Bekar bir kadının hamile kalması, zina ettiği anlamına mı gelir?

Tarih: 13.07.2015 - 00:40 | Güncelleme:

Soru Detayı

1) Maliki mezhebinde zina haddiyle ilgili yazılarda "Zaten Ashab-ı Kiram da hamileliği zinaya kesin kanıt olarak kabul etmiştir." benzeri ifadeler görmek mümkün. Bu doğru mu?
- Ashab-ı Kiram hamileliği zina haddinin tatbiki için yeterli görmüş müdür?
2) Hz. Peygamber, Dört Halife, Hz. Hasan ve Hz. Muaviye dönemlerinde; Maiz (r.a) dışında recmedilen erkek oldu mu?
- Yoksa zina şahitlerle hiç sabit olmayıp sadece hamile yeni evli ve hamile dul kadınlar mı recmedilmiştir?
3) Eğer Ashab-ı Kiram hamileliği zinaya kesin kanıt kabul ettiyse, nasıl olur da 4 hak mezhebten 3'ü değil kanıt olmak, hamileliğin had tatbikinde hiçbir etkisi olmayacağına hükmeder. Ben Hanefiler'e göre sadece Hz. Peygamber'in(sav) yaptıkları değil, ashabının yaptıkları da 'sünnet'tir, diye biliyorum. Durum böyleyken içlerinde ashabın yaptıklarını sünnet sayan Hanefi'nin de bulunduğu üç mezheb neye dayanarak hamileliğin delil kabul edilmemesi gerektiğini savunmuştur?
- Bu üç soruma "açık, net ve kesin" cevaplar vermenizi rica ediyorum...

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Zina suçunun ikrar ve şahitlik dışında bir yolla ispatı ihtilâfa yol açmıştır.

İkrar: Kişinin zina ettiğini kendisinin söylemesidir. Kişinin gönüllü ikrarının zina suçu için bir ispat vasıtası olduğu müctehidler tarafından ittifakla kabul edilmiştir.

Şahitlik: Dört erkeğin, zina suçu işlenirken bizzat gördüklerini söylemeleridir.

Bu ikrar ve şahitlik dışında, zina suçunun varlığı için hâkimin kişisel bilgisi gibi yolların asla ispat vasıtası olamayacağı ittifakla benimsenirken, evli olmayan kadının hamileliğinin ortaya çıkışı Mâlikîler tarafından zina suçunun ispatı olarak değerlendirilmiştir.

Hamileliğin tecavüz, şüpheye dayanan bir birleşme veya birleşme yaşanmadan bulaşma gibi sebepler sonucunda da oluşabildiği düşünüldüğünde, zina davasında karînelerle ispatın isabetli bir yol olamayacağı ortaya çıkmaktadır. Zira had suçlarında kesinlik aranmakta ve herhangi bir şüphe halinde cezanın düşmesine hükmedilmektedir.

İslâm hukukunun bu hassasiyeti ve her fiili mutlaka cezalandırma isteklisi olmadığı dikkate alındığında ikrar ve şahitlik dışında kalan, sesli ve görüntülü araçlar dahil diğer ispat yollarının babalık vb. davaların aksine zina davasında dikkate alınmamasının isabetli olacağı söylenebilir.

Bu özet bilgiden sonra sorularınıza gelince:

Cevap 1:

Maliki mezhebine göre, kocası olmayan bir kadında ortaya çıkan “hamilelik”, zinanın bir delildir. (bk. İbn Cüzey el-Kelbi, el-kavaninu’l-Fıkhıye, 1/233-234)

- Kaynakların verdiği bilgiye göre, sahabe hamile olmayı zinanın alameti/delili olarak kabul etmişlerdir. Maliki mezhebi alimleri de bu görüşü benimsemişlerdir. (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 12/154; V. Zuhali, el-Fıkhu’l-İslami, 6/47)

- İbn Abbas’tan gelen rivayete göre, Hz. Ömer’in (recm cezasıyla ilgili daha sonra neshedilen bir ayetten söz ederken) söylediği şu

“Şüphesiz recim cezası evli bir adamın yaptığı zina haddidir. Bu da (dört) şahitlerin şahitlik etmeleri veya ortada bir hamilelik durumu veya itiraf söz konusu ise, gerçekleşir.” (Ebu İshak eş-Şirazi, el-Muhezzeb, 3/334)

manasına gelen sözleri sahabenin “hamileliği” zinanın delili olarak kabul ettiklerini göstermektedir.

- Bu hadis rivayeti için bk. Buhari, Hudud,31; Müslim, Hudud,15 (1691), Muvatta, Hudud, 8, 10.

Cevap 2:

Bildiğimiz kadarıyla ne Asr-ı saadette ne de daha sonraki asırlarda “şahitlik” yoluyla bir zina suçu sabit olmamıştır. Nitekim İbn Teymiye de “Asr-ı saadetten kendi zamanına kadar şahilik yoluyla bir zanin suçunun tespit edilemediğini” bildirmiştir. (bk. Şeyh İbn Useymin, el-Mumetta’, 6/157).

İbn Teymiye miladi 1328’de öldüğüne göre, yaklaşık yedi asırlık İslam tarihinde “şahitlik yoluyla zinanın tespiti” gibi bir olay tahakkuk etmemiştir.

- Ondan sonra da şimdiye kadar böyle “dört şahitle zinanın tespiti” gibi bir olayın tahakkuk ettiğine dair bir bilgiye sahip değiliz. Eğer olmuşsa da bir ikiyi geçmez. Bunun zaten çok zor olduğu bir gerçektir.

- Bediüzzaman Hazretlerinin konuyla ilgili şu sözleri de “şahitlik olayı”nın nerdeyse imkânsız görüldüğünü göstermektedir:

“Gıybetin en fena ve en şenii ve en zalimane kısmı, kazf-ı muhsanat nev'idir. Yani gözüyle görmüş dört şahidi gösteremeyen bir insan, bir erkek veya kadın hakkında zina isnad etmesi; en şeni' bir günah-ı kebair ve en zalimane bir cinayettir... (Bunun içindir ki Kur’an) şiddetle ferman ediyor ve diyor ki: Gözüyle görmüş dört şahidi gösteremeyen merdud-uş şehadettir. Ebedî şehadetlerini kabul etmeyiniz. Çünkü yalancıdırlar. Acaba böyle kazfe cesaret eden hangi adam var ki, gözüyle görmüş dört şahidi gösterebilir. Kur'an-ı Hakîm bu şartı koşturmakla, böyle şeylerde şakk-ı şefe etmeyiniz, bu kapıyı kapayınız demektir.” (bk. Barla Lahikası, s. 267-268)

Cevap 3:

Cumhurun hamileliği zinanın sübutu için delil kabul etmemelerinin gerekçesini şöyle sıralamak mümkündür:

a) Cumhura göre, Hz. Ömer “Hamilelik recmin sebebdir.” derken, maksadı: “söz konusu hamilelik şayet kesin bir şekilde zinadan olduğu” tespit edilmişse, bir delil olur demektir. (bk. İbn Hacer, 6/155)

b) “Had cezalarını, şüphe ile/elinizden geldiği kadar uygulamayın.” (Tirmizi,Hudud, 2; İbn Mace,Hudud,5; İbn Hcaer, a.g.y) manasındaki hadise göre, hadleri en ufak bir şüpheyle de olsa uygulamamak gerekir. Hamilelik gibi zorla olması mümkün olan bir olguyu kesin bir delil olarak kabul etmek isabetli, değildir.

c) Nitekim, İbn Ebi Şeybe ve Beyhaki’nin rivayetine göre, Hz. Ömer’e kocası olmadığı halde hamile olan bir kadın getirildi. Hz. Ömer durumunu sordu. Kadın özetle şöyle cevap verdi: “Ben kafası (uykusu) ağır olan bir kadınım. Bir gün uykuda iken bir adam gelip üstüme çıkmış ve ben uyandığımda iş içten geçmişti.” Bunun üzerine Hz. Ömer ona cezayı uygulamaktan vazgeçti.” (İbn Ebi Şeybe, Musannaf, 5/512; Beyhaki, es-Sünenu’l-Kübra, 8/410)

d) Rivayete göre, Hz. Ali’ye, kocası kaybolan/uzun zamandır orada olmayan bir kadın getirildi ve zina suçunu işlediğini itiraf etti.

Ancak Hz. Ali: “Herhalde uykudayken böyle bir şey başına geldi.” dedi. Kadın: “Hayır.” dedi.

Bunun üzerine, Hz. Ali: “Herhalde istemeden adam seni buna zorladı!..” dedi. Kadın, buna da “Hayır.” cevabını verdi. (Beyhaki, es-Sünenu’l-Kübra, 8/384)

Hz. Ali “Belki de kocan (gizlice) geldi ve seninle beraber oldu.” dedi. Kadın buna da “Hayır.” cevabını verdi. (İbn Hanbel, 2/386)

Hz. Ali’nin bu tavrı, hamileliğin kesin zinadan olduğu tespit edilmeden bir delil olamayacağını göstermektedir.

e) Bu hadis rivayetlerini esas alan üç mezhepten Hanefilere göre, zorlama, yanlışlık gibi ihtimaller olduğu sürece -kocası olmayan bir kadının- hamilelik durumu zinanın delili olamaz.

- Şafiilere göre, Kur’an ve sünnette zina suçunun sabit olması için, şahit ve itiraf esas alınmıştır. Bu sebeple, bu iki delilin dışında herhangi bir delil zina suçunu ispat etmez. (bk. el-Cezeri, el-Fıkhu Aala’l-Mezahibi’i-Arbaa, 5/83-86)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun