Güvenilir olmak zenginlik mi?

Tarih: 14.03.2025 - 17:38 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Güvenilir olmak zenginliktir sözü hadis mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“el-Emanetü ğınen” yani "Güvenilir olmak zenginliktir" anlamında bir hadis vardır. (bk. Kudai, Müsnedu’ş-Şihab, 1/44; Suyuti, el-Camiü’s-Sağir, No: 3080)

Suyuti, hadis-i şerifin sonuna koyduğu (ح) ha işaretiyle hasen olduğuna işaret etmiştir. (bk. el-Camiü’s-Sağir, a.y.)

Emanet “her alanda insanlara güven vericilik” anlamına gelir. Bu bağlamda “Emanet zenginliktir.” hadisi bir yandan dürüst bir insanın iç huzurunu ve kalp zenginliğini yansıtırken, diğer yandan dürüstlüğün ve sorumluluğun getirdiği maddi kazanca da işaret etmektedir. (bk. Münavi, Feyzü’l-kadir, no: 3080)

Büyük bir inanç ve ahlak buhranı yaşadığımız bu çağda, bir güven toplumu tesisi için ihtiyaç duyduğumuz faziletlerin başında hiç şüphesiz emanet gelmektedir. Bir Müslüman çevresine güven telkin etmeli, üstlendiği mesuliyetlerin şuurunda olmalı ve bu yükümlülükleri hakkıyla yerine getirmelidir.

Emanet erdemi, güvenilir olmak ve sorumluluk duygusu taşımakla yakından ilgilidir. Bize güven duyularak verilen maddi ve manevi her türlü sorumluluğu hakkıyla yerine getirmek, emanet faziletinin özünü oluşturmaktadır.

Oldukça geniş bir mana dünyasına sahip olan emanet kavramının kapsamına öncelikle Rabbimizin bizim üzerimizdeki hakları, diğer bir ifadeyle Rabbimize karşı sorumluluklarımız girmektedir. Nitekim insanın taşıdığı en büyük emanet işte bu kulluk emanetidir. Aynı şekilde bedenimiz, ailemiz, sahip olduğumuz ilim, bize bırakılan eşya ve paylaşılan sırlar, üstlendiğimiz vazifeler ve toplumsal bağlar hep emanet kapsamındadır.

Mesela, sahip olduğumuz ehliyet ve liyakat sebebiyle bize duyulan güvene binaen üstlendiğimiz bir vazifeyi yüksek bir sorumluluk duygusu taşıyarak ve işin hakkını tam olarak vererek yapmak emanet ahlakının bir gereğidir.

Bu şekilde hareket eden bireyler sayesinde toplumsal güvene dayanan sosyal sermaye güçlenecek ve iktisadi kalkınmaya da büyük bir katkı sağlanacaktır.

Demek ki, emanet kavramı çok geniştir; Müslüman bir şahsiyetin temel sıfatlarından biridir. Nitekim Kuran-ı Kerim'de

“Müminler emanetlerine ve ahitlerine / sözleşmelerine riayet ederler/bağlı kalırlar.” (Müminun, 23/8),

“Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne hıyanet etmeyin ki bile bile emanetlerinize hıyanet etmiş olmayasınız.” (Enfal, 8/27) 

mealindeki ayetlerde emanetin bu şümullü manasına işaret edilmiştir.

Emanetin ne olduğunu, ona riayet etmenin neticesi ne olacağını yakından bilmek için Bediüzzaman Hazretlerinin 6. Söz'de “Allah müminlerden satın aldığı nefis ve mallarının karşılığında onlara cennet veriyor.” mealindeki ayetin tefsirini yaparken bir soruya verdiği cevap içerisinde, tespit ettiği hakikatlerin bir kısmını özet hâlde kısaca arz etmeye çalışacağız:

“Emaneti, sahib-i hakikîsine satmak... İşte o satışta, beş derece kâr içinde kâr var.

Birinci Kâr: Fâni mal, beka bulur. Çünki Kayyum-u Bâki olan Zât-ı Zülcelal'e verilen ve onun yolunda sarfedilen şu ömr-ü zâil, bâkiye inkılab eder, bâki meyveler verir. O vakit ömür dakikaları, âdeta tohumlar, çekirdekler hükmünde zahiren fena bulur, çürür. Fakat âlem-i bekada, saadet çiçekleri açarlar ve sünbüllenirler. Ve Âlem-i Berzah'ta ziyadar, munis birer manzara olurlar.

İkinci Kâr: Cennet gibi bir fiat veriliyor.

Üçüncü Kâr: Her aza ve hasselerin kıymeti, birden bine çıkar. Mesela: Akıl bir âlettir. Eğer Cenab-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş'um ve müz'iç ve muacciz bir âlet olur ki; geçmiş zamanın âlâm-ı hazînanesini ve gelecek zamanın ehval-i muhavvifanesini senin bu bîçare başına yükletecek, yümünsüz ve muzır bir âlet derekesine iner. İşte bunun içindir ki: Fâsık adam, aklın iz'ac ve tacizinden kurtulmak için, galiben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar. Eğer Mâlik-i Hakikî'sine satılsa ve onun hesabına çalıştırsan; akıl, öyle tılsımlı bir anahtar olur ki: Şu kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sahibini, saadet-i ebediyeye müheyya eden bir mürşid-i Rabbanî derecesine çıkar. Mesela: Göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder...

Dördüncü Kâr: İnsan zaîftir, belaları çok. Fakirdir, ihtiyacı pek ziyade. Âcizdir, hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelal'e dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azab içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar. Ya sarhoş veya canavar eder.

Beşinci Kâr: Bütün o âza ve âletlerin ibadeti ve tesbihatı ve o yüksek ücretleri, en muhtaç olduğun bir zamanda, Cennet yemişleri suretinde sana verileceğine; ehl-i zevk ve keşif ve ehl-i ihtisas ve müşahede ittifak etmişler. (bk. Sözler, Altıncı Söz, s. 27-28)

Bu hakikatler de emanetin geniş şeklini, suretini, şümullü manasını, çeşitlerini nazara vermektedir. Hadislerdeki “emanet” kavramı bu geniş yelpazede dalgalanmaktadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun