Peygamberimiz'in bazı kötü amelleri işleyenlere lanet etmesi ne anlama geliyor?

Tarih: 18.03.2013 - 02:24 | Güncelleme:

Soru Detayı

Imam Gazali "Dilin Afetleri ve Lanet" konusu açıklanan bir eserinde şunları yazıyor:

"Lanet," 'Allah kâfiri, lanetin sebebi olan küfür üzerinde sabit kılsın.' demek gibidir. Böyle demek -Allah korusun- küfrü istemektir. Küfrü istemek de haddi zatında küfürdür... ...belli şahıslara lânet okumakta büyük tehlike vardır. Çünkü belli şahısların durumu durmadan değişmektedir. Ancak sonunda lânete layık olacağı Hz. Peygambere bildirilen şahıs olursa durum değişir. Çünkü küfür üzere öleceği bilinen bir kimse için lânet okumak caizdir. Bu sırra binaen Hz. Peygamber (asm) birtakım kimseleri lânetlemiştir..."

İmam Gazali'nin bu açıklamasına bakınca, Peygamberimiz (asm)'in bazı kötü amelleri isleyenlere lanet etmesinin sebebini anlamakta zorlanıyorum. Yani mesela:

- Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet olsun! (Hakim)
- Rüşvet alıp verenlere Allah lanet etsin! (İbni Mace) 
- Eshabıma sövenlere Allah lanet etsin!.. (Hakim)
- Zekat vermeyenlere Allah lanet etsin!.. (Nesai)
- Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lanet olsun! (Ebu Avane)
- Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun! (Şir’a)
- Sadaka vermeye engel olana lanet olsun. (İsfehani)
- Rahmet-i İlahiden ümit kestirip dinden nefret ettirenlere lanet olsun!(Şir’a)
- Bid’atler çıkınca âlim ilmini açığa çıkarsın! İlmini açıklamayana lanet olsun! (Deylemi)
- Faiz alana da verene de lanet olsun! (Müslim)
- Vücuduna dövme yapana, yaptırana, faiz alıp verene lanet olsun.(Buhari)
- Ana ile evladın, kardeşle kardeşin arasını açana lanet olsun. (İbni Mace)
Kızını fâsık bir kimse ile evlendirene, lanet olsun. (Şir’a)
Ölü için ağlayana da onu dinleyene de lanet olsun. (Ebu Davud)

- Bu gibi hadislerde ifade edilen amellerde bulunanların küfür üzere ölmesi tehlikesi yok mu?

- Böyle lanetlik bir amelde bulunanın, Allah’ın lanetine uğrayacağı kesin mi; kurtuluş yolu var mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Dilin afetleri ve lanet" diye tercüme edilen unvan, İmam Gazali’nin İhyau’l-Ulum adlı eserinde yer alan “Dilin Afetleri” kitabının “Dilin sekizinci  afeti” unvanını taşıyan bir alt bölümün adıdır. (bk. İhyau’l-Uluma, 3/119)

İmam Gazali’nin de orada açıkça belirttiği üzere, bu konuyu şöyle özetlemek mümkündür:

Laneti gerektiren sıfatlar üçtür:

1. Küfür / inkar.  2. Bid'at.  3. Fısk.

Bu sıfatların her birinde lanetin üç mertebesi vardır:

Birinci mertebe: Genel bir özellikten dolayı lanet etmektir. “Allah'ın laneti, kâfirlerin, bidatçıların ve fasıkların üzerine olsun.” denmesi gibi...

İkinci mertebe: Daha özel vasıflarla lânet etmektir. “Allah'ın laneti, Yahudiler, Hristiyanlar, Mecusiler, Kaderîler, Hâriciler, Râfıziler veya zina edenler, zâlimler ve faizciler üzerine olsun.” denmesi gibi... Bütün bunlar caizdir. Fakat bidatçıların vasıflarına lanet etmekte tehlike vardır. Çünkü bidatın -kesin olarak- bilinmesi zordur. Onun hakkında peygamberden nakledilen bir beyan/açıklama söz konusu olmamıştır. Bu bakımdan bu kısım lanetten avamın çekinmesi uygun olur. Çünkü böyle bir lanet okuma, benzerleri ile muaraza etmeyi teşvik eder. Bu ise, halk arasında tartışmaların olmasına ve fitne-fesadın doğmasına sebep olur.

Üçüncü mertebe: Belli bir şahsa lanet okumaktır. Bu tür lanet okumada tehlike vardır. Mesela "Allah'ın laneti Zeyd'in üzerine olsun! O kâfirdir veya fâsık veya bid'atçıdır." demek gibi...

Bu konuyu şöyle özetlemek mümkündür:

Şer'an / İslam’da lanet edildiği sabit olan kimselere lanet okumak caizdir. “Allah, Firavun'a, Ebû Cehil'e lanet etsin.” demek gibi... Çünkü bu kimseler küfür üzerinde ölmüşler ve bu durum şer'an da bilinmektedir.

Ancak, bizim zamanımızda (Hz. Peygamberin vefatından sonra) belli bir şahsa -örneğin Yahudilik vasfından ötürü- lanet okumak tehlikelidir. Çünkü bu şahsın yahudilikten dönüp Müslüman olma ve Allah nezdinde Müslüman olarak ölme ihtimali vardır. O halde onun mel'un olduğuna nasıl hükmedilebilir?

Soruda “lanetle anıldığı” ifade edilenlerin hepsinde, lanet okumanın ikinci mertebesinde belirtilen hususi vasıflar söz konusudur. Bu vasıfların melun olması demek, Allah’ın bunları hoş görmediği rahmetinden uzaklaştırdığı, rahmetin kapsamı alnına almadığı vasıflardır.

Bunların böyle olduğu açıktır. Zira, Allah’ın yasakladığı her şey onun hoşnut olmadığı şeylerdir. Rahmeti ve rızası ise, hoşlandığı şeyleri kapsar. O halde, söz konusu hadis rivayetlerinde yer alan vasıfların hepsi, yasaklar listesinde yer alan hususlardır.

İslam’da bir vasfın melun olması, Allah’ın rahmetinden uzak bir konuma sahip olması, o vasıfların cennetlikleri değil, cehennemliklerin vasfı olduğu anlamına gelir. Yani, herhangi bir kimse bu kötü vasıflara sahip olduğu için cennete girmez. Ama bu vasıflara biçilen değer, o vasıfları taşıyan şahıslar için her zaman geçerli olduğu anlamına gelmez. Çünkü;

a. İslam’da tövbe kapısı her zaman açıktır. Tövbe ederek bu vasıflarından vazgeçen kimsenin artık cennet yoluna girdiği kabul edilir.

b. Her kâfirin bütün sıfatlarının her zaman kâfir olması gerekmediği gibi, her müminin de bütün sıfatlarının her zaman mümin olması vaki değildir. Nitekim bir kâfir, imanın bir özelliği olan doğruluğu-dürüstlüğü takip edebilir. Keza, Bir mümin de, küfrün bir özelliği olan yalancılığı-aldatmacılığı yapabilir. İslam’da asıl servet olan iman veya küfür vasfına bakılır. Geriye kalan olumlu-olumsuz- değerler ise, bu asıl serveti pekiştirebilir, fakat onları tamamen devre dışı bırakamaz.

Buna göre, asıl serveti olan imana sahip bir kimsenin iyi tarafı,  kötü vasıflarına galip gelirse o kişi cennetliktir. Bu husus Karia suresinde açıkça bildirilmiştir.

c. İmanla kabre giren bir kimsenin affedilmesi her zaman ihtimal dahilindedir. Çünkü Kur’an’da “şirkin dışında her günahın affedilebileceğine” dair Allah’ın açık beyanı vardır.

Buna göre, hadislerde lanetlenmiş olan vasıfların kimliği bakımından melun bir hüviyete sahip olması, onların hiç bir surette affa dahil olmayacağı anlamına gelmez.

Güncel bir ifadeyle;  bu melun vasıfları taşıyan kimseler, her zaman pişmanlık yasasından yararlanabilir veya -şartlarına uygun olarak- genel af kapsamına girebilirler.

Ancak böyle de olsa bu vasıfları, bu suçların iyi şeyler olduğunu elbette söyleyemeyiz. Bunlar özelliği itibariyle cehenneme sürükleyen kaydırıcı taşlardır. İşte hadislerde onların bu vasıflarına dikkat çekilmiştir.

Teftazani, Peygamberimizin (asm) faiz yiyenleri, hırsızlık yapanları, malının zekatını vermeyenleri, içki imal edenleri, içenleri, rüşvet verip alanları, Müslümanları aldatanları, kadın elbisesi giyen erkeği, erkek elbisesi giyen kadınları... lanetlemesini, "hakiki manada lanet olmayıp asıl maksat, bu fiillerin kötülüğünü bildirip insanları onlardan sakındırmaktır” şeklinde açıklar. (İbni Hacer el-Heytemi, ez-Zevacir, 2:6:-61)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun