Şafii mezhebine göre fıtır zekatı ve verileceği yerler hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli kardeşimiz,
Şafi mezhebinde; fitrenin (fıtır sadakası) miktarı bir sâ'dır (2,166 kg.). Fitre ancak buğday, arpa, mercimek, pirinç, hurma, nohut, mısır, kuru üzüm ve peynir gibi halkın çoğunun yediği gıda maddelerinden verilir. Gıda maddelerinin kıymetini para olarak vermek caiz değildir.
Hanefi mezhebine göre gıda maddelerinin kıymetini para olarak vermek caizdir. Fakirlerin ihtiyaçlarının karşılanması bakımından böyle yapılması belki de daha hayırlıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din işleri Yüksek Kurulunun sadaka-i fıtırla ilgili kararının mukaddimesinde, bu sadakanın mahiyeti ve esprisi hakkında şöyle denmektedir:
"Hadislerde sadaka-i fıtrin miktarı, buğday, arpa, hurma veya üzümden bir sâ' (Hz. Peygamber döneminde kullanılmakta olan bir ölçü birimi olup yaklaşık 2,917 gr.) olarak belirlenmiştir. Sadaka-i fıtrin bu sayılan maddelerden belirlenmesi, o günkü toplumun ekonomik şartları ve beslenme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. Hz. Peygamber ve sahabe dönemindeki uygulamalar dikkate alındığında, sadaka-i fıtır miktarı ile, bir fakirin, içinde yaşadığı toplumdaki orta halli bir ailenin hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır."
Birkaç kişinin fitresini vermesi gereken kişi bunları ödeyecek mala sahip değilse, önce kendi şahsının fitresini verir. Sonra malî durumu nisbetinde eşinin, hizmetçisinin, küçük çocuğunun, babasının, annesinin ve büyük çocuğunun fitresini verir. Bununla ilgili bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Önce nefsinden başla, ona tasaddukta bulun. Bir şey artarsa ailene ver. Ailenden bir şey artarsa yakınlarına ver." (Müslim, Zekât, 14)
Fitresini vermesi gerekenlerden aynı derecede birden fazla kişi bulunur ve hepsinin fitresini verecek kadar malı bulunmazsa, bunlardan dilediğinin fitresini verir.
Sadaka-i Fıtrin Verileceği Yerler
Sadaka-i fıtrin verileceği yerlerle zekâtın verileceği yerlerin aynı olduğu hususunda fakihler görüş birliği içindedirler. Sadaka-i fıtır bu bakımdan zekât hükmünde olup zekâtın verileceği yerlere verilir ve Tevbe sûresinin 60. âyetinin kapsamına girer. Kendilerine zekât verilmesi caiz olmayanlara sadaka-i fıtrin da verilmesi caiz olmaz. Bu sadakanın gayri müslimlere, Müslüman ülkelerde yaşayan zimmîlere verilmesi caiz değildir.
Fıtır sadakası vermesi vacip olan bir kişi bu sadakayı vermeden ölürse, mirasçılarının bu sadakayı onun terekesinden vermeleri gerekir. Çünkü bu sadakada hem Allah'ın hem de kulların hakkı vardır. Mükellefin ölümüyle bu vecibe ortadan kalkmaz.
Hanefî mezhebine göre fıtır sadakası vermekle mükellef olan bir kişi fıtır sadakasını vermeden ölürse, mükellefiyeti sona erer. Mirasçıları onun bu sadakasını gönüllü olarak verirlerse ve kendileri de teberruda bulunma ehliyetine sahip iseler terekesinden verilir. Vermek istemezlerse zorlanamazlar. Ama ölünün bu konuda vasiyeti varsa, fitresinin, malının üçte birinden çıkarılıp verilmesi uygun olur. (Zühaylî, el-Fıkhü'l-islâmi, 3/2040; Mehmet Keskin, Büyük Şafii İlmihali)
SADAKA-I FITIR (FİTRE):
Sadaka-ı fitre üç şeyle vacip olur:
1. Fitresi verilecek kişinin Müslüman olması.
2. Ramazan ayının son gününde güneşin batmış olması.
3. O gün kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin nafakasından fazla malı bulunması gerekir.
Fitrenin miktarı bir sa'dır. Kendisinin, çocuklarının ve nafakasını karşılamakla yükümlü olduğu Müslümanların fitresini vermesi gerekir. Memleketin ekser yiyeceği ne ise ondan çıkarılıp verilir. Bir sa' beş Irak litresi ve bir litrenin üçte biridir.
Fitır sadakası (fitre), Hazreti Muhammed (s.a.v.)'in hususiyetlerinden olup, Hicret'in ikinci yılında Ramazan bayramından iki gün önce farz kılınmıştır. Farz kılınmasının hikmeti oruçta vuku bulmuş, eksikliklerden oruçluyu temizlemektir.
Sadaka fıtrin meşrutiyetinin delili için İbni Ömer (r.a) şöyle demiştir:
“Rasulullah (s.a.v) fıtır zekatını Ramazan ayında hurmadan veya arpadan bir sa' erkek veya kadın, hür veya köle her Müslümana farz kılındığını emretmiştir." (Buharı, 1433; Müslim, 9H4.)
Sadaka-ı fıtrin cinsi ve miktarı: Sadaka-ı fıtır her mükellefin ikamet ettiği memlekette halkın çoğunun yedikleri temel gıda maddesinden bir sa'dır. Rasulullah (s.a.v)'ın kullandıkları sa' normal dört avuçtan ibaret idi. Bugünkü ölçülerle yaklaşık 2.400 gr'dır.
Ebu Said el Hudri (r.a) şöyle demiştir:
"Biz Rasulullah (s.a.v)'ın zamanında Ramazan bayramı gününde fıtır zekatını her çeşit gıdadan bir sa' olarak verirdik. Bizim mutad olan gıdalarımız ise arpa, kuru üzüm, peynir ve kuru hurma idi." (Buharı, 1432)
Hadisi şeriften de anlaşıldığı gibi, sadakaı fıtır para veya başka şeylerden verilmez. Buğday, pirinç, kuru üzüm, nohut, mısır v.b gibi halkın çoğunun yediği gıdalardır. Günümüzde halkın çoğunun temel gıdası buğday olduğuna göre fıtır sadakası buğday olarak verilir. Şafii mezhebine göre buğdayın kıymeti verilmez. Ancak Hanefi mezhebi taklit edilerek buğdayın değerini para olarak vermekte bir sakınca yoktur. Çünkü fakir için genelde para, ihtiyacı gidermek yönünden buğdaydan daha iyidir.
Fitre, kişinin bulunduğu şehir veya köydeki fakirlere verilir. Başka memleketteki fakirlere göndermek caiz değldir. Ancak o yörede fakir bulunmuyorsa, o zaman başka yere göndermek caizdir.
Fitrenin ödenme zamanı: Fitre, Ramazanın son günü güneşin batmasıyla vacip olur. Ancak zekat erken verilebildiği gibi, fitreyi de Ramazan ayı içinde vermek caizdir.
Fitrenin bayram günü sabahı bayram namazından önce verilmesi sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v) Bayram namazına gitmeden önce fitrenin verilmesini emretmiştir. Bayram günü akşamına kadar te'hir edilmesi mekruhtur. O gün güneş battıktan sonraya bırakmak günahtır. Çünkü zamanı geçmiştir. Bu zamana kadar verilmeyen fitrenin kazası gerekir.
Peygamberimiz (s.a.v.), "Sadaka-ı fıtır, oruçlu için faydasız, çirkin ve fena sözlerden temizliktir." (Et-Terğih Vet-tcrhih, 21274.) buyurarak önemini bildirmiştir.
Sadaka-ı fıtrin; orucun kabul edilmesine bir sebep olduğunu yine Peygamberimiz (s.a.v.)'in bir hadis-i şeriflerinden dinleyelim:
"Ramazan orucu yer ile gök arasında asılıdır. Ancak sadaka-ı fıtırla yükseltilir." (Et-Tcrğib Vet-terhib, 21275.)
Bayram günü ve gecesi, kendisinin ve ailesinin ihtiyacından fazla varlığa sahip olan herkesin sadaka-ı fıtır vermesi vaciptir. Aile reisinin, kendisi ve nafakasını karşılamakla yükümlü olduğu kimselerin sadak-ı fitrelerini çıkarması vaciptir. Bunlar, hanımı, annesi, babası, çocukları, yeme ve içmesini üzerine aldığı hizmetçisidir. Yalnız anne ve babası ile büyük çocuklarının fitrelerini çıkarmasının vacip oluşu için onların fakir olması lazımdır.
ZEKAT VE SADAKA-I FITRIN VERİLMESİ GEREKEN YERLER:
Kur'an-ı Kerim'in beyanına göre zekatın verileceği yerler ayet-i kerime'de belirtilen şu sekiz sınıftır:
"Sadakalar (zekat) Allah tarafından bir fariza olarak ancak şunlar içindir: Fakirler, miskinler, zekat toplayıcıları, kalpleri İslama ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolundaki gaziler ve yolda kalmışlar. Allah alimdir, hakimdir. " (Tevbe: 9/60)
Şimdi bu sekiz sınıfı tek tek açıklayalım:
1. Fakir:
Hiç bir malı veya kazancı olmayıp, yiyecek, giyecek ve mesken gibi zaruri ihtiyacını karşılayacak miktarın yarısından daha az bir mala sahip bulunan kimsedir. Mesela yüz bin lira ihtiyacına karşılık otuz bin lira parası olan kimse fakir sayılır.
2. Miskin:
Malı ve kazancı zaruri ihtiyacını karşılayacak miktarda olmayıp, yarısını aşan kimsedir. Mesela yüz bin lira ihtiyacına karşılık yetmiş bin lira parası olan kişi miskin sayılır.
3. Zekat toplayıcıları:
Zekatı toplayan, dağıtan, yazan ve bekçiliğini yapan kimselerdir.
4. Kalpleri İslam'a ısındırılmak istenen kimseler:
Yeni Müslüman olmuş, imanı zayıf olan kimse veya yeni Müslüman olmuş kimsedir. Onun dengi olan kâfirlerin İslam'a girmeleri umulacağı için bu durumda olan birine zekat verilebilir.
Ayrıca kuvvetli bir tahmin: Bunlara zekat verilince maddi güç sahibi olup, düşmanı yenebilir. Ya da fazla kuvvete sahip olması için toplama imkânı bulunmayan zekatı kolay toplayabilenlere de verilir.
5. Köleler:
"Zekat alıp onunla azat olunabilme ihtimali olan kölelerdir. Yani mükatep (azatlığı şarta bağlı olan) kölelere zekat verilir.
6. Borçlular:
Mubah bir şekilde borç altına girenlere zekat verilir. Mesken alımı, çocuğun evlendirilmesi veya temel ihtiyaçlarının temininde borç altında olanlardır.
7. Allah yolunda savaşanlar:
Bunlar zengin de olsa savaştan dönene kadar kendilerinin ve aile fertlerinin nafaka, elbise vb. gibi zaruri ihtiyaçlarını temin edebilmek için kendilerine zekat verilir. (Fi sebilillah hükmünde olanlar bunlardır.)
8. Yolda kalmışlar:
Bunlar, hacc veya herhangi bir mubah seferde iken parası kaybolan veya tükenen kimselerdir. Bunlara da zekat verilebilir.
Bazı fıkıh kitapları zekatın bir sınıfta bulunan müstehaklara veya gerekirse birine de verilebileceğini beyan ederler.
İbnül Münzir, Rüyanı ve Ebu İshak ve Eş-Şirazi gibi alimler, fitrenin ancak üç fakire verilmesini uygun görmüşler ise de, İmam-ı Rafii ve El Ezrai, bir fakire verilmesinin de caiz olduğunu söylemektedir. Ancak sadaka-i fıtraları bölüp, üç kişiye verilmesi daha da iyidir.
Sadaka-i fıtır para olarak veya un olarak verilemez.
Buğday, arpa, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, hurma, üzüm, süt, yağlı peynir gibi memleketin ekser yiyeceğinden çıkarılır.
Sadaka-i Fıtır bir sa'dır. Bu sa' İmam Nevevi'ye göre 685 dirhem olup dirhemi şer'iye göre hesaplandığında takriben bir sa' 2.200 gram (iki kilo ikiyüz gram) eder.
ZEKAT VERİLMEYEN YERLER:
Şu beş sınıfa zekat verilmez:
1. Mal ve servet varlığı ile zengin olanlara.
2. Kölelere. (Mukatebe , köleliği anlaşmaya bağlı olanlar hariç)
3. Beni Haşimi ve Beni Muttalibilere,
4. Fakir ve miskin ismi altında nafakası kendisine ait olanlara.
5. Fakir bile olsa kâfir bir kimseye zekat verilmez.
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Zenginlere ve uzuvları sağlam olan kuvvetlilere zekat helal olmaz." (Tirmizi, 652.)
Hadisi şerifte geçen "Mirret" kelimesi kazanabilen ve güçlü kişi demektir. Şu halde iş sahası bulunduğu halde çalışmayan kişiye ve zengine zekat verilmez.
Kölelere zekat verilmeyişinin nedeni, kölelerin bakımı, masrafı ve nafakası onun sahibine aittir. Kölenin azad edilebilme durumu varsa ve verilebilecek zekat onun azat olması için bir vesile teşkil ediyorsa, o durumdaki köle veya kölelere de zekat verilebilir.
Nafakaları başkasına ait olan fakir ve miskin kimselere bu isim altında zekat verilmez. Ancak bunların savaşla bulunmaları veya mubah bir şekilde borçlanmış olmaları ile kendilerine zekat verilebilir.
Borçlanmanın mubah olması gerekir. Yani bir mesken yapma, çocuklarının normal rızkını tayin etme, çocuğu evlendirme... vs.
Zekatı hak etmeyen kimsenin zekatı alması veya böyle bir durumda olan kimseye bilerek zekat vermek haramdır.
Zekat, muhtaç veya ihtiyacı olanın hakkı olduğu için zengine veya zekata ihtiyacı olmayan kimseye verilmez. Çalışmaya gücü yetip de iş bulma imkânı olan kimseye de zekat verilmez.
Mal bir yerde olur, mal sahibi başka yerde olursa zekatı, malın bulunduğu yerin müstehaklarına vermek zorunludur. Şayet orda fakir bulunmazsa en yakın yerin fakirlerine verilecektir.
Bir yerde müstehaklar bulunduğu halde zekatı vacip olduğu o yerden başka bir yere nakletmek haramdır.
Kâfire, mükatep olmayan köleye (azat olma durumu olmayan) zekat verilemiyeceği gibi çocuk ve deliye de zekat verilmez, ancak bunların velilerine verilir. Çünkü bunların nafakası velilerine aittir.
Haram yolda harcayacağı bilinen kimseye zekatı vermek caiz olmayıp haramdır.
Peygamberimiz fs.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki sadakalar (zekat) insanların kirlerinden başka bir şey değildir. Sadakalar ne Muhammed' e ne de Muhammed'in ehline helal olmaz." (Müslim, 1072)
Ebu Hureyre (r.a) şöyle rivayet eder:
'Bir defasında Hz. Ali'nin oğlu Hasan sadaka hurmalarından bir hurmayı alıp ağzına koydu. Hz. Peygamber: "Hayır, hayır onu ağzından çıkar. Bizim sadaka yemediğimizi bilmiyor musun?" (Buhari, 1420, Müslim. 1069) diye buyurdu.
Bir kimse nafaka ve ihtiyacı kendisine ait olan bir kimseye zekat veremez, çünkü burda vereceği zekat yine kendi menfaatine dönecektir. Bunun için bir kimsenin kendi ana-babasına, dede veya nenesine zekat vermesi caiz olmaz. Çünkü onlara bakmakla mükelleftir. Keza bir kimse, küçük çocuklarına veya bakmakla yükümlüğü olduğu torunlarına zekat veremez. Ancak çocuğu büyümüş ve ondan ayrı ise o zaman ona zekat verebilir. Çünkü o durumda çocuğuna bakmakla mükellef değildir.
Peygamberimiz (s.a.v) Muaz bin Cebel'i Yemen'e vali olarak gönderirken O'na şöyle buyurmuştur:
"Onları önce Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah'ın resulü olduğumu bilmeye davet et... Eğer bunu kabul ederlerse, bu defa onlara bildir ki Allah kendilerine mallarında zekat farz kılmıştır. Bu zekatı zenginlerden alınır onların fakirlerine verilir." (Buhari)
Onların fakirlerinden kasıt, onların Müslümanlarıdır. Yani herhangi bir fakire verilir diye bir şey söz konusu değildir. Zekat ancak fakir Müslümanlara verilir. Hadisin metninde, 'onların fakirlerine verilir' ibaresi buna delil gösterilebilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Sadaka-yı fıtır (fitre sadakası) nedir? Kimler, ne zaman verir?
- Şafi mezhebine göre sadaka-i fıtır ile ilgili hükümler nelerdir?
- Zekatla ilgili merak edilenler...
- Sadaka-i Fıtır Nedir?
- SADAKA-İ FITIR
- Şafii mezhebine göre fıtır sadakası ve oruç için verilen fidye hakkında bilgi verir misiniz? Şafiilerde buğday yerine para olur mu?..
- Zekat ve fitre ile ilgili sık sorulan sorular ve cevapları nelerdir?
- Haram maldan zekât, fıtır sadakası (fitre) verilir mi? Aile reisi kimlerin fıtır sadakasını vermekle mükelleftir?
- Toruna zekât ve fitre verilir mi?
- Fitre verirken niyet şart mıdır?