Zalim, karanlıklar içinde mi kalacak?

Zalim, karanlıklar içinde mi kalacak?
Tarih: 30.01.2022 - 08:41 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir hadiste zalimin karanlıklar içinde kalacağı söyleniyormuş, doğru mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuyla ilgili hadislerden biri şöyledir:

“Zulüm yapmaktan sakının. Çünkü zulüm kıyamet gününde zalime zifirî karanlık olacaktır. Cimrilikten de sakının. Zira cimrilik sizden önce yaşayan insanları, birbirini boğazlamaya ve dokunulmaz haklarını çiğnemeye götürmek suretiyle perişan etmiştir.” (Müslim, Birr 56)

Hadis-i şerifte dinimizin şiddetle yasakladığı iki fenalığa işaret edilmekte ve onlardan uzak durulması istenmektedir. Bunlardan birincisi zulüm; ikincisi cimriliktir.

1. Zulüm

Zulüm, bir şeyin gereğini değil de zıddını yapmak, hakkı yerli yerine koymamak diye tarif edilir. Zulüm, başkasının hakkı üzerinde haksız bir tasarrufta bulunmak, herhangi bir konuda haddi aşmaktır. Haksız yere başkasının malını almak, ırzına, namusuna sataşmak gibi uygunsuz davranışlar, zulüm diye adlandırılır.

Zulüm, adaletin zıddıdır. Adalet bir fazilet, zulüm ise bir zillet, faziletsizlik, gayriahlakilik ve haysiyetsizliktir. İslam, yeryüzünde adaleti hakim kılmayı, zulmün her çeşidini ortadan kaldırmayı hedefler, mensuplarını, özenle zulümden sakındırır.

Zalim, haksızlık yapan kimsedir. Bu haksızlık ya Allah’a karşı veya Allah’ın kullarına karşı yapılır.

Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerîm’de, kendisine inanmayanları, Hz. Peygamber (asm) Efendimizi tanımayanları, Kuran’ı bir hayat nizamı olarak kabul etmeyenleri, emirlerine uymayanları, yasaklarını çiğneyenleri ve bu nevi kötülükleri yapanları zalim olarak nitelemiştir. (Mesela bk. Bakara, 2/229, 254; Maide, 5/45; Furkan, 25/8)

Allah’a karşı zulmedenler olduğu gibi, onun kullarına zulmedenler de vardır. Kullarını çok seven Allah Teâlâ, onlara haksızlık edilmesine razı olmaz. Kullarına haksızlık edenleri de sevmez.

Zulmedenleri Bekleyen Felaketler

Bu hadis-i şerifte belirtildiğine göre, ahirette zalimler zifirî karanlıklar içinde kalacaklar, çevrelerini göremeyeceklerdir. Zifirî karanlıklar içinde kalmak onlara büyük bir sıkıntı ve işkence verecektir. Buna karşılık müminlerin önlerinde ve yanlarında nurlar parıldayıp duracak, nerede olduklarını, nereye gittiklerini ayan beyan göreceklerdir.

Demek ki insanlar ahirete karanlığı da ışığı da dünyadan alıp götüreceklerdir.

Öte yandan Allah Teâlâ zalimleri çok iyi tanıdığını, yakalarını ilahî adaletin pençesinden kurtaramayacak olan bu kimseleri ahirette rezil ve perişan edeceğini haber vermektedir. Hadisimizde işaret edilen zifirî karanlıklar ifadesiyle, aynı zamanda bu korkunç akıbet kastedilmiş olabilir.

Zulmün kıyamet gününde karanlıklar olması, zalimin o gün karanlıklar içinde kalarak yolunu bulamaması, zulmünün cezasının, şiddetli ve dehşetli olacağı anlamındadır. Zalimler, dünyada zulmettiklerinin hayatlarını karartmış, onlara âdeta dünyayı zindan etmişlerdir. Şimdi burada hesap gününde karşılaştıkları acıklı manzara, mazlumlara yaptıklarının kendi başlarına gelmesinden başka bir şey değildir.

Zulüm, çoğunlukla Allah’tan başka dostu ve yardımcısı olmayan zayıflara, biçarelere yapılır. Bunu yapanlar ise kalpleri kararmış, Allah korkusundan mahrum kimselerdir. Çünkü kalplerinde Allah korkusu olsa ve hidayet nurundan nasipleri bulunsa yaptıklarının sonunu düşünürler. İşte böyle kimselerin kıyamet günündeki cezaları, dünyada yaptıklarının karşılığıdır.

2. Cimrilik

Hadis-i şerifte, Peygamber Efendimizin (asm) müminlerin sakınmalarını, uzak durmalarını istediği ikinci konu cimriliktir. Cimrilik sebebiyle helak oluş, bu dünyada olabileceği gibi, ahirette de olabilir. Hadiste geçen ve cimrilik diye dilimize aktardığımız “şuh” kelimesi, şiddetli cimriliği, sadece malda değil, her işte ve her iyilikte cimri davranmayı ifade eder.

Cimrilik, dinimizin kötü karşıladığı ve helak edici huylardan saydığı bir davranıştır. Üstün ahlak ve fazilet olan cömertliğin zıddıdır. Allah cömertleri över, cimrileri ise kötüler. Cimri, gerçekte Allah’ın olan malı, mülkü, ihsan edilen iyilikleri, Allah’ın kullarına vermekten yüz çeviren kimsedir. Allah, insanın bu kötü hasletlerini şöyle anlatır:

“De ki: Siz, Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman bile, harcamakla tükenir endişesiyle elinizi sıkı tutardınız; insanoğlu zaten daima cimridir.” (İsra, 17/100)

Cömertlik yerli yersiz saçıp savurmak değildir; Allah’ın kullarına, dikkatlice ve nimetin kıymetini bilerek vermektir. Nitekim Cenab-ı Hak bu konuda şu ölçüye uymamızı buyurur:

“Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma, yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.” (İsra, 17/29)

Ayetlerde, Allah Teâlâ’nın esirgemeden verdiği serveti muhtaçlara harcamayıp cimrilik edenlerin çok kötü bir davranışta bulunduğu, bunun kendilerine hayır değil şer getireceği, üstelik Allah yolunda harcamadıkları o malın, kıyamet gününde boyunlarına dolanacağı belirtilmektedir. (bk. Al-i İmran, 3/180)

Ayrıca, "kendileri cimrilik ettiği gibi bu kötü huyu başkalarına da tavsiye eden kimseler, Cenâb-ı Hakk’ın sevmediği kişiler" olarak tanıtılmaktadır. (bk. Nisa, 4/37)

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm);

- Bir kimsenin hem mümin hem cimri olamayacağını (bk. Nesai, Cihad 8),
- Cimrinin cennete giremeyeceğini (bk. Tirmizî, Birr 41) belirtmiştir.

Cimri diye bilinmekten çok korktuğu için de kendisinin cimri olmadığını, gerektiğinde ashabına hatırlatmıştır. Onun sık sık yaptığı şu dua, cimriliğin ne kötü bir huy olduğunu, onun hangi fenalıklar seviyesinde bulunduğunu ve cimrilikten Allah’a sığınılması gerektiğini göstermektedir:

“Rabbim! Cimrilikten, tembellikten, çok yaşlanıp bunamaktan, kabir azabından, deccâlin oyununa gelmekten, hayatın ve ölümün getireceği huzursuzluktan sana sığınırım.” [Buhârî, Tefsîru sûre (16), 1]

Kendisinde bu hastalık bulunan kimse, cimriliği hem Allah’ın hem Resûlü’nün kötülediğini, insanların cimrilerden nefret ettiğini düşünmeli, kendisinin cömert olduğunu gören kişiler tarafından sevileceğini ve böylece nice gönülleri kazanacağını hesap etmelidir. Şunu da bilmelidir ki, kendisine bile faydası olmayan ihtiyaç fazlası altını biriktirmekle parlak ve cilâlı taşları biriktirmek arasında hiçbir fark yoktur.

Zenginler cimri davranır, fakirler de sabırsız olurlarsa, toplumun düzeni ve dengesi bozulur. Çünkü bir toplum içinde hem zenginler hem de fakirler bulunur. Bunların birbirlerine yardımcı olmaları gerekir.

Aksi takdirde, tarihin her döneminde ve günümüzde de örnekleri görüldüğü gibi, toplumda çatışmalar, kan dökmeler başlar. Bu ise bir toplumun helâkine sebep olur. İnsanlar kan dökmeyi, haramları helal saymayı meşru görmeye başlarlar. Zenginle fakir arasındaki mesafe açıldıkça, zulüm artar ve her çeşidi icra edilmeye başlar. Zulmün artması ve yayılması ise, yıkılışa yaklaşıldığının alâmeti sayılır.

O halde cimrilik de zulmün sebeplerinden biridir. Cimriliğin zulümle bir arada zikredilmesinin böyle bir alakaya dayandığını söyleyebiliriz. Buna göre:

- Zulümden sakınıp kaçınmak, başkalarını da bu yönde uyarmak görevlerimiz arasındadır. Bu, Allah ve Resulünün emridir.

- Zulme sebep ve vasıta olmak da aynı şekilde günahtır.

- Zulüm büyük günahlardandır. Çünkü her zulümde, kulların hakkına tecavüz vardır. Kıyamet günündeki cezası da şiddetli olacaktır.

- Mümin olduğunu söyleyen bir kimse, zulüm ve cimrilik yapmamalı, âdil ve cömert olmalıdır.

- Cimrilikten uzak durmak, sakınıp kaçınmak Müslümanlar için bir vecibedir.

- Cimrilik, zulme de kaynaklık eder.

- Adalet ve cömertlik bir fazilet, bunların aksi olan zulüm ve cimrilik ise alçaklık ve düşüklüktür.

- Dünya zevkine ve malına aşırı düşkünlük, cimrilik insanı günaha ve dinin yasaklarını çiğnemeye iter. (bk. İmam Nevevi, Riyazussalihin Tercüme ve Şerhi)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun