Bakara suresi 62 ile 218. ayeti, benzerlik ve anlatım olarak dil bilgisi açısından değerlendirebilir misiniz?

Tarih: 12.04.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- 218. ayetteki hicret edenlerden maksat kimlerdir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetlerin meali şöyledir:

“İman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar, Sabiîler... Her kim Allah’a ve ahiret gününe (gerçekten) iman eder ve amel-i salih işlerse, elbette onların Rableri yanında mükafatları vardır; onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara, 2/62).

“İman edip (gerektiğinde) Allah yolunda hicret ve cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Bakara, 2/218).

İlk ayette, hak dinlerin ortak iman esaslarından en büyük iki temel unsur olan Allah’a ve ahirete iman esaslarına vurgu yapılmıştır. Buna göre, semavi olan hak dinin adı ne olursa olsun, -her din kendi döneminde / nesh edilmediği sürece- Allah katında makbul bir dindir. O dinin samimi olan mensuplarının Allah katında mükâfatları vardır. Bunların ismi, Mümin/Müslüman, Yahudî, Hristiyan veya Sabiî olabilir, fark etmez. Hepsi için geçerli olan kurtuluş reçetesinin iki temel unsuru vardır; iman ve salih amel.

Ayette, bütün ümmetlerin, milletlerin kurtuluş reçetesi ve asgari müşterekleri olan, Allah’a ve ahirete iman noktasına dikkat çekilmiştir. Buna göre, her hangi bir ümmet, kendi devrinde kendi peygamberinin öğretileri istikametinde, Allah’a ve ahirete iman edip ona göre bir yaşantıyı sergilemişse, onlar kurtulurlar. Adı ister Müslüman, ister Yahudî, isterse Hristiyan olsun fark etmez.

Önemli bir nokta da şudur: Ümmetlerin doğru bir çizgiyi takip etmelerinin bir diğer adı olan iyi işleri -düzgün ve Allah’ın rızasına uygun olarak- yapmaları, ancak kendi peygamberlerinin öğretilerine bağlı kalmakla mümkündür.

Buna göre, ayette yer alan müminler / Müslümanlar, Hz. Muhammed (a.s.m)’in tebliğ ettiği vahye bağlı kaldıkları takdirde kurtulurlar. -Cennet elbette yalnız Müslümanların değildir-. Nitekim bir kısım Yahudiler de kendi devirlerindeki peygamber olan Hz. Musa (as)’a bağlı kalmakla kurtulmuşlardır. Keza Hz. İsa (as) devrinde ona bağlı olan Hristiyanlar da kurtulmuşlardır. Sabiiler de öyledir.

Kur’an’da bu isimlerin özellikle zikredilmesinin bir hikmeti şudur ki; Allah, -hepsi de kendi mahluku olan- insanların / ümmetlerin isimlerine bakarak hüküm vermez. Bilakis, onların gönderilen elçilerine ve ilahî mesaja iman edip etmemelerine göre leh veya aleyhlerinde hükmünü verir.

Bu ayette, bazı alimlere göre, “salih amel / iyi işler”den maksat Hz. Muhammed (a.s.m)’e iman etmektir. Bu yorum doğru olsun olmasın, şu husus unutulmamalıdır ki, Kur’an’ın açık beyanıyla, Hz. Muhammed (a.s.m) bütün insanlara gönderilmiştir. Buna göre, -Taberî’nin de işaret ettiği gibi- ayeti şöyle anlamak gerekir:

“Kendi döneminde Hz. Muhammed (asm)’e iman eden Müslümanlardan her kim Allah’a ve âhiret gününe dair imanlarını devam ettirirlerse… Kendi dönemlerinde Hz. Musa (as)’a iman eden Yahudî , Hristiyan ve Sabiîlerden her kim -İslam döneminde- Allah’a ve âhiret gününe ve Hz. Muhammed (asm)’e iman etmek suretiyle  (gerçekten) imanlarını tazeleyip pekiştirirlerse ve onun öğretileri doğrultusunda amel-i salih işlerlerse… elbette onların Rableri yanında mükafatları vardır; onlar için hiç bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.”

Evet, Hz. Muhammed (asm)’in tebligatının hâkim olduğu on beş asır boyunca, mevcut bütün insanlar ona karşı sorumludur. İslam’ın kabul ettiği bir mazeret olmaksızın ona iman etmeyenlerin durumu hiç de  iç açıcı değildir. (bk. Taberî, Razî, Ebu’s-Suud, İbn Kesir, İbn Aşur)

İkinci ayette ise, yalnız Müslümanların durumu söz konusu edilmiştir.

Zıt kutupları bir arada zikretmek, iman küfür karşılaştırması yapmak ve akıbetlerine işaret etmek Kur’an’ın önemli bir prensibidir. 217-218. ayetlerde de bu prensibin işlediğini görmekteyiz. Bir önceki ayette, kâfir olarak ölenlerin cehennemlik olacakları ve burada devamlı kalacakları bildirildikten sonra, iman, hicret ve cihad edenlerin Allah'ın rahmetini umabilecekleri açıklanmakla her iki grubun akıbetine dikkat çekilmektedir.

Ahiret saadetini, cenneti, ebedî hayatta ilâhî rahmeti umabilmek için kulun üzerine düşen "iman etmek, gerektiğinde davası uğrunda yurdunu yuvasını terkedip diyâr-ı gurbete göçmek, Müslümanca yaşayabilmek için elinden gelen çabayı sarfetmek" gibi vazifeler vardır.

Özetle, ilk ayette umumî bir hitapla bütün hak din mensupları değerlendirilmiş, ikinci ayette ise hususî bir beyanla İslam dinine mensup olan müminlerin konumuna işaret edilmiştir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Bakara suresi 62. ayette ifade edilen Yahudi, Hristiyan ve Sabiilerin kurtuluşu nasıl anlaşılmalıdır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun