Şeytanın hilesi zayıftır, ayetine göre, şeytanın her oyunu anlaşılır mı?

Şeytanın hilesi zayıftır, ayetine göre, şeytanın her oyunu anlaşılır mı?
Tarih: 16.07.2017 - 00:03 | Güncelleme:

Soru Detayı

 (Bu iki sorumun aksi mümkün değilse, ayet ve hadislerle delillendirebilir misiniz?)
1. “Şeytanın hilesi zayıftır.” sözü insanın şeytanın yapacağı her oyunu anlayabileceği manasını mı çıkarır? Bunun aksi mümkün değil midir?
2. Şeytan inana nasıl anlayamayacağı oyunlar oynayamaz anlamıyorum. Mesela ben cevaplarını öğrenene kadar bazı imani soruların cevaplarını kendi aklımla bulamıyordum. Demek ki anlayamayacağım oyunları da olabilirmiş.
3. Sıradan şeytanlar kendi aralarında bilgi paylaşımı yapabilirler mi?
4. Bir insana birden fazla şeytanın bulaşması mümkün değil midir; neden?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1 ve 2:

İlgili ayetin meali şöyledir:

“İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler ise tâğutun / şeytanın yolunda savaşırlar. Siz de şeytanın dostlarıyla savaşın (çekinmeyin!). Şüphesiz, şeytanın hilesi pek zayıftır.” (Nisa, 4/76)

Konuyu birkaç madde halinde açıklamaya çalışacağız:

a) Ayette söz konusu olan savaştır. Müminler inkârcılarla savaşmaya teşvik edilmektedir.

Savaşa teşvik edilirken, şeytan tarafında olan inkârcıların kuvve-i maneviyelerinin çok zayıf olduğuna işaret etmek üzere, onların bağlandıkları şeytanın argümanları, içine düştükleri tuzakları ve hilelerinin çok zayıf olduğuna vurgu yapılmıştır. Çünkü, bir argümanın, telkinin etkisi, onun insana sağlayacağı menfaatle orantılıdır.

Müminlerin teşvik edildiği argüman, cennet gibi bir mükâfat, cehennem gibi bir azap vadediyor;  savaşırsa cennet savaşmazsa cehennem vardır.

Oysa, şeytanın kendi taraflarına yaptığı telkinler çok zayıftır. Çünkü onun telkinlerinde ne cennet ne de cehennem vardır. Müminlere karşı besledikleri kin ve düşmanlık; kendi batıl dinlerine gösterdikleri bağlılık ancak geçici bir heva ve hevesin mahsulüdür.

Bu açıdan bakıldığı zaman şeytanın hilelerinin gerçekten zayıf olduğu gün gibi ortadadır.(krş. Taberi, Razi, Meraği, ilgili yer)

b) Müminler hakka, inkârcılar batıla taraftardır.

“Hak üstündür.” düsturu gereğince, hakka taraftar olan müminler, -dünyada bazen mağlup da olsalar- netice itibariyle cennet ödülünü alacakları için yine de akıbet itibariyle üstündürler.  

Allah müminlere, şeytan kâfirlere yardım eder.

Şeytanın yardımı bazı kuruntu ve hayaller üzerine kurulu olduğundan zayıftır.

Allah’ın yardımı gerçeğin ta kendisi olduğundan kuvvetlidir.

Şeytanın tuzağının zayıf olduğunu bildiren ayetten biraz önce zikredilen, “Dünya hayatını ahiret hayatıyla takas etmek isteyenler, Allah yolunda savaşsınlar. Allah yolunda savaşan kimseye ise, ister öldürülsün, ister galip gelsin, biz pek büyük bir ödül vereceğiz.”(Nisa, 4/74) mealindeki ayette Allah’ın bu yardımına işaret edilmiştir.

c) Bir işin zararı yararından daha az ise iyi; daha fazla ise kötü kabul edilir.

İyi şey gerçekte kuvvetlidir; kötü şey ise zayıftır. “Hak geldi batıl zail oldu.” mealindeki ayetin ifadesinde bu gerçeğin altı çizilmiştir. Bu açıdan bakıldığında;

Rahmanın taraftarları olan müminler, savaşta veya herhangi bir dini konudaki mücadelede daima kârlı çıkarlar. Dünyevi bazı zararları olsa da ebedi yararlarıyla bunlar telafi edilir ve artıları olur.

Şeytanın taraftarları olan inkârcılar ise her hâlûkârda zararlı çıkarlar. Şayet bazen dünyada kârlı gibi görünseler bile, ahiretteki ebedi cezalar, bu kârlarını sıfıra müncer kılar ve artısı da olur.

Demek ki müminlerin varsa zararları bir ehven-i şerdir. İnkârcıların ise şayet varsa bir geçici yararları, -ebedi zararlar doğuracağından- azam-i şerdir.

d) Şeytanın hilelerinin zayıf olduğunun vurgulanması, gerçeği yansıtmadıklarına işarettir. Çünkü bir dane-i hakikat batmanlarca, yalan ve hayali altüst etmeye yeter. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” sözü ile “Hak kuvvette değil, kuvvet haktadır.” düsturu bunu güzel ifade eder.

İşte yalancı, hak ve hakikate dayanmayan şeytan ve onun taraftarlarının zayıflığı bu noktadandır.

Bununla beraber, “şeytanın hilelerinin zayıf olması” kimsenin buna aldanmayacağı anlamına değil, “aldanmaması gereğine” işarettir.

Cevap 3:

Evet, şeytanlar kendi aralarında bilgi paylaşımı yapabilirler. Aşağıdaki hadis-i şeriften bunu anlamak mümkündür.

“İblis tahtını su üzerine kurar. Sonra yapacakları kötülükleri yapmak üzere avenesini sağa sola gönderir. Makam ve mevkice ona en yakın olan, fitnenin en büyüğünü yapandır. Hepsi yaptıklarını anlatmak üzere İblis’in yanına gelir ve içlerinden birisi: ‘Ben şunu, şunu yaptım.’ der. Ancak İblis, ona: ‘Senin yaptığın da bir şey mi?’ der. Sonra bir başkası gelir ve ‘Falan adamı, karısından boşayıncaya kadar onun yakasını bırakmadım.’ der. İblis bundan o kadar memnun olur ki, hemen onu yanına çağırır ve ‘Sen ne kadar şirinsin!’ diyerek ona iltifat eder.”(Müslim, Münafıkûn 67; Müsned, 3/314)

Cevap 4:

Bir insana birden fazla şeytanın musallat olması mümkündür. Fakat her mümkün vaki değildir. Delil ister...

 “Kim Rahman'ın zikrine karşı körlük ederse, biz ona bir şeytan musallat ederiz de kendisine arkadaş olur.” (Zuhruf, 43/36)

mealindeki ayetin zahir ifadesinden anlaşılan, her insana bir şeytanın musallat olduğudur.

Birçok tefsir kaynaklarına bakmamıza rağmen, bunun dışında bir bilgiye rastlayamadık...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun