıları; öyleyse deli olduğunu söyleriz dediler.

Velîd, "Hayır o bir deli değildir, biz deliliği gördük ve biliriz. Muhammed’in durumu deliliğin insanda meydana getirdiği baygınlık, titreyiş ve vesveseye benzemiyor.”

Kureyşliler, peki öyleyse şair olduğunu söyleyelim dediler.

Velîd, “Hayır, o bir şair de olamaz. Biz şiirin her çeşidini biliriz, bu sözler şiir değildir.

Kureyşliler, öyleyse büyücü olduğunu söyleyelim dediler.

Velîd, “Hayır, o büyücü değildir, biz büyücüleri ve yaptıkları büyüleri gördük. Muhammed’in sözleri büyücülerin okuyup üfürmelerine ve düğüm düğümlemelerine benzemiyor.”

Bunun üzerine Kureyşliler Velîd’e, Abduşşems! Peki ne söyleyelim dediler.

Velîd, “Onun söylediklerinde başka bir letafet vardır. Onun kökü sağlam, dalı meyveli ağaçtır. Siz bu söylediklerinizden birini söylerseniz bunun geçersiz olduğu hemen bilinir. Onunla ilgili söylenecek en yakın söz; onun büyücü olduğunu söylemenizdir. O büyü olan bir söz getirdi, onunla kişiyle babası, kardeşi, karısı ve aşireti arasını ayırmaktadır. Ondan uzaklaşın, deyin.” dedi.

Bunun üzere insanlar hac mevsiminde Mekke’ye gelenlerin yollarını kesip her gelene Hz. Muhammed’in (asm) büyücü olduğunu söylediler.

Bu olay üzerine Allah Velid hakkında Müddessir suresinin 11-26. ayetlerini indirdi:

“Tek olarak yarattığım kimseyi bana bırak, kendisine geniş servet verdim, Göz önünde duran oğullar (verdim), Kendisine bir döşeyiş döşedim. Üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor. Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim ayetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır. Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım! Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti. Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti! Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl ölçtü biçtiyse! Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibrini yenemeyip sırt çevirdi. ‘Bu (Kur'an), olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değildir.’ dedi. Ben onu cehenneme sokacağım.”(3)

Kaynaklar:

1) Ebû Muhammed Abdülmelik İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye (Kahire: Daru’l-fikr, t.y.), 1/328.
2) Mukâtil, Tefsîr; Taberî, Câmi‘u’l-beyân; İbn Kesir, Tefsîru’l-Kur’âni’l-azîm, Müddessir, 11-26. ayetlerin tefsiri)
3) bk. et-Taberi, İbn-i Kesîr, Nesefî, es-Suyûtî, Lübâbü’n-Nükûl; Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr Müddessir, 11-26. ayetlerin tefsiri; bk. Mevlüt Erten, el-Müddessir 11-26. Âyetlerine Sosyal Psikoloji Teorileri Çerçevesinde Bir Bakış, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 20, sy. 2 (Aralık 2016): 271-297.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun