Allah’ın krallığı demek doğru mu?
- Kuran-ı Kerim’de Allah'ın tanıtılmasının farklı bir yorumu:
“Gerek Kuran’da gerek rivayetlerde bahsedilen Allah, bir krala benzetilmesi bir yana, her şeyiyle; adı, namları, sanları (unvanları), sıfatları, hasletleri, değişik özellikleri, krallığı, başkenti, evi (sarayı), tahtı, bağları, bahçeleri, has bahçeleri, erzak ambarları, su sarnıçları, arşiv depoları, zindanı; kulları, köleleri/ halayıkları, işçileri, memurları, hizmetçileri, kâtipleri, ‘Yüksek Konsey’i, elçileri, habercileri, ulakları, kolluk kuvvetleri, askerleri/orduları, hafiyeleri, tebaası; vergileri, yargısı, töresi/kanunları, fermanları, adaletnameleri, törenleri... ile baştan ayağa bir kral olarak tanıtılmaktadır.”
- Yukarıdaki pasajı bir ilahiyat fakültesinde tefsir hocasının ''Allah'ın Krallığı'' isimli eserinden alıntıladım. Yukarıdaki paragraftan da anlaşılacağı üzere hocamızın temel iddiası Kuran'ın bize tanıttığı Allah profili tamamen böyledir. Diğer yorumlar ve iddialar daha sonraki asırlarda özellikle felsefe ve kelamın etkisiyle ortaya çıkmıştır. Hocamızın bu konudaki eserinden hareketle etraflıca bir ilmi değerlendirme/tenkit/şerh bekliyoruz..
Değerli kardeşimiz,
- “Allah’ın krallığı” adındaki kitabın yazarı, Yahudilikte ve Hristiyanlıkta olduğu gibi, Kur'an’da da bu kavramın olduğunu ispat etmeye çalışmıştır.
Bu çalışma aslında Ankara Ekolünden serbest atış yapanların hakemliğinde yapılmış bir doktora tezidir.
Bu yazarın kendi ifadelerinden bazı alıntıları sunmakta fayda görüyoruz. Çünkü, Allah’ın bu kadar esmau’l-hüsnası varken “krallık” kavramını bir doktora tezi olarak ortaya koymaya çalışmak gerçekten manidardır. Onun için, çalışmanın giriş kısmında yazılan ve yazarın iç dünyasını yansıtan şu sözleri ve düşünceleri önemlidir:
a) Hz. Peygambere salat ve selam yerine kullanılan -siyaha boyadığımız- ilgili sözleri, İslami Literatürden kopuk, sanki Kitab-ı Mukaddes’in ifadelerini çağrıştırıyor.
“Bu çalışmayı yapmamızdaki temel amaç, özellikle 610-632 yılları arasında diğer bir deyişle Allah Elçisi Muhammed’in –Allah onu kutsasın; ona huzur ve esenlik versin!– ‘habercilik (en-nubuvveh)’ ve ‘elçilik (er-risâleh)’ görevlerini ifa ettiği zaman dilimi içinde Kuran’da ve rivayetlerde yoğun bir şekilde ortaya konulduğunu düşündüğümüz ‘Allah’ın Krallığı’ algılamasını bilimsel yöntemlerle bir bütün halinde tasvir etmektir.”
b) Yazara göre, Kuran’dan araştırma yapılırken, kullanılan metot ile daha önceki medeniyetleri inceleyenlerin kullandığı metotta hiçbir fark yoktur. Keza, yazara göre, Hz. Peygamberin peygamberliği döneminde Arabistan’da oluşan “Allah’ın krallığı” algısı ile binlerce yıl önce Mezopotamya’da oluşan herhangi bir "tanrı" algılamasını araştırmada bir fark yoktur. Aşağıdaki ifadeler bunu gösteriyor:
“Araştırmamızda kullandığımız metodun, geçmiş herhangi bir medeniyeti, mesela Sümerleri veya Asurluları araştıran bir arkeologun ya da tarihçinin kullandığı bilimsel metottan pek bir farkı yoktur. Çünkü bize göre, 610-632 tarihleri arasında Arabistan yarımadasında oluşan Allah / ‘Allah’ın Krallığı’ algılamasını araştırmada ve tespit etmede kullanılacak metodun, binlerce yıl önce Mezopotamya’da oluşan herhangi bir ‘tanrı’ algılamasını araştırmada ve tespit etmede kullanılan bilimsel metottan bir farkı olmamalıdır."
c) Dini kaygılardan uzak serbest atışın nasıl yapıldığını görmek için şu ifadelere bakılabilir:
“... Bu nedenle, araştırma sürecinde yerleşik inançlar ve kabuller –buna bilimsel olduğu farz edilen kabuller de dâhildir– ile olan bütün irtibatlar olabildiğince kesilmeli, daha doğrusu bunlar zihnin bir köşesinde yedekte tutulmalıdır. Eğer yerleşik inançlarla ve kabullerle olan irtibatlar kesilmezse ‘Dinim ve imanım elden gidiyor? Ben ne yapıyorum?’ gibi bazı vehim ve endişeler araştırmacıyı yanlış yönlendirebilir.”
İşte buyurun cenaze namazına!..
Bu yazıdan, biraz Vehhabilik, Selefilik ve Hariciliğin zahir-perestliği kokuyor.
İslam literatüründe Allah tasavvuru insanların zihnini bulandırmayacak şekilde işlenmiştir. Mesela, Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğu hususu tartışmasız bir hakikattir. Bununla beraber, “Ey insanların yaratıcısı, meleklerin yaratıcısı!” şeklinde bir ifade kullanıldığı halde, “Ey köpeklerin yaratıcısı!..” gibi bir ifadeyi kullanmanın caiz olmadığı bildirilmiştir. Halbuki bir köpek, bir fare, bir domuz, bir maymun da harika sanat estetiğiyle Allah’ın -Halık, Kadir, Hakîm, Alîm gibi- bir çok isminin mükemmelliğine ve güzelliğine şahitlik etmektedir.
Çünkü insan zihni, domuz, köpek gibi insanların nazarında değersiz görülen varlıklar ile Allah’ın ismini yan yana getirmek; örneğin: “domuzun ilahı / köpeğin yaratıcısı” demek doğru değildir. (bk. Nevevi, Şerhu Müslim, 6/59; Razi, Bakara:3. ayetin tefsiri)
Çünkü, insan kendi bakış açısından sorumludur. Niyet ve nazar elması kömüre, altını bakıra dönüştürür.
- Bunun gibi, Allah bütün kâinatın yegâne sahibi, maliki ve Melikidir. Nas suresinde “Melikinnas” kavramı kullanılmıştır.
Melik kelimesi, Kral kelimesinin Arapçasıdır. Ancak, Melik kelimesini özellikle bu çağda despot hükümdarlar için kullanılan KRAL olarak tercüme etmek yanlıştır.
Kaldı ki, KRAL zihinlerde canlı olarak bedeni olan cismani bir varlığı akla getirir. Bu da Ehl-i sünnet alimlerinin asla kabul etmediği Mücessime mezhebine girer.
“Allah’ın benzeri hiçbir şey yoktur. O her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Şura, 42/11)
mealindeki ayette Allah’ın hiçbir şeye benzemediği gerçeğinin altı çizilmiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Başörtüsünü Sümerlilerde fahişeler mi takardı?
- Sümerler bir anda nasıl gelişti?
- "Çok türlü kaygılanmalar, çok türlü hastalıklar getirir." hadisini nasıl anlamalıyız?
- Helal kesim yalnızca İslam'da mı mevcuttur?
- Ceninin oluşumunda “pıhtı” ya da “kan pıhtısı” ile alakalı bir safhanın olmadığı; kemiklerin oluşması ve üstüne etler giydirilmesi tanımının yanlış olduğu iddiasına nasıl cevap verilebilir?
- Ağrı Dağı'nda bulunduğu iddia edilen parçalar, Nuh’un gemisine ait olabilir mi?
- Taç giymek caiz midir, küfür ameli midir?
- Felaketler, talihsizlik mi sınav mı?
- Hz. Muhammed öngörülü bir insan mıydı?
- Ağlama duvarı kim tarafından yapılmıştır?