Sosyalist ekonomi her açıdan iyi değil mi?

Tarih: 06.11.2025 - 08:32 | Güncelleme:

Soru Detayı

İnsanlarda kâr hırsı olmayacağı için üretilen ürünlerde hile de olmaz. Mesela günümüzde özellikle gıdada her türlü hile dönmektedir ve her imalatçının başına bir polis koymak mümkün değildir. Allah korkusu her insanda da olamayacağına göre hatta maalesef günümüzde inanan insanlarda da çok hilelere rastlandığına göre üretim meselesi şahısların vicdanına bırakılıyor fakat tüketiciler sağlığından oluyor. Süte su tereyağına püre sucuğa domuz eti karıştırıldığında tüketici zarar görüyor ve bunların hepsinin ortaya çıkarılması mümkün değil ; o zaman ' bunlar öbür dünyaya tehir ediliyor dolayısıyla zarar görmemek bunlardan kaçmak mümkün değil, zarar görmeye devam anlayışi mi geçerli , öyle mi bakmalıyız? Bazı sosyalist ülkelerde organik tarım ve hayvancılık yapılabiliyor, insanlar bireysel işletme olmadıkları için devlet çatısı altında bulunarak hile yapmadan mal üretebiliyorlar. Üretimin yanı sıra vergi toplama konusu da satıcının vicdanına kalıyor tamamen denetlenemiyor vergi kaçırmalar oluyor. Fakat üretim ve üretim aletleri devlet çatısı altında olduğunda bu tür sıkıntılar da ortadan kalkmış oluyor. Ne dersiniz acaba? Dinimiz açısından bu ekonomik modelin bir sıkıntısı var mı, günah mı uygulamak? Saygılarımla.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, İslam ne sosyalizmi ne kapitalizmi aynen benimser; adalet, yardımlaşma, mülkiyet hakkı ve sorumluluğu birlikte emreder. Devleti yönetenler adil olursa, fertler de Allah korkusuyla hareket ederse, ideal düzen ancak o zaman gerçekleşir. Çünkü sistemleri değil, insanı ıslah eden tek güç iman ve ahiret bilincidir.

Demek ki, İslamî siyaset, hukuk, ekonomi ve ahlak düzeni bir bütün olarak uygulandığında ideal düzen yaşanır.

Sosyalist sistem, teoride hileyi, sömürüyü ve vicdansızlığı ortadan kaldırmayı hedefleyebilir; ancak pratikte üretim araçlarını yöneten yine insanlardır.

Devlet, soyut bir kavram değil; onu yöneten, karar veren, denetleyen yine beşerdir. Dolayısıyla insanın olduğu yerde hata, hırs, menfaat ve zulüm ihtimali her zaman vardır.

Bu yüzden sistem değişse de insan değişmedikçe kusursuz bir düzen kurulamaz.

İslam ne tam anlamıyla kapitalizmi ne de sosyalizmi kabul eder; her ikisinde de doğru ve yanlış yönler bulunur.

İslam’ın ekonomik anlayışı, adalet, hakkaniyet, yardımlaşmak, kardeşini kendine tercih etmek, sadaka ve zekat vermek, mülkiyet hakkı ve sorumluluk dengesi üzerine kuruludur.

Bir kimsenin meşru yollarla elde ettiği mala el koymak, mülkiyet hakkını ortadan kaldırmak caiz değildir.

Kuran, “İnsanlar arasında mallarınızı batıl yollarla yemeyin” (Bakara, 2/188) buyurarak bu dengeyi açıkça belirtir.

Devleti yönetenlerin görevi, adil olmak, haksız kazancı, hileyi ve zulmü etkin biçimde denetlemektir.

Bu denetim sadece dünyaya ait değildir; çünkü mümin bilir ki, asıl hesap Allah katındadır.

Bu bilinç, hiçbir kanunla sağlanamayacak kadar güçlü bir iç denetimdir.

Bir Müslüman için haram yemek, hile yapmak, başkasının hakkına girmek sadece dünyevî bir suç değil; ahirette ağır bir vebaldir.

Sonuç olarak

İslam düzeni, siyaset, hukuk, ekonomi ve ahlakıyla birlikte, bir bütün olarak yaşandığında; ne kapitalist sömürüye ne de sosyalist baskıya gerek kalmaz.

O zaman üretimde dürüstlük, ticarette adalet, toplumda güven, yardımlaşma ve sosyal güvence doğal olarak yerleşir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun