Al-i İmran suresi 181. ayeti bağlamında, Yahudilerin hadiseyi inkarlarının mümkün olmadığını ve kalabalık bir ortamda söylenen sözlerin inkarının mümkün olmadığını iddia eden ateistlere nasıl cevap vermek gerekir?

Tarih: 14.11.2012 - 14:29 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur'an'da Yahudilerin "Allah fakir biz zenginiz." dedikleri yazılı. Onlar bunu söylemişler kalabalık bir toplum içinde, ama sonra "Biz böyle bir şey söylemedik." demişler inkar etmişler; çevredekilerdende "Yalan söylüyorsunuz, siz bu sözü söylediniz." diye hiç itiraz gelmemiş. Ama Yahudiler bu sözü kalabalık bir toplum içinde söylemişler ve sonra inkar edip gizlemişler. "Ama tevatür olarak büyük bir topluluğun duyduğu sözü gizlemeleri imkansız, bu nedenle Yahudiler böyle bir sözü söylememiştir, bu yüzden Kur'an hatalı." diyor ateistler, bu doğru mudur?

- Gerçekten de Yahudiler "bu sözü söylemedik " dediklerinde kimse "söylediniz siz bu sözü" diye itiraz etmemişler mi, bu da Kur'an'ın hatalı olduğunu mu gösterir bu doğru mudur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Her zamanki gibi ateistler hadiseleri çarpıtmaya çalışıyorlar. Kalabalık bir topluluk denilen Müslümanlardan oluşan bir topluluk değil, Yahudilerden oluşan bir topluluktur. Velev ki Müslümanlardan birkaç insan da duymuş olsa, onların şahitlik etmesine gerek kalmadan Allah ayetini indirerek, Yahudilerin yalanlarını ortaya çıkarmıştır. Allah kelamı varken, başka şahit aramaya da lüzum yoktur. 

Âl-i İmran suresi ilgili ayetlerin mealleri:

"'Allah fakirdir, biz zenginiz.'" diyenlerin sözünü and olsun ki Allah işitmiştir. Hem bu söylediklerini hem de haksız yere peygamberleri öldür­melerini elbette yazacağız ve 'Yakıcı azabı tadın!' diyeceğiz. Bu, el­lerinizle yapmış olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullara asla zuhnedici değildir."(Âl-i İmran, 3/181, 182) 

Tefsiri:

Bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır.

Rivayete göre Ebû Bekir SIDDÎK (ra) bir gün Yahudilerin medrese­sine uğradı. Birçok kimsenin Yahudi ilim adamlarından FAHNAS'ın başına toplandığını gördü. Ebû Bekir (ra), Tevrat'ı bilen bu bilgine seslendi:

—  Ey Fahnas! Allah'tan kork, İslâm'a gir. Allah'a yemin ederim ki, sen, Muhammed'in Resûlüllah olduğunu, Allah'tan size hak ile geldiğini ve bunun Tevrat'ta yazılı bulunduğunu biliyorsun. O halde inadı bırak, imân et, Muhammed'i doğrula ve Allah'a faizsiz ödünç ver ki seni Cen­nete koysun ve sevabını kat kat artırsın.

Fahnas ona şu cevabı verdi;

—  Ey Ebû Bekir! sen Rabbimizin bizden ödünç istediğini mi iddia edi­yorsun? Halbuki ancak fakir zenginden istikrazda bulunur. Eğer senin de­diğin haksa, o takdirde Allah fakir, biz zenginizdir. Eğer Allah zengin ol­saydı, bizden istikrazda bulunur muydu?

diyerek, Ebû Bekir'i alaya aldı ve kelime oyunu yapmak suretiyle küfür ve inadını artırdı. Ebû Bekir onun bu alaylı cevabına ve Allah'a dil uzatmasına fazla­sıyla sinirlendi, kendine hâkim olamıyarak Fahnas'a şiddetli bir tokat vur­du, sonra da şöyle dedi:

—  Canımı kudret elinde tutan Rabbime yemin ederim ki, aramızda bir anlaşma ve sözleşme bulunmasaydı, herhalde boynunu vururdum, ey Allah'ın düşmanı!

Bu olay üzerine Fahnas kalkıp Hazreti Peygamber (asm)'e gelerek şikâyet­te bulundu. Peygamber (asm) Efendimiz, Ebû Bekir'i çağırarak sordu: "Ya Ebâ Bekir! Seni buna iten nedir?" O da: "Ya Resûlellah! Allah düş­manı olan bu adam, Allah'ın fakir, kendilerinin zengin olduğunu söyledi. Dayanamadım, Allah için öfkelendim ve bir tokat vurdum." diye cevap ver­di. Fahnas inkâr etti, böyle bir söz sarfetmediğini söyledi. Bunun üzerine Ebû Bekir'i doğrular mahiyette yukarıdaki âyetler indi. (Esbab-ı Nüzul, Nisaburi, İbn Cerir, Âlûsî, Kurtubî, Lübabu't-te'vîl,  Alâeddin Ali)

Bakara sûresinin,

 "Kim Allah'a güzel bir borç verirse, Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder."

mealindeki 245. âyeti indiğinde buradaki zarif ifadeyi an­lamayan veya anlamazlıktan gelen Yahudiler bu âyetle alay etmiş ve "Allah ser­vetini kaybetti, şimdi de kullarından borç istiyor." demişler, bunun üzerine bu âyet inmiştir. Başka bir rivayete göre ise Bakara süresindeki âyet inince Yahudiler Hz. Peygamber (asm)'e gelerek, "Ey Muhammed! Rabbin fakir mi ki kullarından borç is­tiyor?" demişler, bunun üzerine bu âyet inmiştir. Âyetin iniş sebebi olarak tefsir­lerde yer alan ayrıntılı rivayetlerin özeti budur. (Bilgi için bk. Şevkânî, 1,452,454; Elmalılı, II, 1238; Ateş, II, 151) Bu sözü söyleyenlerin kimler oldukları âyette açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte, sözün akışı içinde anılan "peygamberlerin öldürülmesi" olayı Yahudiler hakkında olduğu için bu sözün de onlar tarafından söylenmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Yahudilerin bu alaylı ifadelerinin, peygamberleri öldürme günahı ile bir tutulması, bir taraftan bu sözleri söylemenin büyük bir suç sayıldığını, diğer taraf­tan da onların ilk günahının bu olmadığını, daha önce de peygamberlerin canlarına kıydıklarını göstermektedir. Her ne kadar peygamberleri öldürenler bu sözü söy­leyenlerin kendileri değilse de bunlar atalarının inanç ve yaşayışlarını paylaş­maları sebebiyle, aynı zihniyetin sahipleri ve onların devamı olmak bakımından kınanmışlardır. Bu sözleri yüce Allah'ın işittiğinin bildirilmesi, ayrıca

"Hem bu söylediklerini hem de haksız yere peygamberleri öldürmelerini elbette yazacağız!"

buyurulması, Yahudilerin bu küstahça davranışlarının affedilmeyeceğini ve bun­dan dolayı şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını gösteren sert bir tehdittir. Nitekim âyetin "Yakıcı azabı tadın, diyeceğiz" mealindeki son cümlesi de bunu ifade etmektedir. 182. âyet de yüce Allah'ın âhirette Yahudilere vereceği bu cezanın bir haksızlık ve adaletsizlik olmadığını, bunun sırf onların kendi elleriyle yaptıkları işler, dilleriyle söyledikleri sözler ve kalplerindeki inanç bozukluğu sebebiyle gerçekleşeceği ifade buyurulmuştur. (bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu: 1/542-543)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun