Kuran’ı cinler yazmış olamaz mı?

Tarih: 23.04.2018 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Belegatla ilgili müşkillerime cevap verir misiniz?
1) Zemahşeri gibi belegat alimleri Kur'an'ın benzeri yazılamaz, çünkü o belegat ve fesahette çok üstün demiş midir?
2) Ve de Kur'an-ı Kerimi tek tek harf harf inceleyip bu o kadar belegat ve fesahatta üstün ki ancak Allah'tan gelebilir ve başkası bunu yazamaz demiş midir?
3) Bu ancak Allah'tan gelebilir derken mesela şair, büyücü veya kahin bunu yazamaz da demiş midir?
4) Ve araştırabilir misiniz hiçbir şair veya edip Kur'an için bu beşer kelamıdır demiş midir?
5) Ve cinler de yazamaz diyoruz, ama bu alimler bu kanıya nasıl varmışlar?
6) Ve bir insanın yazamayacağını nereden biliyorlar (Belegat alimleri)?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Evet demiştir. (Misal olarak bk. Zemahşeri, Keşşaf, 1/113/Bakara: 26;  2/347/Yunus: 37-40. ayetlerin tefsiri)

Cevap 2:

Evet -bu anlama gelen- ifadelere yer vermiştir. (a.g.y)

Cevap 3:

el-Hakka (68/42-43) ayetlerinde Kur’an’ın bir şair veya bir kâhinin sözü olamayacağı, O ancak alemlerinin rabbinin indirdiği bir kitap olduğu vurgulanmıştır.

Diğer müfessirler gibi, Zemahşeri de bu ayetleri açılarken, bu hususlara yer vermiştir. (Zemahşeri, 4/606)

Cevap 4:

Özellikle Müddessir suresinin “Bu ancak bir beşer sözüdür.” mealindeki 25. ayetinin açıklamasında, Kuran’ın bir beşer olan Hz. Peygamber (asm)'in kelamı olduğunu söyleyenin “Velid b. Muğire olduğu” rivayetinin en güçlü yorum olarak bildirilmiştir.

Bu husus, Zemahşeri de dahil tefsir kaynaklarının büyük çoğunluğunda ifade edilmiştir. (Misal olarak bk. Taberi, Beğavi, Zemahşeri, Razi, Bikai, Semarkandi, Beydavi, Kurtubi, Maverdi, İbn Kesir, Şevkani, ilgili yer)

- Bu sözü söyleyen Velid b. Muğire’nin de büyük bir edip ve şair olduğu “O / Muhammed (asm) şair değildir. Çünkü biz, receziyle, heceziyle, karizıyla, makbuzuyla, mebsutuyla her türlü şiiri biliriz.” şeklindeki sözlerinden de anlamak mümkündür.

- Bilindiği üzere, içlerinde Mekke’nin ileri gelenlerinden Velid b. Muğire’nin de bulunduğu bir grup müşrik toplanmış, Hz. Peygamber (asm)’in faaliyeti karşısında ne yapacaklarını, hariçten gelen insanlara onun hakkında ne diyeceklerini tartışıyorlardı.

İçlerinden biri, “Onun için, kâhindir, diyelim.” dedi.

Velid b. Muğire: “O, kâhin değildir. O’nun sözleri, kâhinlerin karışık, anlamsız, secili, kafiyeli sözlerine benzemiyor.” dedi.

Bir başkası: “Mecnundur, diyelim.”, dedi.

Velid b. Muğire: “Biz mecnunları gördük. Onları tanır ve biliriz. O’nun daralması, geciktirmesi, karıştırması, şek ve şüphesi, vesvesesi yoktur.” dedi.

Bir diğeri, “Şairdir, diyelim.” dedi.

Velid b. Muğire: “O şair değildir. Çünkü biz, receziyle, heceziyle, karizıyla, makbuzuyla, mebsutuyla her türlü şiiri biliriz. Dolayısıyla O’nun söyledikleri şiir değildir.” dedi.

Bir başkası, “Öyleyse, sihirbazdır diyelim.” dedi.

Velid b. Muğire: “O sihirbaz da değildir; O’nun söyledikleri, sihirbazların üfürmesi ve düğümü gibi değildir.” dedi.

Sonra bir sessizlik oldu. Artık hakkında uydurabilecekleri bir şey kalmamıştı. Sözü yine Velid b. Muğîre tamamladı: “En iyisi yine sihirbaz deyin; çünkü o da sihirbazlar gibi baba ile oğulun, kardeşlerin ve karı-kocanın arasını ayırıyor.” (İbn İshak, es-Siyeru ve’l-Meğazi, Beyrut, 1398/1978, s.151)

İşte ilgili ayetlerde İbn Muğire'nin bu son sözlerine şöyle dikkat çekilmiştir:

“En sonunda sırtını dönüp gitti, gururuna mağlup oldu. 'Bu, dedi, olsa olsa eskilerden nakledilmiş bir sihirdir. Bu, bildiğiniz insan sözünden başka bir şey değildir.' Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım.  Sen bilir misin sekar nedir? Bitirir de bırakmaz; insanları kavurur. Orada on dokuz görevli vardır.” (Müddesir, 74/23-30)

-Taberi’de (ilgili yerler), İbn Muğire’nin -meclisteki Kuryeşlilere hitaben- “Vellahi sizden hiçbiri benim kadar şiirlerden anlamaz." şeklindeki sözlerine yer verilmiştir. Bu da onun -şiirden çok iyi anlayan- bir edip olduğunu göstermektedir.

Cevap 5:

Cinlerin de Kur’an gibi bir kitabı yazamayacaklarına en büyük delil Kur’an’ın kendisidir.

“De ki; ‘Eğer tüm insanlar ve cinler bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak amacı ile bir araya gelseler, ne kadar birbirlerine yardım etseler de onun bir benzerini ortaya koyamazlar.'" (İsra, 17/88)

mealindeki ayetteki meydan okuma, cinleri de hedef almıştır.

Eğer kâfir cinler ve şeytanlar bu meydan okumayı kırabilselerdi, böyle bir çalışmayı yapıp ortaya koyacaklardı. Eskiden beri cinlerle irtibatlı olan medyum, kâhin gibi dostları vasıtasıyla bunu ilan edeceklerdi. Hiçbir kâhinin böyle bir iddiada bulunmaması, cinlerin de böyle bir muarazaya girmediklerinin kanıtıdır.

Keza, cinlerden ve şeytanlardan ders alanlar kadimden beri KÂHİN olarak biliniyorlardı. Başka ayetlerde cinlerin semaya gidip “kulak hırsızlığı” yaptıkları da bildirilmiştir. Onun için kâhinlerin söyledikleri şeyler arasında doğru çıkanları da vardı. Nitekim, Hz. Muhammed (asm)’in peygamberliğini önceden haber verenle arasında: Şıkk ve Satih isminde meşhur kâhinler de vardır. (bk. Nursi, Mektubat, s.174).

Kâhinlerin bu gibi konumlarından dolayıdır ki, müşrikler Hz. Muhammed (asm) için de kâhin ve mecnun demişlerdi. Bu sözleriyle onun da diğer kâhinleri gibi bu bilgilerini cinlerden öğrendiğini söylemek istiyorlardı.

İşte Kur’an-ı Hakim'de, onların bu benzetmelerinin yersizliği -fazla polemiğe yer bırakmadan- kâhinlerin o pespaye durumları nazara verilerek ortaya konulmuştur.

“Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? 'Gerçeği ters yüz eden, günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.” (Şuara, 26/221-223)

mealindeki ayetlerde cin ve şeytanların kendileriyle irtibat halinde olduğu kâhinlerin vasıfları şöyle sıralanmıştır:  

Bunların çoğu oldukça yalancıdır. Ahlaksızlığı, günah işlemeyi meslek edinmişlerdir. Ahlaksız olan kafir cin ve şeytanlardan ders alırlar.  

Bu ahlaksızlarla “eşsiz ve en güzel bir ahlaka sahip olan” Hz. Muhammed (asm)’in aynı kaynaktan ders almaları mümkün müdür! Bu ayetlerde verilen dersi şöyle açıklayabiliriz:

a) Bu kâhinler ve yandaşları diğer kâfirlerin hepsi şeytana itaat etmeye, onun yoluna davet ediyorlardı.

- Hz. Muhammed (asm) ise şeytana lanet ediyor ve ondan uzak kalmaya davet ediyordu. Eğer her iki tarafın da beslendiği kaynak aynı olsaydı, hedefleri de aynı olurdu.

b) Cinlerden ders alan kâhinlerin cinlerden kulak hırsızlığı yaparak getirdikleri bilgilerin çoğu yalandır.

- Hz. Muhammed (asm)’in en meşhur unvanı “el-Emin”dir. Yani hayatında hiç kimse ondan bir kere bile yalan görmemiştir.

Bu durum da Hz. Peygamber (asm)'in cinlerden ders alan bir kâhin olmadığını göstermektedir. Çünkü, cinler daha çok kendilerine uygun olan adamlarla ilişki kurarlar. İşleri-güçleri yalan olan o kâfir cin ve şeytanların en sevdiği ve alaka kurduğu kimseler de onlar gibi yalancı olanlardır.

Hz. Muhammed (asm) gibi her yönüyle kötülüklerden uzak olan bir zat ile asla ilişki kurmazlar, kuramazlar. (krş. Razi, Kurtubi, ilgili ayetlerin tefsiri)

Bu açıklamalar aynı zamanda şunu da gösteriyor ki, şayet yapabilselerdi cinler de çömezleri olan kâhinlere bildiklerini öğretmek suretiyle, Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymaya çalışırlardı.

- Son olarak şunu da belirtelim ki, Hâkim ve Zehebi’nin sahih kabul ettikleri bir rivayete göre, Velid b. Muğire, Kur’an’ın şiir olamayacağını anlatırken “Benden daha iyi şiirleri, şiir çeşitlerini bileniniz yoktur.” dediği gibi, “Hiç biriniz benim gibi cinlerin şiirlerini de bilemez.” (Hâkim / Zehebi, 2/550) şeklinde, cinlerin şiirlerini de bildiğine işaret etmiştir.

Cevap 6:

Çok güzelce Türkçe dil bilgisini, edebiyatını bilen bir kimse; Fuzuli, Ziya Paşa, M. Akif, Necip Fazıl ve benzeri şairlerin en parlak şiirleri ile bu özelliklere sahip olmayan birinin yazdığı sönük bir şiiri birbirinden fark etmez mi?

- Bunun gibi, Arap dili edebiyatının, belagat ve fesahatinin zirvesine çıkmış Cürcani, Sekkaki, Zemahşeri, Bakıllani ve Muallakat-ı seb’a şairlerinden Lebid, Kâb b. Zuheyr gibi şair, edip olan yüzlerce dil uzmanının Kur'an’ın eşsizliğini ilan etmesi, bu konuda yeterli bir kanıttır.

Asr-ı saadette bulunan en meşhur şairlerin muarazayı terk edip iman etmeleri, Kur'an’ın mucizevi yönü için tartışmasız bir delildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun