Vefat edenlerin namaz borçları için sadaka verilmesiyle ilgili rivayet var mı?

Tarih: 06.05.2015 - 03:31 | Güncelleme:

Soru Detayı

1) İskat-ı Salatla ve İskat-ı Savmla ilgili bir internet sitesinde şu bilgiler verilmiş "Tahtavi haşiyesinde buyuruluyor ki: “Bir kimsenin, kaza edemediği namazlarının iskatının yapılması için bütün âlimlerin sözbirliği (icma) vardır. Namazın iskatı olmaz demek çok yanlıştır. Çünkü bu hususta mezheplerin sözbirliği vardır.
2) [Nesai’deki] hadis-i şerifte “Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namaz kılamaz. Ama onun orucu ve namazı için fakir doyurur.” buyuruldu.) [s.356] Nimet-i İslam’daki bu hadis-i şerif, Dürer’de de mevcuttur."
- Fakat sizin sitenizde de diğer yerlerde de İskatı Salatla ilgili bir hadis olmadığı yazıyor ama o sitede Nesai'de geçtiğini iddia ettikleri bir hadis var. Böyle bir hadis var mıdır, varsa sıhhati ne derecededir?
- Eğer yoksa bu insanlar Nesai’de olmayan bir hadisi mi uydurmuşlar ya da o kaynak verdikleri kitaplarda hakikaten böyle bir hadisten bahsedilmiş mi anlayamadım?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

1) “İskat-ı Salatla ve İskat-ı Savmla ilgili bir internet sitesinde şu bilgiler verilmiş "Tahtavi haşiyesinde buyuruluyor ki: “Bir kimsenin, kaza edemediği namazlarının iskatının yapılması için bütün âlimlerin sözbirliği (icma) vardır. Namazın iskatı olmaz demek çok yanlıştır. Çünkü bu hususta mezheplerin sözbirliği vardır.” bilgisi doğrudur.

Ancak burada geçen “Mezheplerin söz birliği” şeklinde yapılan tercüme -bizce- hatalıdır. Çünkü, asıl Arapça ifadesi “beyne ehl-i’l-mezhebi” (Tahtavi, Temel Neşriyat, İstanbul, 1985, s.354) şeklindedir ki, “Mezhep alimleri arasında” demektir. Bununla Hanefi mezhebini kastetmiş olduğunu düşünüyoruz. Eğer bütün mezhepler kastedilseydi, “beyne ehl-i’l-mezahibi” şeklinde çoğul ifadesi kullanılırdı.

Nitekim, Tahtavi şerhinin metni olan "Meraku’l-Felah"ta da Şurunbilali şu görüşlere yer vermiştir:

“Namaz iskatı da -Meşayıhın (Hanefi alimlerinin) istihsan etmelerinden/müstahsen görmelerinden dolayı- oruç iskatı gibidir. Çünkü namaz oruçtan daha ehemmiyetlidir.” (Meraku’l-Felah/Tahtavi ile birlikte, s.356)

Demek burada “bütün mezheplerin ittifakı” iddiası yoktur.

- Öyle anlaşılıyor ki, “Hanefi alimlerinin icmaı” konusunda da Tahtavi, Şurunbilali’yi taklit ve takip etmiştir.

- ed-Dürrü’l-muhtar/er-Reddu’l-Muhtar’da İmam Muhammed’in konuyla ilgili görüşüne yer verilmiş, fakat bu husus yalnız oruçla ilgili olarak belirtilmiştir. Şöyle deniyor:

“Eğer bir kimse oruç fidyesinin verilmesini vasiyet ederse, katiyen bunun caiz olduğuna hükmedilir. Çünkü bu husus mansustur/ayet ve hadisle sabittir. Şayet bunu (oruç kefareti için) vasiyet etmediği halde varisleri bunu -kendi hayırları olarak- verirlerse, (bu konuda) İmam Muhammed: “inşallah bu da kafi olur” demiştir. (bk. ed-Dürrü’l-Muhtar, 2/72)

- İmam Muhammed, vasiyet edilmeyen oruç kefareti hakkında söylediği bu “temenni” ifade eden “inşallah” sözlerini vasiyet edilen namaz için de kullanmıştır. Çünkü oruç fidyesi/kefareti vasiyete bağlı olmadığı zaman varisler tarafından verilmesi hakkında bir nas olmadığı gibi, vasiyet de edilse namaz fidyesi/kefareti hakkında da herhangi bir nas yoktur. (bk. ed-Dürrü’l-muhtar , 2/72)

İbn Abidi’nin bu ifadeleri de namaz iskatı hakkında herhangi bir ayet ve hadisin olmadığını göstermektedir.

-Bu konuda özel araştırma yapan hocalarımızın verdiği bilgiye göre, namaz borcunun da fidye ile zimmetten düşebileceği konusunda İmam Muhammed’in “ez-Ziyâdât” adlı eserinden nakledilen “namaz fidyesi de inşâallah kifayet eder...” ifadesi dışında, herhangi bir mezhep imamının veya müçtehidin içtihâdı nakledilmiş değildir.

Kaldı ki, İmam Muhammed’in, henüz gayrı matbu olan mezkûr eserinin, kütüphanelerdeki müteaddit yazma nüshalarında yapılan araştırmada, söz konusu ibareye rastlanamamıştır.

Ancak Hanefi fakihleri, her iki ibadetin de bedenî ve üstelik namazın oruçtan daha önemli oluşunu dikkate alarak, namaz borcunu da oruç borcunun hükmüne katmışlar, böylece her bir namaz borcu için yoksula bir fidye ödenmesini ihtiyat olarak tavsiye etmişler ve bunu güzel (müstahsen) bir iş saymışlardır.

Vakıa, bununla bir kimsenin namaz borçlarının düşeceği söylenemez. Nitekim, İmam Muhammed’e nispet edilen ifade de “inşâallah” kaydının yer alması bunu göstermektedir.

Fakat yoksulların sevindirilmesi sonucu Cenab-ı Hakk’ın affının tecellisi umulur. Hiç olmazsa, sadaka sevabı verilir, günahlarının bağışlanmasına vesile olur.”(bk. Şafi Çınar, Müftü, Iskat ve Devir Konusu Hakkında, adlı makalesi)

2) “Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namaz kılamaz. Ama onun orucu ve namazı için fakir doyurur.” manasındaki hadisi rivayet eden Durer müellifi, bunu Nesai’nin rivayet ettiğini belirtmiştir.(bk. Molla Husrev, Dureru’l-Ahkam, 1/209)

Nesai’nin İbn Abbas’tan naklettiği rivayetin ifadesi şöyledir:

“Bir kimse, başkası yerine namaz kılamaz ve yine bir kimse başkası yerine oruç tutamaz. Ama onun yerine her gün bir avuç buğdayı fakire yedirir.”(Nesai, es-Sünenu’l-Kübra, 3/257)

- Zeylaî, bu rivayetin İbn Abbas’a mevkuf yani onun kendi sözü olduğunu bildirmiştir.(bk. Nasbu’r-raye, Beyrut, 1418/1997, 2/463)

- Muhaşşi, Abdualaziz el-Fincani, Nesai’nin bu (mevkuf olan) rivayetinin sahih olduğunu belirtmiştir. (bk. Nesabu’r-raye, a.y/ 4.Talik)

- Ancak Beyhaki, İbn Abbas’tan rivayet ettiği hadiste, konuyla ilgili namazdan değil yalnız oruçtan bahsetmiştir. Bununla beraber Beyhaki bu hadisin zayıflığına da işaret etmiştir.(bk. es-Sünenu’l-Kübra, 4/429)

İlave bilgi için tıklayınız:

Ölen bir Müslümanın namaz ve oruç borcu nasıl ödenir?
Iskat ve devir hakkında bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun