Emanete riayet rızık, hıyanet ise fakirlik mi getirir?

Tarih: 27.12.2021 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Emanete riayet rızık getirir hıyanet ise fakirlik getirir, hadisi nasıl anlaşılmalı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili hadis şöyledir:

“Emanet (güvenilir olmak) rızkı celp eder, hıyanet de fakirliği celp eder.”(1)

Emanete riayet eden kişi, güvenilirliği sebebiyle rızkının bereketlenmesine ve insanların sevgisini kazanmasına vesile olduğu gibi, hıyanette bulunan kişinin de hıyaneti sebebiyle rızkının bereketi kaybolur ve insanlar kendisinden nefret eder.(2)

Güven duygusu, toplumun her kesiminde ve her alanda bulunması gerekir. Anne babanın çocuğa, çocuğun anne babasına; eşlerin birbirine; amirin memura, memurun âmire; işçinin işverene, işverenin işçiye; satıcının müşteriye, müşterinin satıcıya güven duyduğu bir toplum sağlıklı bir yapıya kavuşmuş olur.

İslam’ın son derece önem verdiği ve üzerinde durduğu ticaretin ve alışverişin özü karşılıklı güvendir. Alışverişte güven ortadan kalktığı ve güvensizlik yaygınlaştığı zaman, insanlarda doğal olarak her şeyi şüphe ve ihtiyatla karşılama duygusu gelişir. İnsanlar arasında manevi bağlar zayıflar. Çekingenlik ve sevgisizlik meydana gelir. Kendisini aldatan veya aldatmaya çalışan insana karşı, kimsenin sevgi ve saygı duymayacağı ve hatta nefret edeceği kesindir.

Emanet, sözde ve işte güven demektir. İnsanlar, sözüne ve işine güvenilmeyen kimselerle irtibat kurmaktan çekinirler. Şayet bu kişi ticaretle uğraşıyorsa alışveriş yapmaktan, müşteri ise mal vermekten, sanatkâr ise iş sipariş etmekten kaçınırlar.

Dolayısıyla bu tür kişilerin mallarına ve çalışmalarına rağbet azalır, kazançları artmaz. İşte, Hz. Peygamber’in (asm) “Hainlik fakirlik getirir.” sözündeki incelik burada yatmaktadır. Ama tersi olursa, yani herkes birbirine güvenirse kazanç, üretim ve tüketim artar. Bu da bolluğa ve zenginliğe vesile olur.

Yine borçlar birer emanettir. Zamanı gelince ödenmelidir. Ödenmediğinde nice insanların ve iş yerlerinin iflasına sebebiyet verir. Toplumda karşılıklı güven ortadan kalkar.

Bu sebepledir ki, Kuran’da “Eğer birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse borcunu ödesin.”(3) buyurulur.

Esasen hıyanet etmek, gerek Allah tarafından, gerekse insanlar tarafından, insana emanet bırakılan maddi ve manevi şeylerin, olduğu şekilde sahibine iade edilmemesidir.

Hıyanet ise, hem güven verme hem de Allah’a samimi olarak inanma anlamında olan “iman”ın zıddıdır. Bu sebeple olmalıdır ki, Hz. Peygamber (asm), hıyanet sıfatının, münafığın vasıflarından olduğunu bildirmiştir.(4)

Emaneti geniş boyutlu ele aldığımızda, bütün ferdî ve toplumsal sorumlulukları kapsadığını görürüz. Buna göre bütün konum ve görevler, vazifeler, sahip olunan nimetler birer emanettir. Örneğin babalık bir emanettir; bireye, çocuklarına ve eşine karşı sorumluluklar yükler; bu sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirmemek ise emanete hıyanettir.

Evlat olmak bir emanettir; evlat olmanın insana yüklediği birtakım sorumluluklar vardır. Evlatlık görev ve sorumluluklarını yerine getirmemek emanete hıyanettir. Meslekler, görevler birer emanettir. Mesleğinin hakkını vermemek emanete hıyanettir. İlim bir emanettir. İlmin hakkını vermemek emanete hıyanettir.(5)

Bütün insanlığa müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilen Hz. Peygamber (asm), her konuda olduğu gibi, ister Allah tarafından olsun, isterse kullar tarafından olsun, insana verilen maddi-manevi her türlü emanetin en güzel şekilde muhafaza edilerek emanete hıyanet edilmemesini ve emanetin sahibine iade edilmesi gerektiğini hem kendi uygulamalarıyla, hem de tavsiyeleri ile ümmetine öğretmiştir.

Bunu yaparken de hıyanet etmenin sadece dünyevi sonuçlarını değil, uhrevi sonuçlarını da açıklayarak, hıyanet edilmemesi konusunda çok dikkatli ve hassas davranılmasını ümmetinden istemiştir.

Emanete hıyanet etmeme konusundaki hadisler -gerek birey, gerekse toplum açısından- incelendiğinde, Hz. Peygamber Efendimizin (asm), her aklıselim sahiplerinin kabul edebileceği evrensel değerler ortaya koyarak, erdemli bireylerden meydana gelen bir toplum oluşturmayı ve mükemmel bir medeniyet tesis etmeyi hedeflediği görülmektedir.

Nitekim Hz. Peygamberin (asm) bizatihi kendisi de bu hedefe uygun olarak münevver bir toplumu (Medine-i Münevvere’yi) tesis emiştir. Bir toplumu ayakta tutan ve devamını sağlayan, o toplumun güzel ahlakıdır. Herhangi bir toplumdan güzel ahlak kaybolursa, o toplum yok olmaya mahkûm olur.

Bu sebepledir ki Hz. Peygamber (asm), bireyi ve toplumu ayakta tutan dinamiklerin en önemli unsurlarından olan güveni sarsacak durumları ve toplumun dinamiklerini dinamitleyen unsurlardan biri olan emanete hıyanet etmeyi ortadan kaldırmayı amaçlamıştır.

Zira Hz. Peygamberin (asm) gönderiliş gayelerinden en önemli birisi, toplumun yok olmasına sebep olan kötülükleri ortadan kaldırarak, onun yerine güzel ahlakı yerleştirmek ve bu sâyede huzurlu bir toplum oluşturmaktır.

Bu bakımdan emanete hıyanet etmeme ile ilgili hadisler, Hz. Peygamberin (asm), toplumda cereyan edip bireyi ve toplumu rahatsız eden olumsuzlukları, haksızlıkları ortadan kaldırarak, sosyal hastalıkların tedavisi hususunda sosyo-terapi icra ettiğini açıkça göstermektedir.(6)

İslam Dini, insan ruhunu geliştiren, vicdanları berraklaştıran, insan duygusuna yön veren bir dindir. Allah sevgisini ve büyüklüğünü, onun kudret ve adaletini bütün yönleriyle kalplere ve kafalara işler. İnsanlıktan yana merhametli olmayı emreder; kişiyi yalnız midesiyle baş başa bırakmaz; onu hayvanî sıfat ve davranışlardan çekip insanlığın fazilet potasında olgunlaştırır.

Hz. Peygamber (asm) Efendimiz devrindeki Müslümanlar, ahlaki erdemlerden olan doğruluk ve güvenin doruğunda bulunuyorlardı. Günümüzdeki insanlar ise ahlaki bir düşüş yaşamaktadırlar. Özellikle insanlar arasında dürüstlük ve güven hususunda bir buhran yaşanmaktadır.

Bireyleri birbirine karşı doğru ve dürüst davranmayan bir toplumda, insanların birbirine güvenmesi söz konusu olamaz. Dürüstlük ve güven olmayan bir toplumda da huzur ve barışın olması beklenemez.

İnsanlara hâkim olan bu durum, günümüzde Kuran’ın getirmiş olduğu evrensel prensiplere ne kadar ihtiyacımızın olduğunu bize göstermektedir.

İşte, her hususta olduğu gibi dürüst, emin ve güvenilir insan olma konusunda da Kuran ahlakıyla ahlaklanmalı ve Hz. Peygamber Efendimizi (asm) her konuda kendimize örnek edinmeliyiz.

Kaynaklar:

1) Müsnedü’l-Firdevs, hno: 415; Suyûtî, el-Camü‟s-Sağîr, h.no: 3081.
2) Münavi, Feyzu‟l-Kadîr, 3/183.
3) Bakara, 2/283.
4) Buhari, İman, 24; Müslim, İman, 107, 108.
5) Ağırman, Cemal, Bir Demet Gül 40 Hadis, İst., 2010, s. 36.
6) Adem Dölek, Hadisler Işığında Hıyanetin Boyutları ve Sosyo-Kültürel Açıdan Zararları, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 11, Sayı 1, 2011 ss. 113 -138.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun