Peygamberimiz adetli kadının bardağından su içmiş mi?

Tarih: 28.11.2022 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Efendimiz (asm), kızı âdet olduğunda kendisini kirli hissetmesin diye aynı bardaktan su içmiştir." deniyor, bu doğru mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sorudaki şekliyle bir hadis rivayeti bulamadık.

Ayrıca kadın âdet olduğunda, kendisini kirli hissetmesi diye bir durum yoktur.

Konuyla ilgili bazı hadisler şöyledir:

Hz. Aişe (r.anha) diyor ki:

“Ben âdetli iken bir şey içer sonra onu Hz. Peygambere (sav) uzatırdım, o da ağzını tam benim ağzımın değdiği yere koyarak içerdi. Yine ben âdetli iken kemikli etten bir parça ısırıp sonra onu Hz. Peygambere (sav) uzatırdım, o da ağzını tam benim ağzımın değdiği yere koyar(ak ısırır)dı.” (Müslim, Hayız, 14; Ebû Dâvûd, Tahâret, 102)

Yine Hz. Aişe validemiz şöyle demiştir:

“Ben âdetli olduğum halde Hz. Peygamber (sav) kucağıma yaslanır, Kur'an okurdu.” (Buhârî, Hayız, 3; M693 Müslim, Hayız, 15)

Bir kız çocuğu olarak dünyaya gelmek nasıl Yüce Allah’ın takdirine bağlıysa(1), bir genç kızın âdet kanaması ile ergenliğe erişmesi de aynen öyledir. Yeme, içme, uyuma ya da üreme bir insan için ne kadar doğalsa, âdet görme de bir kadın için o kadar doğaldır.

Dolayısıyla hayatın akışı içinde diğer bedensel gelişim ve işlevlerle birlikte normal karşılanarak kabullenilmelidir.

Oysa ay hâli zaman zaman kimi topluluk ve inanışlarda kadının aleyhine ve hatta utanç verici bir durum olarak telakki edilmiştir. Kadının iradesi dışında kalan, müdahale etme, değiştirme imkânı olmayan Allah vergisi bu durum sebebiyle aşağılanması; anlaşılması, açıklanması ve kabul edilmesi mümkün olmayan bir yaklaşımdır.

Gerçekten ilkel kültürlerden bugüne uzanan çizgide, âdetli kadınla ilgili olumsuz tasavvur değişmemek için direnmekte ve dinin özüne aykırı olduğu hâlde insanların terk etmekte zorlandığı bidatleri de beraberinde getirmektedir.

Örneğin Zerdüştlerin âdetli kadını murdar sayarak temizlenene kadar bir odada tek başına bekletmelerine benzer şekilde, bugün de kimi Müslüman kadınların âdet günlerinde kendilerini toplumdan soyutlamaları şaşırtıcıdır. Uğursuzluk taşıyacakları endişesiyle doğum tebrikine gitmeyerek taze bebeğe bakmayan ya da düğüne katılmayarak yeni gelinin çeyizine dokunmayan nice kadınlar vardır.

Âdetli iken hamur yoğurmaktan kaçınan, turşu kurmayan, salça ve reçel yapmayan ya da sofradaki ekmeği bölmekten çekinen kadınların sayısı hiç de az değildir.

Oysa Peygamberimiz (asm), âdetli eşinin dokunduğu gıdaları yemiş ve Hz. Aişe’nin ısırdığı etin devamını yerken veya içtiği suyun kalanını içerken tam da onun ağzının değdiği yere ağzını getirerek bütün bunların anlamsızlığını göstermek istemiştir.(2)

Kadını sadece âdet gördüğü günlerde değil sonrasındaki yedi günde de sakınılması gereken biri olarak gören Yahudi geleneğinde, âdetli kadının bedeni kadar kullandığı eşyalar da kirli ve yasaklı sayılmaktadır.(3)

Aybaşı halinde iken eşine dokunmayan, onunla birlikte yemek yemeyen ve aynı yatakta yatmayan Yahudi erkekleri, Peygamberimizin (asm) ashabını da şüpheye düşürmüştür. “Biz de onlar gibi belirli günlerinde eşlerimizden tamamen uzaklaşmalı mıyız?” diye sorduklarında, Allah Resulü (asm), cinsel beraberlik dışında günlük yaşantılarını aksatmaya gerek olmaksızın diledikleri her şeyi yapabileceklerini söylemiştir.(4)

Aynı şekilde kendisine gelerek âdetli bir kadınla aynı sofrayı paylaşmanın hükmünü danışanlara, “Onunla beraber yemek yiyebilirsin(iz).” buyurmuştur.(5)

Diğer taraftan Peygamber Efendimiz, adetliye dokunmama gibi rencide edici bir tavrı kesinlikle reddetmiştir. Ümmü Seleme annemizle adetli iken de aynı yatağı paylaşan Sevgili Peygamberimizdir. (6)

Aynı şekilde Hz. Aişe’nin, “Resulullah, eşlerinden biri âdetli iken de tenine dokunurdu.” diyerek özel durumlarını anlatması(7), âdetli kadının pis olmadığını herkese duyurmak amacıyladır.

Âdet görmenin, kız çocuğunu, dinin emir ve yasaklarına bizzat muhatap olan bir yetişkin konumuna yükselttiği düşünüldüğünde, hayatın yeni bir yönde akmaya başlaması kaçınılmazdır. Çünkü bir insan için ergenlik, dinî ve hukukî yükümlülüklerin başlama noktasıdır.

Nitekim Sevgili Peygamberimiz (asm), kadının özel günlerinde ibadet hayatını düzenleyen birtakım sınırlamalar getirmiştir. Ama bunların arasında âdetli kadının ücra bir köşede ibadete hasret beklemesi ya da ibadet eden eşine yaklaşamaması gibi bir kayıt kesinlikle bulunmamaktadır.

Aksine Resulullah, gece namazı kılarken âdetli olan eşlerinin yanı başında uyumalarından rahatsız olmaz, secde ederken elbisesinin onlara değmesine aldırmaz(8), hatta üzerlerindeki dokuma örtünün bir kısmını kendi omuzuna alarak namaza devam ederdi.(9)

Kadının âdet günleri sona erdiğinde kirlenen kıyafetlerini arındırdığı gibi bedenini de temizlemesi gerekmektedir. Hükmi bir necaset olarak nitelendirilen aybaşı halinden sonra gusül abdesti alınması farzdır.

Demek ki, Peygamber (asm) Efendimiz, hanımları âdetliyken onların içtikleri bardaktan su içmiş, hanımı omzuna yaslanmış halde Kuran-ı Kerîm okumuş, onlarla aynı yatakta yatmış, velhasıl hiçbir şekilde o dönemlerinde onları incitmemiştir. Zira o dönemler, hormonal değişikliklerden dolayı hanımların daha rakik, hassas, kırılgan oldukları dönemlerdir.

Dipnotlar:

1) Şura, 42/49.
2) Müslim, Hayız, 14.
3) Kitâb-ı Mukaddes, Levililer, 15/19-30.
4) Müslim, Hayız, 16.
5) Tirmizî, Tahâret, 100.
6) Buhârî, Hayız, 4.
7) Buhârî, Hayız, 5.
8) Buhârî, Salât, 107.
9) Müslim, Salât, 274.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun