Allah, günah işlediğimizde tövbemizi bekler mi?
- Bir hocadan şöyle bir şey duydum:
"Allah kulları hakkında ümitsiz olmaz, ne kadar dalalete gitseler de ölmedikleri sürece onları annenin çocuğunu beklediği gibi geri dönmesini bekler..."
- Bu doğru mu, böyle bir hadis var mı?
Değerli kardeşimiz,
Soru detayında geçtiği şekliye bir hadis rivayeti bulamadık. Ancak, bu manaya işaret eden farklı hadisler vardır.
Kullarına olan rahmeti gereği onların tövbe etmesine sevinen Allah’ın, mağfiret kapılarını daima açık tutuğunu belirten Hz. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Aziz ve Celil olan Allah, gündüz günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek için gece, gece günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek için de gündüz kulun tövbe etmesini bekler, bu durum kıyamete kadar devam eder.” (Müslim, Tevbe, 32)
İnsanların günah işlemekten uzak olmaları genellikle mümkün olamayacağına göre herhangi bir günah işlendiğinde yapılması gereken; hemen tövbe ile bu günahtan kurtulmaktır.
Nitekim Peygamberimiz de; insanoğlunun her birinin günah işleyebileceğini ama günahkârların en iyisinin tövbekârlar olduğunu ifade etmiştir. (Tirmizî, Kıyâmet 50, 2501; İbn Mâce, Zühd 30)
Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki Allah, tövbeleri kabul eden ve kullarına çok merhametli olandır. (Tevbe, 9/104) Yeter ki biz tövbe edelim ve O’na yönelelim.
Konuyla ilgili başka bir hadis de şöyledir:
“(Bir keresinde) Resûlullah aleyhissalatü vesselama (ayrı düştüğü) çocuğuna duyduğu özlemden dolayı rastladığı her çocuğu kucaklayan, göğsüne bastırıp emziren bir kadının da aralarında bulunduğu bir esir grubunu getirdiler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çevresindekilere (o kadını işaretle):
“Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?” diye sordu.
“Aslâ, atmaz!” dedik.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm):
“İşte Allah Teâlâ kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha merhametlidir.” buyurdu. (Buhârî, Edeb 18; Müslim,Tevbe, 22)
“Anne şefkati” üzerine söylenmiş sözler, yazılmış destanlar ve yaşanmış ve yaşanmakta olan olaylar hemen herkesin bildiği gerçeklerdir.
Bu hadiste de muhtemelen Hevâzin Kabilesi esirleri içinde bulunan emzikli bir annenin, ayrı düştüğü yavrusunu arayışı, rastladığı her çocuğu kucağına alıp emzirişi, rivayetlere göre en sonunda kendi çocuğunu buluşu ve onu bir daha bırakmamacasına sarılışı olayını Hz. Peygamber (asm) ve bir grup sahâbenin gördükleri anlatılmaktadır.
Her olayı ümmetinin eğitimi ve bazı gerçeklerin öğretimi için fırsat bilen sevgili Peygamberimiz, bu olayı Allah’ın, kullarına olan merhametine misal göstermiştir.
Bir anne kolay kolay yavrusundan nasıl vazgeçmez, onu her çeşit yaramazlığına rağmen şefkat ve hoşgörü ile karşılar ise, Allah Teâlâ da kullarına, bir anneden çok daha ileri derecede şefkat ve merhametle muamele eder. Bu gerçek ise, biz kullar için en büyük umut kaynağıdır.
Annesinin himâyesinde olduğunu bilen çocuğun duyduğu huzurdan daha büyük bir huzuru, merhameti herkesi kuşatmış olan Allah’ın kullarının duyması pek tabiidir.
Unutulmamalıdır ki Allah Teâlâ kuluna, onun kendisini düşündüğü gibi davranır. Bu sebeple O’nun rahmetiyle tecelli edeceğini düşünmek, daima böyle bir ümit içinde olmak, “Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim.” (bk. Buharî, Tevhid 15) kudsî hadisini hiç unutmamak, bizlerin en büyük görevi ve güvencesi olmalıdır.
Nitekim bir ayette, Allah’ın rahmetinden ümit kesilmeyeceği bildirilmiştir :
“De ki: Ey nefislerine karşı haksızlık yapmakta aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O, yarlıgayıcı ve bağışlayıcıdır.” (Zümer, 39/53)
Kul kusursuz olmaz. Bazılarının kusuru ise gerçekten büyük, çok büyük olabilir. Ama bir de Allah’ın rahmeti vardır.
Her dinde söz konusu edilen Allah’ın rahmeti, gerçek ifadesini dinimizde bulmuştur. Dünyada hiçbir din, bu ayetin verdiği teselli ve ümidi veremez. Çünkü ayet, Allah’ın engin rahmeti karşısında, işlenen bütün kusur ve günahların önemini kaybedeceğini ve her insanın o ilâhî rahmetten istifade edebileceğini ifade buyurmaktadır.
Ayrıca ayette, Allah’ın mağfiretinden değil de rahmetinden ümidinizi kesmeyin, buyurulmuş olması, çok daha büyük ümit kaynağıdır. Çünkü rahmetle muamele, bağışlamaktan sonraki lütuf ve ikramları da içine alır. Nitekim ümit kesmemenin gerekçesi olarak ayette “Allah’ın bütün günahları bağışlayacağı” zikredilmektedir.
Hiç şüphesiz bu ayette ilâhî rahmetin enginliğinin hatırlatılması, günah işlemeye teşvik için değil, en günahkâr insanların bile bir an önce tövbe etmelerini sağlamak içindir.
Ayet-i kerimenin nüzul sebebi kâfirlerin Müslüman olması ise de hükmün, mümin günahkarların tövbesini kapsadığında da şüphe yoktur. Çünkü Allah Teâlâ, tövbe edilmemesi halinde sadece şirki affetmeyeceğini, bunun dışında dilediği kimselerin bütün günahlarını bağışlayacağını bildirmiştir. (bk. Nisa, 4/48)
Özetle:
- Müslüman Allah’tan ümit kesmemeli, O’nun kendisine hep iyi davranacağını düşünmelidir.
- Allah Teâlâ kullarına karşı herkesten daha merhametlidir.
- İnanmayanlar, iman edince günahları bağışlanır.
- Mümin günahkarlar, tövbe edince, günahları bağışlanır.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Allah'ın, kullarına karşı olan şefkat ve merhametini anlatır mısınız ...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet